Haşim Kılıç değil, siz mahalle değiştirdiniz
AK Parti’ye kapatma davası açıldığında Anayasa Mahkemesi, AK Parti’yi Haşim Kılıç’ın tek oyuyla kapatmadığı zaman ‘’demokrasi kahramanıydı’’. Üstelik de o kararı açıklarken o dönemde herkesin AKP dediği partiye ‘’AK Parti’’ diye üzerine basa basa vurgu yapmıştı, dün gibi gözümün önündedir...
Türbana, başörtüsüne “kamusal alanın’’ kapılarını ardına kadar açan kararı alırken de hem ‘‘demokrasi’’ hem de ‘’insan hakları’’ şampiyonu ilan edilmişti.
Herkes çomağını saklayıp sinmişken, her türlü vesayete ve vasilerin ağababasına tek başına karşı koyuyordu ve o dönemlerde Anayasa Mahkemesi’ndeki ‘’kara koyunken’’ de çok seviyorlardı onu. Çünkü onlardan daha cesurdu ve onların önünü açıyordu... Şimdi ise nefret ediyorlar. Laiklerin ve vasi babaların bile söylemediği kadar ağır cümlelerle hakaret ediyorlar.
Niye, ne dedi Haşim Kılıç? Aslında çok da bir şey söylemedi. “Hukukun üstünlüğü” dedi, “Yargı bağımsızlığı” dedi, “Yargıyı incitmeyin, aşağılamayın” dedi, “Onca vesayetle birileri kendi vesayetini kursun diye mücadele etmedik” dedi, “Yargıyı karalamayın, yargıda çete varsa onları bulun ve yargıdan uzaklaştırın ama yargıya güveni sarsmayın” dedi, “Demokrasiye gerçekten inanın, gerçekten bağlı olun” dedi, “Özgürlükleri kısmayın, genişletin” dedi...
Bu cümlelerde bir yanlış var mı? Bir ayıp var mı? Bu cümleler, bu öneriler hatalı ise o zaman sizin doğrunuz ne? Bunların tam tersi mi? Haşim Kılıç’a bu kadar kızdığınıza göre öyle olmalı. Tam tersini savunuyor olmalısınız. Haşim Kılıç’a bu kadar kızılmasının bir nedeni de bu doğruları ondan başka söyleyen kalmamış olması belki de. Herkes tırsıp pusarsa, medya susar, burjuvazi sipere yatarsa, sözde aydınlar avantaya tapıp bunları söylemesi gereken koro sesi kısık ayaklarına yatarsa ve bunları söylemek sadece ve sadece Haşim Kılıç gibi ‘’her dönemin cesuruna’’ kalırsa elbette Haşim Kılıç bu önermelerin tam tersini arzulayanların hedefi olur. Haşim Bey’in bunları zerre takacağını, zerre umursayacağını zannetmiyorum. Dün kendini ‘’mahallesinin sözcülüğüne’’ atamış birileri, ‘’Haşim Kılıç diğer mahalleye taşınmış’’ diye saçmalamış. Bence Haşim Kılıç yıllardır aynı mahallede oturuyor. Tam aksine sizler parayı, rantı, ihaleyi bulunca başka mahalleye taşındınız. Haşim Kılıç hâlâ aynı evde oturuyor. Siz muhtarınızın peşinde mahalleden uzaklaştınız.
Mutluluğun formülü
GÖRENLER, ‘’Ne oldu ya, 10 yaş gençleşmişsin’’ diyorlar. ‘’Yüzüne huzur gelmiş’’ diyenler de var. ‘’Eski neşeli Fatih oldun yine’’ diye sevinen dostlar da çok. Herkes formülünü soruyor. Çok basit. ‘’Bir sen, bir ben, bir de bebek’’ten bile daha basit. Yıllardır güne sabahın köründe 12, bazen 15 gazeteyi satır satır okuyarak başlardım. 1 aydır güne daha geç saatte, sadece 2 gazeteyi gözden geçirerek başlıyorum. Onlarda da içimi sıkma ihtimalini başlığından hissettiğim haberleri ve yazıları okumadan atlıyorum. Yıllardır gecelerimi haber televizyonları arasında dolaşarak, tartışma programlarını izleyerek harcardım. Artık haber televizyonlarını açmıyorum desem yeridir. Siyasi parti liderlerinin konuşmalarını dinlemiyorum, bağıran birini gördüm mü kanalı değiştiriyorum, demeçlerini okumuyorum. Sanki Türkiye’de siyasetçi yokmuş gibi davranıyor, siyasetçileri yok sayıyorum. Şunu anladım ki, ben onları yok sayarsam ve ciddiye almazsam gerçekten yok oluyorlar. Tüm bunların yerine daha çok kitap okuyorum, gece Digiturk’ün yabancı dizilerini izliyorum, kızımla sohbet ediyorum, sevdiklerimle vakit geçiriyorum... Ve sizlere de özellikle ‘’siyasetçileri yok saymayı’’ öneriyorum. Siz onları yok sayınca gerçekten yok olacaklar, göreceksiniz...
Bir kitap ve bir gurur
KİTAP demişken sizlere sevgili dostum, dostluğuyla gurur duyduğum Prof. Celâl Şengör’ün son kitabı ‘’Bilgiyle Sohbet- Popüler Bilim Yazıları’’ adlı kitabını tavsiye ediyorum. Bu arada içimizi karartan bu ortamda Celâl Şengör’ün Nature Dergisi’nde Merkür gezegeninin tektonik yapısı üzerine çok önemli bir makalesinin yayınlandığını haber vereyim de az da olsa moral bulun...
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Her şeyin gerçek değerinin bizim ona verdiğimiz kadar olduğunu anladığımız zaman.