Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BANA göre internete düşen yüzlerce ses kaydı içerisinde en "kayda değeri" dün yayınlanan ve bir Başbakanlık danışmanı ile bir THY yöneticisi arasında geçtiği iddia edilen konuşma.

        Yolsuzluklar, hırsızlıklar, Bakara makara muhabbetleri, Alo Fatih'ler falan bizim "iç meselemiz" ya da içimizdeki "pislik".

        Ama Nijerya'ya THY vasıtasıyla "silah" taşınması "iç mesele" değil.

        Tam aksine çok büyük bir "uluslararası olay".

        Kayıtlarda yer aldığı kadarıyla, THY yetkilisi bu silahları taşımaktan rahatsızlık duyuyor.

        Rahatsızlığı ise silah taşıma kaynaklı değil.

        "Ya bunlarla Müslüman öldürülüyorsa" diyor, "Vebal altındayım" diyor.

        Yani Hıristiyan öldürülüyorsa sorun yok, ama Müslüman öldürülüyorsa bu silahlarla "eyvah".

        Belli ki, o silahlar her şeyden önce taşıyanların içindeki insanlığı öldürmüş.

        Bir ülkede süren iç çatışma ortamına "silah" göndererek müdahil olmak, oldukça "tehlikeli" bir pozisyon.

        Türkiye'nin yıllardır "terörle mücadelesinde" öne sürdüğü tüm tezleri çürüten, tüm tezleri yerle bir eden bir "davranış" biçimi.

        Üstelik de desteklenen iç çatışma ortamının Türkiye'nin çıkarlarıyla uzaktan yakından bir ilgisi yok.

        Belli ki, burada başka birilerinin değirmenine su taşıyoruz ve suyu taşıyan da hangi değirmene su taşıdığından habersiz olmaktan yakınıyor.

        Benim gördüğüm kadarıyla burada çok ciddi bir olay var.

        Bu öyle THY'nin "Biz taşımadık" açıklamasıyla geçiştirilebilecek bir şey de değil.

        Bu yarın öbür gün Türkiye'nin uluslararası bir mahkemede yargılanmasıyla sonuçlanabilecek, Türkiye'yi çok ciddi ambargoların altına itebilecek bir "rezalet".

        TBMM eğer bir soruşturma komisyonu kuracaksa, bunun için kurmalı.

        Yoksa her an karşımızda uluslararası bir komisyon bulmamız işten bile değil!

        Meclis'te satranç

        DÜN TBMM'de çok ciddi bir satranç maçı vardı.

        Bir yanda AK Parti "beyaz" taşlarla oynarken, diğer yanda muhalefet partileri "siyah" taşlarla oynamaya çalışıyordu.

        AK Parti'ye beyaz taşları vermemin nedeni, rengin temizliğiyle ilgili değil.

        Sadece satrançta ilk hamleyi beyaz taşların yapmasıyla ilgili.

        AK Parti'nin ilk hamlesi, bakanlarla ilgili tezkerelerin TBMM'de görüşülmesini engellemek için tezkereleri TBMM'ye "tatil" kararından sonra göndermesi oldu.

        Muhalefet bu hamleye çok şık bir karşılık verdi ve tüm muhalefet partileri ortak hareket ederek tezkereleri görüşmek üzere TBMM'yi topladı.

        AK Parti buna elindeki güçle yanıt verdi ve normalde TBMM'ye MHP'li Meral Akşener'in başkanlık etmesi gerekirken, bir operasyonla bu görevi AK Partili Sadık Yakut'a aktardılar.

        Sadık Yakut da bu yazıyı yazdığım dakikalara kadar sağlam bir defans uygulayarak tezkerelerin okunmasını engelledi.

        Her iki taraf türlü taktikler uyguladılar, ama satranç karşılaşması bir türlü sonuca ulaşmadı.

        Bu arada TBMM'ye yollanan tezkereler ile ilk hazırlanan tezkereler arasında çok ciddi bir fark olduğu, davaya sonradan atanan savcıların tezkerelerde çok ciddi "temizlik" yaptığı iddiası da gün boyu Meclis kulisinde dolaştı.

        Ancak Sadık Yakut'un ve AK Parti'nin yaptığı defanstan anladığım kadarıyla, yapılan tüm "temizliğe" rağmen tezkerelerin içinde hâlâ "lekeli çamaşırlar" var ki, bunların seçimlerden önce okunup kayda geçmesi engellenmeye çalışılıyor.

        Tabii bu arada AK Parti, TBMM'nin tezkereleri görüşmeye çalışmak için toplanmasından birkaç saat önce yine çok önemli taktik hamle yaptı ve "Bu meseleyi bir Meclis Soruşturma Komisyonu kurup ona devredelim" teklifini getirdi.

        Muhalefet ise bunun çok ciddi bir "oyalama" taktiği olduğunu düşünüyor.

        Çünkü soruşturma komisyonu oluşturulması zaten bir süreç.

        AK Parti bu komisyona geç üye verirse komisyonun oluşması ve toplanması zaman alacak.

        Toplandıktan sonra da komisyonun çalışması, bir başka zaman geçirme aracı olacak.

        Komisyonda AK Partililer çoğunlukta olacağı için, komisyonun çalışması ve güvenilir bir soruşturma yapması da tartışmalı hale gelecek ve büyük ihtimalle komisyon bir sonuca ulaşamadan dağılacak.

        Bu süre içinde de iktidar partisi zaman kazanmış olacak.

        Muhalefetin iddiası bu.

        Ve hiç de temelsiz bir iddia değil.

        İyi de, zombiler kim ola!

        İstiklal Marşı'nın sözlerini duyunca önce Çanakkale Savaşı'nın yıldönümüyle ilgili bir tanıtım filmi zannettim.

        Sesi açıp dinlemeye başladım.

        Sonra birdenbire "World War Z" filmine dönüşmeye başladı sahne.

        Zombilerin üst üste yığılarak engelleri aştığı ve kentleri zaptedip herkesi zombileştirdiği film.

        Hatta sonunda tek güvenli kent olan Kudüs'e bile girdikleri film.

        Filmi izlediniz mi bilmiyorum.

        İnsanlara musallat olan bir virüs onları ölümsüz kılıyor ve ölümsüzleşen zombiler herkesi zombileştirmek için saldırıyor, kentleri birer birer ele geçirip "Zombiler Dünyası" yaratmaya çalışıyorlardı.

        Neyse ki, kimsenin ulaşamadığı izole bir yerlerde çalışan bilim adamları bir "aşı" geliştiriyor ve dünyayı kurtarmayı başarıyorlardı.

        Gerçi sonunda zombiler oraya da erişiyordu ama zombilerin bir zaafı vardı.

        Hastalıklı kişileri göremiyorlardı.

        Filmin kahramanı, kendini ölümcül bir virüsle hastalandırıp görünmez olarak zombileri alt edecek aşıyı taşımayı başarıyordu.

        Reklam filmini izleyince benim aklıma tek gelen bu oldu.

        Sanki dünyayı ele geçirmeye çalışan zombilerin yer aldığı sahnelerden esinlenilmişti.

        Görsel efektler aynıydı.

        "Bu kadar yanlış bir vurguyu nasıl yapmışlardı" diye düşündüm.

        Bazıları filmden çok etkilenmişti, ama doğrusu benim aklıma tek gelen, her yeri ele geçirmeye çalışan zombiler olmuştu bu filmi izleyince.

        Tabii milli marşımızın bir parti reklamında kullanılması da cabasıydı.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        En iyi adayın, kazanma ihtimali sıfır olan aday olmasına üzüldüğümüz zaman.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar