Baş edemezler
BÖYLE bir "mantıkla" nasıl mücadele edebilirsiniz, eğer buna "mantık" demek mümkünse.
Böyle bir mantığa ne anlatabilirsiniz, nasıl ikna edebilirsiniz.
"İnsanların yaşam biçimi tercihleriyle yasaklar koyarak mücadele edemezsiniz. Size ne?" diyorsunuz.
"Bir grup alkolik" oluyorsunuz.
Kendisinin veya başkasının yaşam tarzına sahip çıkmak "suç" oluyor hemen. Üstelik de ortada bir suç olmadığı halde suç oluyor.
"Alkoliklikle" suçlanıyorsunuz. Sanki suçmuş gibi. "İnternet özgür bir ortam olduğu için verimlidir. İnternete sınırlama getirmeyin" diyorsunuz.
Şeytanın aklına gelmeyecek bir şekilde suçlanıyorsunuz: "Porno lobisi intenet düzenlemesine karşı çıkıyor."
Yahu bu nasıl kafa, bu nasıl mantık!
"Yaşam tarzı" deyince aklınıza gelen "alkol", internet deyince aklınıza gelen "porno".
Allah aşkına sizin aklınızda bunlardan başka bir şey yok mu, aklınıza başka bir şey gelmiyor mu?
Üstelik kıstas ne kardeşim!
Bir kadeh bile içen alkolik, onu söylediniz biliyoruz da, pornodan anladığınız ne?
Her dekolteyi, sizin istediğiniz gibi giyinmemiş her kadını "porno yıldızı" olarak mı görüyorsunuz?
Ayrıca internet yasağına karşı çıkanlar arasında "porno lobisi" de olabilir.
Kime ne?
Onların da fikir beyan etme özgürlüğü yok mu?
"Çocukları" kapsamadığı müddetçe onlara bile bir şey diyemezsiniz.
İnterneti "sizi rahatsız ediyorlar" diye kısıtlayamazsınız.
Son günlerde internette yayınlanan kimi montaj, kimi değil kayıtlardan dolayı yemediğim küfür, almadığım eleştiri kalmadı.
Ama ben diyorum ki, "Evet internet budur ve böyle kalmalıdır".
Varsa bir mağduriyetimiz, gider yargıda ararız hakkımızı. Varsa bir ayıbımız, o da çıkar ortaya.
Yasaklayarak soramayız.
Sorunlarını yasaklarla çözmeye, ayıplarını yasaklarla örtmeye çalışanlar bilsinler ki, yasak uygulayarak baş edemezler bu işle.
Ha, sonunda şöyle yaparlar.
Şalteri komple indirirler.
Kuzey Kore gibi, İran gibi, Çin gibi, Suriye gibi, Suudiler gibi.
Ama yine de baş edemezler.
Otoyollar 'gerçekte' kaç lira?
HİÇ itirazım yok.
Son yıllarda Türkiye'de şehirlerarası yollarda büyük gelişme oldu.
Duble yollar yapıldı, yol kalitesi arttı.
Hiçbir şey diyemem.
Ama bir vatandaş, bir vergi veren olarak merak ettiğim bazı sorulara yanIt aramak da hakkım.
İhale edilen duble yollara kaç para harcandığından bahsetmiyorum.
Bu rakamı bilgisayarda iki tuşa basarak öğrenmek mümkün.
Zaten gizleyen de yok.
Bu yollar için devlet, müteahhitlere şimdiye kadar 17 bin kilometre karşılığında 55 milyar TL ödemiş. Kilometre başına 3.3 milyon TL.
Ben ise "gerçek maliyeti" merak ediyorum.
Çünkü bu yolları çeşitli müteahhitler ihaleye girip almışlar ama bu yolları o müteahhitler kendileri yapmamışlar.
200 kilometrelik bir yolu alan müteahhit bu yolu 4'e, 5'e bölmüş ve her birini ayrı ayrı alt taşeronlara vermiş.
Benim de "merakım" tam burada depreşiyor işte.
Diyelim ki, bir müteahhit 100 kilometrelik bir yolun ihalesini 100 milyon dolara almış.
Peki bunu alt taşeronlara kaç liraya vermiş.
95'e mi, 75'e mi, 50'ye mi?
Diyeceksiniz ki, "Sana ne"?
Olur mu?
Tam da bizi ilgilendiren durum bu.
Çünkü yolun gerçek maliyeti aslında o.
Aradaki fark, işi alıp dağıtan müteahhidin cebine sokulan para.
Bu yüzde 5'se kabul edilebilir.
Yüzde 10'sa yine kabul edilebilir.
Ama bundan fazlaysa kabul edilemez.
Çünkü ortada ciddi bir sorun var demektir.
Ya alt taşeron işi hakkıyla yapmaya yetmeyecek kadar para aldığı için yolda kalite sorunu vardır ve kısa süre sonra yeniden bunlara para verilecek demektir...
Ya da alt taşeron işi hakkıyla yapmışsa, o zaman da ihale bedelleri çok yüksek tutularak birilerine "haksız kazanç" sağlanmış demektir.
Her ikisi de ciddi sorundur.
Bu nedenle bu yolların alt taşeronlar tarafından "gerçekte" kaç paraya yapıldığını öğrenmek "vatandaşın" ve "devletin" hakkıdır.
Aylin Kotil
CHP'nin Beyoğlu Belediye Başkan adayı olarak Aylin Kotil'i göstermesi beni gerçekten çok sevindirdi.
Seçilir veya seçilmez bilemem ama Beyoğlu'na bir kadın eli değmesi hoş olabilir.
Sevinmemin nedeni bu değil tabii.
Aylin Kotil'in emeklerinin karşılıksız kalmamış olması.
Çünkü Aylin Kotil, epey bir süre önce ziyaretime geldi.
Daha adaylık değil, aday adaylığı süreci bile başlamamıştı.
Ve Aylin Kotil ortada fol ve yumurta dahi yokken "çalışmış"tı.
Her gün sabah yola çıkmış, gün boyunca Beyoğlu'nun en yoksul, en gariban semtleri başta olmak üzere gezmişti.
Binlerce kapıyı çalmış, on binlerce vatandaşla konuşmuştu.
Dert dinlemiş, kendini anlatmıştı.
"Aday bile değilken, aday adayı bile değilken neden bu kadar gayret?" diye sormuştum.
"Aday adayı olmayı hak etmek için" diye siyasette pek de alışık olmadığım ve ancak bir kadının verebileceği bir yanıt almıştım.
"Aday adayı olursanız şansınız var mı? Eski eşiniz büyükşehire aday olacak gibi duruyor ve aranızın pek iyi olmadığını da biliyoruz" demiştim.
"Çok değerli bir arkadaşımız daha benim gibi çalışma yürütüyor. O da çok yoğun biçimde koşuşturuyor. Ya o olur, ya ben olurum. Ama eski eşimden dolayı bir sorun çıkacağını hiç zannetmiyorum" demişti.
"Peki sizi aday yapmazlarsa küser misiniz, CHP'de çok olur böyle şeyler" dedim gülerek.
"Hayır, partimin adayı kimse onun için çalışırım" yanıtını almıştım.
Aylin Kotil'in adaylığına bu yüzden mutlu oldum.
Belediye başkanı olup olmayacağına seçmen karar verecek elbette.
Ama Aylin Kotil gibi bir aday bile bir şanstır.
Seçilse de, seçilmese de.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Adam yetiştirmek için uygun toprağa sahip olduğumuz zaman.