Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        OPERASYON başladığı günden beri internet sitelerinde ve sosyal medyada bir fotoğraf dolaşıp duruyor.

        “İşte operasyonu başlatan fotoğraf” diye.

        Salı günü gözaltına alınan Reza Zarrab’ın şoförü ve diğer çalışanlarının iki metre yüksekliğinde dolar balyaları arasında çekilmiş fotoğrafı.

        Ama fotoğrafı yayınlayıp duran internet siteleri de, elden elde gezdiren sosyal medya kullanıcıları da zahmet edip “bu fotoğrafı”, daha doğrusu “bu fotoğraf ve haberi” kimin yayınladığını “söylemek” zahmetine katlanmıyorlar.

        Madem onlar söylemiyor, ben söyleyeyim.

        O fotoğraf ve o haber Habertürk’te, yani şu an elinizde tutmakta olduğunuz gazetede çıktı.

        15 Nisan 2011 Cuma günü, Habertürk’ün sürmanşetini tek başına kaplayan bu haberin altında muhabir arkadaşımız Uğur Soysal’ın imzası vardı.

        “Reza’nın şoföründe 150 milyon dolar” başlığıyla yayınladığımız bu haberde, Rusya’ya 150 milyon dolar taşırken yakalananlar arasında Ebru Gündeş’in eşi Reza Zarrab’ın şoförünün de olduğu duyuruluyordu.

        İç sayfalarımızda ise haber “150 milyon dolarlık kurye” başlığıyla devam ediyor ve “Son yılların en büyük kara para aklama operasyonu” başlığı altında Zarrab’ın şoförü Turgut Happani’nin bu operasyonda yer alanların içinde olduğu bilgisi veriliyordu.

        Aynı haber için Reza Zarrab’a da ulaşmıştık ve Habertürk’ün sorusu üzerine, “Kuryeleri tanımam. O isimde pek çok Azeri olabilir” yanıtını alıp yayınlamıştık.

        Daha sonra Atatürk Havalimanı’nda ele geçirilen altın dolu uçağın haberi de ilk olarak Habertürk’te yer almış, daha sonra Türkiye günlerce bunu tartışmıştı.

        Bunları niye yazıyorum?

        Övünmek için mi?

        Hayır.

        Sadece şunu hatırlatmak için.

        Ben ve bu gazetedeki tüm arkadaşlarım sadece ve sadece gazetecilik yapıyoruz.

        Büyük bir tarafsızlık içinde.

        Bazen bundan dolayı herkes tarafından eleştirilsek de, bazen övülsek de, hatta bazen dövülsek de...

        Bazen kendimizi anlatmakta zorlansak da, doğrucu olmak güzel şey.

        Bana göre önemli olan

        DÜN de yazdığım gibi sürekli konuşulan ve televizyonlarda, sosyal medyada tartışılan konu “Bunun bir Cemaat operasyonu” olduğu iddiası.

        Hükümet yanlıları “Cemaat saldırıya geçti” diyor, Cemaat adına konuştuğu varsayılanlar ise “Bu işin bizimle alakası yok” demeye getiriyorlar.

        Görünen köy kılavuz ister mi istemez mi bilmem.

        Bazen isteyebilir de, bilinmez.

        Ama doğrusu bu ya, ben bu operasyonun kimin tarafından yapıldığı konusuyla zerre ilgilenmiyorum.

        Benim ilgilendiğim tek bir şey var.

        “İddialar.”

        Bir vatandaş, bir gazeteci olarak beni düşündüren, benim için önemli olan tek soru şu:

        “Tüm bu anlatılanlar, iddia edilenler doğru mu? Deliller sağlam mı? İçi dolu mu?”

        Bunun dışında “Şu yaptı, bu yaptı, şu başlattı, bu başlattı” beni ilgilendirmiyor.

        Eğer iddialar doğruysa başlatana teşekkür ederim.

        Eğer tüm bunlar bir kandırmaca ise, kirli bir operasyonsa bunu yapanlardan hesap sorulmasını isterim.

        Not: Son yıllarda o kadar çok operasyon gördük ki, artık biz de uzmanlaştık. Çok dikkatliyiz. “Var olduğu söylenilen” delillere görmeden inanmıyoruz, “sızdırma” iddialara itibar etmiyor, belgesini, bilgisini araştırıyoruz, iddianamelerde yer almayacak nitelikteki iddiaları haberleştirmiyoruz.

        Bundan sonra ne olur?

        OKURLARDAN gelen soruların başında “Bundan sonra ne olur?” geliyor.

        “Müneccim değiliz, ne bilelim” deme lüksümüz yok.

        Tahmin yürütebiliriz ancak.

        Benim beklentim şudur.

        Başbakan Erdoğan’ın yıllardır bilinen tavrı var.

        Bu iddialarla bakanlarını harcamaz.

        Soruşturmanın ilerlemesini bekler.

        Eğer iddialar delillerle desteklenebilir ve AK Partililer açısından da inandırıcı hale gelirse o zaman hiç acımadan bakanlar dahil adı geçenlerle yollarını ayırır.

        Hem de çok sert biçimde.

        Sonra da yoluna devam eder.

        Ama şundan da eminim.

        Tüm bunların önce değil, sonra değil tam seçim zamanında ortaya dökülmesine neden olanları asla affetmez.

        Uyku problemi

        ŞİMDİ ne isterdim biliyor musunuz?

        Görünmez adam olup “uyku kontrolü” yapmak.

        Bazı evleri gece dolaşıp “Kim mışıl mışıl uyuyor, kim sabaha kadar gözleri açık tavana bakıyor ya da bir sağa bir sola dönüyor” görmek isterdim.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        En iyi amplifikatörün bile iyi bir hoparlörü olmadan ses veremediğini anladığımız zaman.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar