Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KUVEYT Türk Bankası’nın, yöneticisi Abdullah Tivnikli’ye Dicle Elektrik için kredi vermesinin “yasalara aykırı” olduğunu yazdık.

        Çok ama çok açık bir aykırılık vardı.

        BDDK ise utanıp sıkılmadan bu aykırılığı savundu.

        Minare çalınmıştı, kılıfı uydurmak ise işi minarenin çalınmasını engellemek olan BDDK’ya düşmüştü.

        BDDK bu açık “yasa dışı” ve “ceza gerektiren” eylemi savundu.

        Bir açıklama yaptı ve “Yasalara aykırı değildir” dedi.

        Çünkü krediyi veren Kuveyt Türk Bankası’nın yöneticisi olan Abdullah Tivnikli, Dicle Elektrik’e dolaylı ortaktı.

        Dicle Elektrik’te Tivnikli’nin hissesi yoktu ama şirketin yüzde 66’sına sahip olan iki şirketin ortağıydı.

        BDDK’ya göre bu durum “yasalara uygundu”.

        Oysa Türkiye’deki “hortumcuların” tümü geçmişte bankalarını zaten bu yolla soyup batırmıştı.

        Zaten yasa da “dolaylı” veya “doğrudan” ayrımı yapmadan her türlü ortaklığa kredi verme yasağı getirmişti.

        BDDK, çalınan minareyi içine sığdıramayan kılıfa dayanak olarak da iki profesörün yazdığı makaleleri “dayanak” göstermişti.

        İşin komik tarafı, bu profesörlerin böyle makaleleri de yoktu.

        BDDK “olmayan” makaleleri “kılıf” yapmaya çalışmıştı.

        BDDK’nın “dayanak” yapmaya çalıştığı kişilerden biri de Türk Ticaret Kanunu’nu hazırlayan Profesör Ünal Tekinalp’ti ve sonunda Prof. Tekinalp de isyan etti. “Ben böyle bir şey ne yazdım, ne söyledim. Kanun çok açık. Dolaylı ortaklığa kredi vermek de yasaya aykırıdır. BDDK benim yazdıklarımı yanlış anlamış herhalde” dedi.

        Profesör Tekinalp, zarafet içinde “BDDK olmayan şeyler uydurarak hırsızlığa kılıf hazırlıyor” demek istedi.

        Tekinalp’in bu açıklamasına karşın BDDK’dan hâlâ ne bir ses var, ne bir seda.

        Hâlâ bir “yalan”ın, hadi daha insaflı olalım, “bir yanlış yorumun” arkasına saklanıp Dicle Elektrik’e verilen usulsüz ve yasalara tümüyle aykırı krediyi savunmaya çalışıyorlar.

        Benim anlamadığım ise Ali Babacan’ın bu konudaki sessizliği.

        Bugüne kadar yaptığı tüm işleri alkışladığımız ve bu dönem sonunda siyaseti bırakacak olmasını Türkiye açısından kayıp gördüğümüz Ali Babacan’ın bu konuda tek kelime etmemiş olması.

        Bugüne kadar hiçbir ilkesizliğini görmediğimiz Ali Babacan’ın bu ilkesizliğe göz yumma ihtimali olduğunu zannetmiyorum.

        Ne yapıp edeceğini merakla bekliyorum.

        Özelleştirmeyi kamu bankası finanse etmemeli

        TÜRKİYE’nin önemli bankacılarından biri aradı dün.

        Kuveyt Türk Bankası’nın yöneticisinin yapmış olduğu bir “satın almayı” finanse etmesiyle ilgili yazılarımı okumuş.

        Satın alma dediğim, özelleştirme.

        Devlet, Dicle Elektrik’i sattı, Abdullah Tivnikli’nin ortak olduğu şirket aldı.

        Abdullah Tivnikli’nin yönetici olduğu banka finanse etti.

        Arayan bankacının söyledikleri şöyle:

        “Fatih Bey, özel bankalar, böyle büyük satın almaları, hatta çok daha büyüklerini finanse etme, kredilendirme gücüne sahipler. Ancak bir koşulla. Özelleştirme veya başka yolla satın alınan şirketin ortaya koyduğu geleceğe dönük mali tabloların fizibl olması koşuluyla. Yani şirket ileriye dönük iyi bir nakit akış tablosu gösterecek, şirket iyi bir EBİTDA üretecek, şirket giderek değer kazanacağını kanıtlayacak. Böyle bir durumda özel bankalar bu nevi bir satın almayı finanse ederler. Zaten işleri de budur. Bundan para kazanırlar. Ancak satın almayı yapanlar ortaya böyle tablolar koyamıyorlarsa, o zaman finansmanı yerli veya yabancı özel bankalardan bulamazlar. Ne yaparlar, ya kamuda etkinlikleri varsa kamu bankalarına yönelirler ya da sizin verdiğiniz örnekte olduğu gibi yöneticisi oldukları bankaların kaynaklarına göz dikerler. Fakat şirket iyi değilse, özel sektör bankaları bunu göremiyorsa, o şirket büyük ihtimalle borcunu ödeyemez. Bankalara borç katlanarak büyür ve şirket batar. Dicle Elektrik’te de bakınız, hem ortağın yöneticisi olduğu bankadan hem de iki kamu bankasından finansman sağlanmış.”

        Önemli bankacı, bunu anlattıktan sonra çok önemli bir “yasal düzenleme” gerekliliğine dikkat çekti.

        “Türkiye’de yıllardır özelleştirmeler yapılıyor. Yapılmalı. Ancak dikkat çeken bir şey var. Devlet özelleştirmeleri niye yapar? Kamuya kaynak sağlamak için. Peki özelleştirmelerde alıcıları finanse eden kim? Çoğunlukla yine devlet. Adam devletin malını alıyor, adamın devletin malını satın alması için gereken parayı yine devlet veriyor. Bankasından mankasından. Sonunda para yine devletten. Oysa özelleştirme yapan Batı ülkelerinde bu konuda çok sıkı yasal düzenlemeler var. Özelleştirmelerde, satın alan şirketlere kamu bankalarının kredi vermesi kesinlikle yasak. Mesela Meksika’da bu konuda çok sert tedbirler var. Özelleştirme finansmanlarına kamu bankaları kredi veremiyor. Türkiye’de de böyle olmalı.”

        Bankacı haklı.

        Böyle olmalı.

        Ama böyle olursa Türkiye’de yaşadığımızı nasıl anlayacağız!

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Her dönem kendi beceriklisini çıkarmadığı zaman.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar