Tahsil cehaleti alır mı?
PROFESÖR Yasin Aktay’ı Teke Tek’e davet ettim.
“Türk diye bir ırk yoktur” tezini bilimsel olarak tartışmak için.
Reddetti.
Tek başına CNN’e çıkmayı yeğlemiş.
İzledim.
İzlerken de güleyim mi, ağlayayım mı bilemedim.
Belli ki, ağzından çıkanı kulağı duymamış.
“Yanlış yaptım” demeyi de kendine yediremediği için bana hakaret üstüne hakaret etti.
Ne cehaletim kaldı, ne başka bir şey.
Dinledim.
Beni dava edecekmiş.
Buyursun etsin.
Karşılıklı davalaşırız inşallah.
Diyor ki:
“Fatih Altaylı Jan Pol Ruks’u okumamış”
Güldüm.
Belli ki, kendisi adını bile duymamış.
Duysa “Ru” diye okunan “Roux”ya “Ruks” denmeyeceğini bilirdi en azından.
Özkök’ün bir yazısında Roux’nun adının geçtiğini bulmuş.
Tahminen Google’dan.
“Ertuğrul Özkök okumuş ve Altaylı’yı yalanlıyor” diyor.
Ne diyeyim.
Ben, Özkök’ten yıllar önce bahsetmiştim Roux’nun kitabından.
Özkök’ün köşesinde de Roux’nun “Türk ırkı yoktur” dediği falan yazmıyor zaten.
“Türkler göç ettikçe temas ettikleri her ırkla karışmışlardır” diyor.
Akşam da Teke Tek’te Aktay’ın yokluğunda kimi 500 yıllık, kimi 100 yıllık onlarca Batılı kaynakla “Türk” diye bir ırk olduğunu, en bilimsel şekliyle anlattık.
Ama Yasin Aktay’ın bile anlayabileceği bir şekilde.
Fakat CNN Türk’te Aktay’ı izlerken bazı atasözlerimizin “yanlış” olduğunu anladım.
Hani, “Tahsil cehaleti alır, bazı şeyler baki kalır” demiş ya bir atamız.
Pek öyle değil.
Bazen tahsil bile cehaleti alamıyor.
Bu kadar cahil olmak için bazen tahsil almak gerekiyor.
PİSA’da durumumuz Pisa Kulesi’nden beter
ULUSLARARASI Öğrenci Değerlendirme Programı PISA’nın 2012 raporu önceki gün açıklandı.
Tam da Türkiye’de “eğitim tartışmaları”na denk gelen raporda durumumuz “içgüveysinden beter”.
2023’te dünyanın 10. ekonomisi olmak isteyen Türkiye’nin bu hedefe koşması için gerekli insan kaynağının nasıl eğitildiği konusunda gösterge olacak bu rapora göre Türkiye, 64 ülke arasında 42. sırada.
Matematik ve fende notumuz biraz artmış olsa da toplamda pek bir ilerlememiz yok.
OECD ülkeleri arasında ise sondan 3. sıradayız.
Peki ilk sıralarda kimler var?
Matematikte 1. sırada Çin Şanghay, 2. sırada Singapur, 3. sırada Hong Kong, 4. sırada Çin Taipei, 5. sırada ise Güney Kore yer alıyor.
Okumada ilk 3 sıra aynı. 4. sırada Japonya, 5. sırada ise Kore var.
Fen bilimlerinde ise 1. sırada yine Çin Şanghay, 2. Hong Kong, 3. Singapur, 4. Japonya ve 5. Finlandiya yer alıyor.
Yani anlayacağınız Uzakdoğu mucizesinin, Çin’in yükselişinin, Kore’nin zirvelere çıkmasının şansla, kader ve kısmetle alakası yok.
Tamamen eğitimle alakası var.
Bir ülkenin hedefleri olması çok güzel.
Ama o hedefleri tutturacak insanları yetiştiremeyen ülkelerin, hedefe ulaşması ne yazık ki imkânsız.
Çok istiyorsak dershaneleri tartışmaya devam edelim.
Ama dershaneli veya dershanesiz, asıl tartışmamız gereken bu sıralamadır.
Bu sıralamada torpille, araya kaynakla öne geçilmesi de imkânsızdır.
Kâğıt kapak
BAZI gazeteci arkadaşlarımız var.
Gazetelerden ciddi maaşlar alıp, gazete sütunlarında “Gazeteler bitti. Artık dijital yayıncılık ön planda” diye ahkâm kesip “yeni medyanın guruluğuna” soyunuyorlar.
Benimse hep söylediğim bir şey var. “Gazetecilik bitmez ama matbaacılık bitebilir. Fakat ona da daha uzun yıllar var” diyorum.
Bu “dijital medya” gurularına en güzel yanıt, bu konuda Türkiye’den epey bir önde olan ABD’den geldi.
Bir dönem dünyanın en saygın haber dergilerinden biri olan, ama daha sonra ciddi kan kaybına uğrayan Newsweek, bir süre önce “basılı” dergi yayınlamayacağını, sadece dijital ortamda yayıncılık yapacağını açıklamıştı.
Yani Newsweek’i sadece internet ortamında okuyabilecektiniz.
Kâğıda basılı olarak satılmayacaktı.
Bu dijital gazetecilik bilmişleri “İşte budur” diye naralar attılar ve haklılıklarına delil olarak Newsweek’in bu kararını gösterdiler.
Ama ne oldu?
Newsweek önceki gün bir karar aldı ve “Kâğıda basılı dergiye dönüyoruz” dedi.
Bu haber, medyayı okudukları üç kitaptan öğrenen çokbilmişlere “kâğıttan kapak” oldu.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Çalışmadan başaran olmadığını anladığımız zaman.