Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ERHAN Tuncel sonunda "dökülmeye" başladı.

        Hrant Dink cinayetinin hemen sonrasında, o sırada Sabah'taki köşemde Erhan Tuncel'in bir "istihbarat elemanı" olduğunu yazmıştım ve kıyamet kopmuştu.

        O yazıya kadar Erhan Tuncel, Yasin Hayal ve Ogün Samast gibileri azmettiren "Ağabey" olarak biliniyordu ama emniyet ve jandarma ile ilişkili olduğuna dair hiçbir bilgi yoktu.

        Tuncel önce jandarmaya, sonra da polise "istihbarat elemanı" olarak çalışmıştı.

        Ve o dönemde, Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek'ti.

        O günlerde yazdığım yazılara bakanlar, Trabzon Emniyeti'nin Hrant Dink cinayetiyle ilgili "ihmalleri" hakkında neler yazdıklarımı bulabilirler.

        Peki sonra olanları hatırlıyor musunuz?

        Hrant Dink cinayeti Trabzon'da planlanırken ve cinayeti işleyen gençler ile polis muhbiri Erhan Tuncel arasında bunca yakınlık ve hatta cinayetin işleneceğine dair onca "bilgi" varken Trabzon'da Emniyet Müdürü olan Ramazan Akyürek birdenbire müthiş bir terfiyle "Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı" na getirildi.

        Yani Trabzon'da, istihbarat elemanının da işin içinde olduğu bir suikastı haber alıp engellenmesini sağlayamayan müdür, Türkiye'deki Emniyet İstihbarat'ının başına getirildi.

        O dönem yazdıklarımız, bununla ilgili eleştirilerimiz arşivlerde duruyor.

        Merak eden bakar okur.

        Sonrasında usulen yapılan bir yargılama ve bütün olayın birkaç çocuğun üzerine yıkılmasıyla kapatılmaya çalışılan dava süreci.

        O süreçte hiç konuşmayan Erhan Tuncel şimdi cinayetin üzerinden 6 yıl geçtikten sonra konuşmaya başladı.

        Verdiği bilgiler, eğer doğruysa, çok ama çok önemli.

        Tuncel diyor ki: "Ergenekon'un da üzerinde bir yapılanma var."

        Dikkat çektiği isimler ise Türkiye'de son 5-6 yılda çok konuşulup çok tartışılmış isimler.

        Ancak şunu da unutmamak lazım.

        Ramazan Akyürek'i o dönemde Trabzon Emniyet Müdürlüğü'nden alıp Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı yapan irade kim?

        Bu gücü nereden almış?

        Yanıt bulunur mu, bulunmaz mı bilmiyorum.

        Ama her şey bir gün ortaya çıkar.

        Ne de olsa artık her şey bir bavula sığıyor.

        Ya da gerçekler bavula sığmıyor!

        Çözemiyorsan ertele

        DERSHANELER meselesi kapanmıştır.

        2 yıllık süre herkes açısından iyidir.

        Çok önemli bir yönetim üslubudur.

        "Çözemiyorsan ertele" diye.

        Nasreddin Hoca'nın Timur'un filiyle olan ilişkisine benzer.

        Dershane meselesi 2 yıl ertelenmiştir.

        2 yıla kim öle kim kaladır, gün ola harman oladır.

        2 yıl içinde Türkiye'de çok önemli üç seçim yapılacaktır.

        Sonrası Allah kerimdir.

        Silueti bozan çok şey var

        KAZLIÇEŞME'deki 16-9 diye bilinen ve İstanbul'un siluetini bozan binalar yıkılacak.

        Başbakan'ın kızgınlığından sonra yargı da bu yönde bir karar aldı.

        Binaları yapan firmanın patronu ise "Ben onları yabancı yatırımcılara sattım. Beni ilgilendiren bir şey yok" dedi.

        Haklı mı?

        Haklı.

        Müteahhit olarak gerekli izinleri almış mı?

        Öyle veya böyle almış.

        İmar planlarını onaylatmış mı?

        Onaylatmış.

        İnşaat ruhsatını almış mı?

        Almış.

        Tüm bunların sonucunda hiçbir engelle karşılaşmadan ya da ciddi bir engelle karşılaşmadan binaları bitirmiş mi?

        Bitirmiş.

        Tapuları hak sahiplerine vermiş mi?

        Vermiş.

        Gerçekten de bundan sonra müteahhit açısından yasal hiçbir mesele yok.

        Bana göre bundan böyle sorun, o binalardan daire alanlar ile o binaların yapımına izin veren ama verdikleri izin mahkemeden dönen yerel yönetimler arasında.

        Mahkemenin kararı müteahhide karşı alınmış bir karar değil, o binaların oraya dikilmesine izin veren yerel yönetimlere karşı alınmış bir karar.

        Siluet meselesine gelince.

        Siluet dediğin tamamen "nereden baktığına bağlı" bir mesele.

        Mesela bazı açılardan bakınca yeni yapılan "Haliç Metro Köprüsü" de silueti inanılmaz ölçüde bozuyor.

        Yarın öbür gün bir mahkeme de onun yıkılmasını isterse ne olacak!

        Kedi poposunu görmüş yara zannetmiş

        GALATASARAY önümüzdeki hafta yılın en önemli maçına çıkacak.

        İstanbul'da Juventus ile oynayacak.

        Galatasaray, Juventus'u yenerse sorun yok.

        Berabere kalırsa ve Kopenhag, Real'i yenerse Galatasaray 3'üncülüğü de kaybediyor ve eve dönüyor.

        Yenilirse durum daha da vahim. Kopenhag, Real'le berabere bile kalsa Galatasaray yine eve dönüyor.

        Peki Galatasaray, Juventus'u yenebilir mi?

        Galatasaray gibi bir takım her şeyi yapabilir aslında ama sezon başından beri oynadığı futbola bakarsanız bu Galatasaray için herhangi bir takımı "Kesin yener" demek mümkün değil?

        "Akhisar'a madara olan Galatasaray kimi yenebilir" de diyebiliriz.

        Galatasaray'ın bu facia durumunda benim anlamadığım şey ise kaleci Muslera'nın takımda yer almıyor olması.

        Muslera, ayak parmaklarından biri kırıldığı için haftalardır oynamıyor.

        Fenerbahçe karşısına da, Real Madrid karşısına da Galatasaray Muslera'sız çıktı. Sonuçlar ortada.

        Benim sorup soruşturup öğrenebildiğim kadarıyla ayak parmaklarındaki küçük bir kırık, bir kalecinin bu kadar uzun süre takımdan ayrı kalması için geçerli bir neden değil.

        Hele ki, bu kadar önemli maçlar oynanırken.

        Konuştuğum ortopedistler, tarak kemiğindeki bir kırığın önemli olduğunu ama ayak parmağındaki bir kırığın bu kadar abartılacak bir durum olmadığını, sıkı bir bandajla böyle bir kırığın bir kaleciye mâni olmayacağını söylüyorlar.

        Bir ortopedistin söylemi ise ilginçti. Onu da başlığa yazdım.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Başkalarının mutsuzluğundan keyif almadığımız zaman.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar