Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AK Parti ile Cemaat’in yollarını kavgalı bir biçimde ayırmaya başlaması, Türk siyasetinin farklı kutuplarında farklı tavırların gelişmesine neden oldu.

        AK Parti’ye yakın kesimler “Aman canım ne lüzum var kavgaya? Siz kardeşsiniz. Durduk yerde rakipleri sevindirmeyin” derken, AK Parti karşıtı cenahlarda “Biz Cemaat’e karşı değiliz. Onları severiz. Cemaat AK Parti’yi terk ederse AK Parti zora girecek” havası hâkim.

        Oysa Türkiye’nin yakın tarihindeki Cemaat-siyaset ilişkisini bilenler açısından bu ayrılığın ya da bu tersleşmenin şaşırılacak bir tarafı yok.

        Çünkü Fethullah Gülen Cemaati, kuruluşundan bu yana 2002 yılına kadar bir gün bile “İslamcı siyasetle” kol kola hareket etmedi.

        Gülen Cemaati, en kritik süreçlerde bile Necmettin Erbakan’ın “Milli Görüş”üyle yakın olmadı, fikir birliği içinde olmadı, ortak hareket etmedi.

        Gülen Cemaati, her zaman sağ siyasetin güçlü kanadı kimse ondan yana oldu, ama diğerlerini de asla ihmal etmedi.

        12 Eylül sonrası Cemaat, ANAP’tan yanaydı.

        Sonra DYP’ye meyletti, ama ANAP’ı tam olarak terk etmedi.

        Bir dönem Ecevit’in DSP’sini de destekledi, ama Ecevit de Cemaat’e hiç ters düşmedi.

        Zaten rahmetli, bütün cemaatleri bir tür “İslami sivil toplum örgütü” olarak görürdü.

        Gülen Cemaati’nin asla yakınlaşmadığı tek “sağ siyasi akım”, Erbakan’ın liderliğinde temsil edilenler oldu.

        Gülenciler hiçbir vakit ne Milli Selamet, ne Refah, ne Fazilet, ne de Saadet Partisi çatısı altında yer aldılar.

        Tam aksine, genelde hasmane bir tutum içindeydiler.

        Ta ki, 2002’ye kadar. Erdoğan, Gül, Arınç ve Şener’le başlayan “yenilikçiler hareketi“nin Erbakan’dan kopmasından sonra Gülen Cemaati ilk kez “Milli Görüş geleneğinden gelen” bir partiyle yakınlaştı.

        Bu yakınlaşmada büyük ihtimalle “Milli Görüş gömleğini çıkardık” söyleminin de payı vardı.

        Görünen o ki, bu yakınlaşma bitti.

        Ama zaten asla “bütünleşmemişlerdi”.

        Bir koalisyon vardı.

        Anlaşılan o ki, Başbakan Erdoğan koalisyonun küçük ortağından artık sıkıldı.

        Bütün koalisyonlar niye bittiyse, bu koalisyon da ondan bitti.

        12 kişi

        MERAKLIYIM ya, dün AK Partili bir dostumu aradım.

        “Yaa bunca gürültü kopuyor. Bir şeyi merak ediyorum. AK Parti Grubu’nda, Gülen’e yakın ya da Cemaat’ten diyebileceğimiz kaç milletvekili var?” diye sordum.

        Kahkahayı patlattı.

        “AK Parti Grubu’ndaki herkes AK Partilidir” dedi.

        Bu sefer de ben kahkahayı patlattım.

        “Elbette hepsi AK Partilidir, ama bazıları da AK Partili ve Cemaatçidir” dedim.

        Uzun uğraşlar sonunda ağzından baklayı çıkarttım.

        “Vallahi bildiğimiz kadarıyla 12 milletvekili Gülen Cemaati’ne yakındır” dedi.

        “Peki bunlar partiden istifa ederler mi?” diye sordum.

        “Niye etsinler canım?” diye kestirip attı.

        Ve sonra şunu ekledi:

        “Bu arkadaşlar içinde Cemaat’e ve Fethullah Gülen Hocaefendi’ye en yakın olduklarını bildiğimiz kişiler, tüm bu tartışmalar esnasında tek bir olumsuz kelime etmediler. Hatta hiçbir şey söylemediler” dedi.

        “Peki bu bir şeye işaret mi ediyor yani?” diye sordum.

        “Ben bilmem. Sen anla” dedi.

        Bizi ilgilendirmez

        FENERBAHÇELİ futbolcu Caner Erkin’in eşi Asena Erkin’le ilgili birtakım ima ve isnatlarla dolu haberler yapıldı.

        Asena Erkin’in ağustos ayında Akmerkez’de bir popçuyla birlikte bir odaya girdiği ve bu odada yarım saat kaldıkları, çıkarken de fotoğraflandıkları bir haber yer aldı bir gazetede.

        “Fotoğraf niye olaydan aylar sonra yayınlandı?” sorusu zaten başlı başına bir soru olmakla beraber, haber yine de haber.

        Ancak bundan sonrası işin tadını kaçırmak olacak.

        Tamam haber verildi, Caner Erkin dahil herkes duydu.

        Bundan sonrasına karışmak medyanın veya yorumcuların işi değil.

        Bundan sonrası aile içi meseledir.

        Kendi aralarında konuşurlar, konuşmazlar, ortak veya ayrı ayrı bir karar verirler veya vermezler...

        Bu kimseyi ilgilendirmez.

        Sadece Caner Erkin’i ve eşini ilgilendirir.

        Eşlerin ilişkilerinin standartlarını belirlemek ne medyanın, ne de 3. şahısların işidir.

        Canları nasıl isterse öyle davranırlar.

        Size ne, bize ne!

        Protesto

        DÜNÜN en hoşuma giden olayı, ABD Başkanı Barack Obama’dan geldi.

        Konuşma yaptığı sırada kalabalıktan bir kişi yüksek sesle Obama’yı protesto etmeye başladı.

        Protestocu derdini anlatırken Obama konuşmasını kesti, durdu, protestocuyu dinledi.

        Adam söyleyeceklerini bitirdikten sonra Obama konuşmasına kaldığı yerden devam etti.

        Ne Obama’yı korumakla görevli gizli servis görevlileri protestocunun üzerine atladılar... Ne de Cumhuriyetçi Parti’den milletvekili veya senatörler protestocuyu koruma altına alıp alnından öptüler.

        ABD “ileri demokrasi” değil belki ama yeterince “demokrasi”ye sahip olduğunu böyle gösteriyor.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Başkasının güç kaybetmesine değil, kendi gücümüze güvendiğimiz zaman.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar