"2014'te üç kez sandığa gidebiliriz"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın programı yoğun olunca, yolculuğu da aynı uçakla yapmayınca, genel yayın yönetmenleriyle yaptığı klasik sohbeti son güne, cuma namazı ile SETA'da yapacağı konuşma arasına sıkıştırmak zorunda kaldık.
Washington'daki görkemli büyükelçilik binasının toplantı odasında bir araya geldik.
Erdoğan kısa bir değerlendirme yaparak, "Bölgesel konuları A'dan Z'ye değerlendirme imkânımız oldu. Türkiye-ABD arasındaki ekonomik ilişkileri değerlendirme imkânımız oldu. Sabah heyetler arası ve akşam 2 buçuk saat süren toplantılarda derinlemesine konuları ele alma fırsatımız oldu'' dedi. Bu kısa girizgâhtan sonra "Sizin sorularınızla ilerleyelim, daha verimli olur" deyince soru yağmuru başladı.
- Suriye konusunda somut ne tür gelişmeler oldu?
- En somut yanı "Esed'siz Suriye". Cenevre sonrası bir adım atılacaksa Esed'siz bir süreç olacak. Muhalefetin güçlendirilmesi konusunda da herhangi bir sıkıntı yok. Şu anda Suriye, 283 füze kullandı. Bunlar noktasal atışlardır. Karada güçleri yok. Tank, top atışı ve füzeyle güçlerini gösteriyorlar. Sarin denilen kimyasal silah kullandıklarının da tespiti var. Tüm bunların uluslararası kamuoyuna duyurulması ve Esed'in yalnızlaştırılması söz konusu olacak. Rusya, "Madem Esed'in avukatı değilim" diyor, daha ne kadar yanında duracak görmek lazım. Göreceğiz... Bu seyahatin ardından Rusya başta olmak üzere Suudi Arabistan ve diğerlerine bölgesel seyahatler planlıyorum...
- Obama yönetiminin bir ay öncesine göre farklı bir yerde durduğunu düşünüyor musunuz?
- Daha kararlı gördüm. Ama askeri bir adım konusunda onlar da düşünmüyorlar. Cenevre sürecinde beklediğimiz neticeyi alabilirsek o zaman çok daha farklı kararların alınması mümkün olur. 2. Cenevre sürecini başlatacağız ama Esed'siz olarak.
- Başbakan'ın bu sözlerinden sonra somuta ulaşmak için, "Esad kendi halkını kırk yıldır önemsemeyen bir aile geleneğinden geliyor. Terörü silah olarak yıllardır kullanıyor. Komşularına yönelik terör ve kirli eylemler zaten bir Esad geleneği. Uluslararası baskı ve dışlanmaya da alışık. Bu durumda sadece siyasi tedbirlerle Esad'ın gideceğine ihtimal veriyor musunuz?" dedim. Bu soruya verdiği yanıta önce medyaya yüklenerek başladı.
- Süreç içerisinde yazılı ve görsel medyamız dahi Beşar'a karşı durmadılar. Hatta beraber hareket edenler var. Bu ülkenin Başbakan'ına "katil" yakıştırması yapan anamuhalefet liderine karşı medya daha fazla yayın yapmalıydı. Bunlar her şeyi bize mal ediyorlar. Biz olmasaydık ne olacaktı? Bu katliamlar olmayacak mıydı? Bunlar bu kafayla Mısır'ı da bize mal ederler, Libya'yı da.
Yazılı ve görsel medyamız, anamuhalefet ve yavru muhalefetin bu zihniyetini ademe mahkûm etmeliydi. Suriye muhalefeti milli egemenlik mücadelesi veriyor. Bizim Kurtuluş Savaşı'mız gibi. Biz de elimizden gelen lojistik desteği veriyoruz. Vermeye de devam edeceğiz. Açık kapı politikamızı da sürdüreceğiz. Muhalefetin ne dediği bizi hiç ama hiç ilgilendirmiyor. 300 bin insan şu ana kadar ülkemizde barınıyor. Muhalif kanadın yanında yer aldık ve almaya da devam edeceğiz. Demokrasinin zaferi olacaktır. Ama aşırı uçlara da müsaade etmeyiz. Suriye halkının bir bedel ödemesini de istemeyiz. Kimlerin ne gibi oyun oynadığı sizlerin de malumudur. Ama halk egemenliğini er ya da geç ilan edecektir. Suriye'de olan bitenlerden 1. derecede mağdur olan ülke biziz. Elbette ilgili olacağız.
- "Irak konusunda bir ilerleme oldu mu? Bizim Kuzey Irak'la ilişkilerimiz ABD'yi geriyordu. 'Bu kadar içli dışlı olmayın' diyorlardı. Burada da gündeme geldi mi bu ilişki'' diye sordum. "Oradaki varlığımızdan rahatsız gibiler" diye ekleyerek.
- Kuzey Irak'taki varlığımızdan rahatsızlık söz konusu değil. Petrolün sevkıyatı konusunda bir anlaşmazlık vardı. Irak yerel yönetiminin elde ettiği paranın yüzde 17'sinin üzerindeki rakam merkezi hükümete gitmek zorunda. Şimdi bu miktar bir hesapta bloke ediliyor. Tarafların sorunu çözülünce yerine gidecek. Bu aslında şirketler arası bir sözleşme. TPAO, Exxon Mobil ile bir anlaşma imzaladı. Yerel yönetimlerle de tabii olarak imzalanır. Zaten Amerikalılar da bu konuda artık fazla konuşmuyorlar. Aldığımız kararların arkasında olmaya devam edeceğiz. Kuzey Irak'ın benzin, işlenmiş petrol ürünleri talebi var, onu da biz karşılıyoruz.
- Çözüm süreci gündeme geldi mi? ABD'nin yaklaşımı nasıl?
- Takdir ettiklerini, dikkatlice izlediklerini ve ancak AK Parti'nin gerçekleştirebileceğini söylediler. Hemen hemen ayrı düştüğümüz bir konu olmadı.
- Ben en merak ettiğim konuların başında gelen "Serbest Ticaret Anlaşması" meselesini açtım dayanamayarak. "Var mı bir umut?'' dedim.
- Serbest ticaret için bile olumlu tavır takındılar. Ön çalışmaları şu an sürdürüyoruz. 2 yıllık bir süreç olacak bu. Belki daha fazla sürecek. Göreceğiz. Ama AB ile yapacakları anlaşma da buna yakın bir süre sonra olabilecek. Biz de "Gümrük Birliği nedeniyle tarafız" diyoruz. Orada sorun yok gibi. Olacak. Çok pozitifler.
- Cenevre Konferansı'na ilişkin beklentiniz nedir? Seçim yapılması vs. öneriliyordu.
- Bu biraz mümkün değil. Esed sadece Şam ve Humus'un belirli bölgelerinde etkin. Başka yerde adı anılmıyor. Peki nasıl bir seçim olacak? Esed, sarayda mı yapacak? Lazkiye'de bir etkinliği var, ama sınırlı. Onu korumak için, oradaki Bayat Türkmenlerine gözdağı vermek için Banyas katliamını gerçekleştirdi. Şimdi o Esed'in yaptığı seçime kim güvenecek? Olur mu böyle bir şey.
- Yine dayanamayıp söze giriyorum: "Suriye'de uçuşa yasak bölge öneriyorsunuz. Ama bunu sağlamak için güç gerekli. O zaman Türkiye'ye geçmişte Irak için olduğu gibi bir Çekiç Güç mü gelecek? Yoksa bu denetimi Türkiye mi yapacak? Suriye'ye müdahale için uluslararası koalisyon lehimize mi?''
- Bizim 900 kilometre sınırımız var. Sınır çok girintili çıkıntılı, çok içli dışlı. Esed Efendi geçmişte "Hatay sorununu çözüldü farz edin'' diyordu. Asi Nehri üzerinde bir baraj çalışması yaptık. Bu iki ülke için de avantaj sağladı. Temeli attık. Halep'te 1 buçuk saat ikili görüşme yaptık. İyi niyetli adımlarımız karşılık bulmadı. Durum Irak'tan çok farklı. Akraba bağlılıkları fazla ve tarihi birlikteliklerimiz de söz konusu... İkinci Cenevre sonuç alırsa iyi olur. Bir uçuşa yasak bölge olacaksa biz bunun BM Güvenlik Konseyi kararıyla olmasını istiyoruz. O zaman elbette bunu denetleyip koruyacak bir yapı kurulur. Muhtemelen NATO şemsiyesiyle olur.
- Myanmar gündeme geldi mi?
- Evet, konuştuk. Kendisinin de ikinci dönemde ilk gezisi Myanmar'a oldu. Myanmar Cumhurbaşkanı da Washington'a pazartesi gelecek. Ona burada soracak. Afganistan ve Pakistan konusunda da görüşlerimizi ilettik... Navaz (Şerif) ile gezi öncesi bir görüşmem oldu. Pencap Eyaleti'ne ilişkin ciddi çalışmalar yaptık. Metrobüs gibi... KİPTAŞ benzeri inşaatlar falan başladı.
GAZZE TASVİP GÖRDÜ
- "Gazze için ABD Dışişleri Bakanı Kerry 'Gitmezseniz iyi olur' dedi. Siz 'Gideceğim' dediniz. Gül Bahçesi'nde tekrarladınız. Obama da bu sırada gülüyordu. Ne oldu içeride bu konu konuşulurken'' diye sordum.
- (Gülerek) Evet ama tam aksine tasvip gördü. Biliyorsunuz Kerry'ye önce Bülent Bey, sonra ben uygun cevabı verdim. Buradaki konuşmalarda barış açısından girişimimize destek verildi. Obama gitmemin yararlı olacağını bile söyledi.
- Mahmud Abbas, "Bu aşamada Gazze ziyareti barışa hizmet etmez" açıklamasını yaptı.
- Abbas böyle bir ifade kullanmaz... Beraber gideriz demişti.
ARINÇ, GÜLEN'LE GÖRÜŞTÜ
- Havalimanında Fethullah Gülen ile görüşme konusunda "Gökten ne yağar da yer kabul etmez" demiştiniz.
- Bülent Bey gezinin ilk gününde vekâleten Fethullah Gülen ile görüştü. İnsani bir ziyaret oldu. Geçmişe dayalı kardeşlik ve dostluk ilişkimiz var. Öteden beri bazı çevrelerin olumsuz dedikodu ve spekülasyonlarını bertaraf etmek için yapılmış bir görüşmedir. Biz görüşmek istedik, onlar da kabul gösterdiler.
ÜÇ SANDIK OLABİLİR
- Cumhurbaşkanı'nın Berlin gezisinde sarf ettiği yeni Anayasa konusundaki umutsuz sözleri hatırlatıp "Siz de umutsuz musunuz? Yoksa baktınız olmuyor AK Parti teklifi olarak bir Anayasa getirecek misiniz?" diye sordum.
- Açıkçası ben de umudumu yitiriyorum. Başkanlık sisteminin tartışmaya açılmasını istiyoruz. Neyi kabul ettiniz ki, bunu bu kadar tartışmaktan kaçınıyorsunuz? Başkanlık olursa hangi zihniyet tasfiye olur. Herhalde kendi zihniyetlerinin tasfiye olmasından endişe ediyorlar. Şayet sonuç alınmazsa C planı olur, biz kendi taslağımızı sunacağız.
Bizim 326 milletvekilimiz var. Meclis'te gizli oylamaya sunarız. Biliyorsunuz kapalı oylama olacak. Belki arada parti baskısına rağmen civanmertler çıkar. Olur olur, olmaz olmaz. Kıyamet kopmaz. Bugünkü Anayasa ile 10 yıldır yürüdük, bundan sonra da hizmet sunarız. Başkanlık sistemi falan da dayatmamız yok. Arkadaşlarıma "Her türlü kolaylığı gösterin" dedim. Ama karşı tarafın niyeti yok. Bunca zamandır sadece 40 maddede uzlaşma sağlandı. Bu iş oyuncak değil. Verilen tarihler vardı. Uyulmadı. Baktık olmuyor, o zaman elbette bir teklif getiririz. Ama sayı açısından yetersiziz.
- "330 oy çıkarsa önümüzdeki 2 yıllık süreçte 3 kez sandığa gideceğiz" yorumunu yapıyorum yüksek sesle.
Bu yorumuma Başbakan'dan yanıt geliyor.
- 2014'te önünüze 3 sandık gelebilir.
- "Yan yana mı?'' diyorum.
- "3 kez sandığa gidebiliriz anlamında söyledim'' diyor Başbakan. Yüzündeki ifadeden buna yönelik bir hazırlık olduğunu seziyorum.
- Yaz aylarında Meclis çalışacak, referandum bu sene olur mu?
- Eğer Meclis Başkanı "Bu iş bitti" derse, evet bu sene de yapabiliriz.
ÖZEL GÜVENLİĞE SON
- "Futbolda son günlerde şiddet olayları korkutucu hale geldi" diye sorulunca ben bir ekleme yapıyorum: "Yıldırım Demirören'le konuştum. Medyada biz yayın yönetmenleri ve spor müdürlerini bir araya getireceğiz. Federasyon da katılacak, 'Bu işe nasıl son veririz?' diye konuşup sporda şiddete karşı ortak tavır geliştirmek istiyoruz.''
- Kulüpler, federasyon ve medya birlikte çalışın. Biz de hükümet olarak üstümüze düşeni yaparız. Siz toplanın, ben de gerekirse, arzu ederseniz katılırım. Bir şeyler yapmak lazım.
- Başbakan'a "Müeyyide yok'' diyorum.
Bu kaanati o da paylaşıyor.
Sonra sözü statlara getiriyor.
- Bir de statlardan ve üniversiteden özel güvenliği çıkartacağız. Olmadı o iş. Tam tersi sonuç verdi. Çünkü danışıklı dövüş oluyor. Kulüp yönetimlerinin çıkarları için çalışıyorlar, güvenlik için değil. Onları artık üniversitelerden ve statlardan çıkaracağız. Yine polis bakacak bu işe.
- "Adamlara kızdınız kızdınız, not arttı sonunda" diyorum.
- (Gülerek yanıtlıyor) Biraz insaf yahu. Yıllardır kızıp duruyorduk. Ama hak ediyorlardı. Utanmadan batmış Yunanistan'ı bile bizden üste çıkardılar. Bir tanesinin sözleşmesini bile feshettik. Not artışı inşallah fon girişlerini artıracak. Sermaye girişleri olacak. Havaalanı, Kanal İstanbul, Galataport, Haydarpaşa Port gibi buralara da para gelecek. Bunlara gıptayla bakıyorlar emin olun. Yepyeni imkânlar açılıyor Türkiye'de.
- Galataport'a verilen rakamı düşük bulanlar oldu?
- Ağzı olan konuşuyor. Bundan öncekinde süre 49 yıldı. Bu kez süre 30 yıl. Arazi daha küçüldü. İstanbul Modern dahil değil, Mimar Sinan'a verdiğimiz antrepo dahil değil. Eskiden emsal ikiydi. Şimdi bir buçuk. Saat kulesini onarıp çevresinde alan bırakacaklar. Bunları saymasanız bile eski ihalede para 49 yılda ödenecekti, şimdi peşin gibi. Eski ihalede oluşan rakamın bugüne indirgenmiş değeri 260 milyon dolar falan ediyordu. Bugün çok daha yüksek. Bu proje yapılırken o eski Amerikan pazarlarındaki mezbelelik de oradan kalkacak.
- O bölgede nargileciler var...
- Evet. Nargile de yasağa alınıyor. Ne farkı var sigaradan. Onu da kapalı alanda yasaklıyoruz. Bitecek o iş. Alkol reklamı da aynı şekilde olmayacak.