Maliye Bakanı unuttu mu?
BU ülke hakikaten garip.
Garip demek doğru değil.
Saçma daha yerinde olacak galiba.
Saçmalık kafalarda, laflarda kalsa çok büyük sorun değil belki ama kalmıyor.
Oralardan yasalara, yönetmeliklere, kurallara sirayet ediyor.
Apışıp kalıyoruz.
Bakın size Türkiye'deki en saçma uygulamalardan birini anlatayım.
Türkiye'de her yıl yüz binlerce ton yağ tüketiliyor.
Zeytinyağı, hayvansal yağ, margarin, fındık yağı, kanola yağı, mısır özü yağı, ayçiçeği yağı.
Evlerde, lokantalarda, fast food zincirlerinde, yemek fabrikalarında. Her yerde.
Bu yağlar yeterince kullanıldıktan sonra hiçbir işe yaramaz hale geliyor ve doğaya atılıyor.
Denizleri, dereleri, nehirleri, gölleri, toprakları kirletmekten başka işe yaramıyor.
Medeni ülkeler, bu yağları topluyor, işlemden geçiriyor ve "biyoyakıt" haline getiriyorlar.
Bunları motorine katıyorlar.
Hem çevreyi kirlenmekten kurtarıyorlar hem de hiçbir işe yaramayan bu atıklar bir anda ekonomiye katkı sağlar hale geliyor, ülkelerin enerji faturalarını düşürüyor, ithalatı azaltıyor.
Dahası bu biyoyakıtların sülfür ve diğer zararlı faz salınımları da düşük oluyor.
Şimdi havayolları bu yakıtlarla uçak uçurmanın peşindeler, bazı havayolları deneme seferleri yapmaya başladı bile.
Türkiye'de ise bu atıklar değerlendirilmiyor.
Her yıl bunların yüz binlerce tonu doğaya atılıyor, çevreyi kirletiyor.
Oysa bunun birkaç yüz bin tonunu bile biyoyakıt haline getirmeyi başarabilsek petrol ithalatımızda yüz milyonlarca dolarlık azalma olacak, çevreye de daha az zarar vermiş olacağız.
Türkiye'de bunlar niye değerlendirilmiyor tahmin edebiliyor musunuz?
Söyleyeyim.
Saçma sapan yasal düzenlemeler yüzünden.
Maliye Bakanlığı, atık yağlardan dönüştürülmüş biyoyakıtlara yüksek oranda vergi uyguluyor.
Bu yüksek vergi yüzünden bu işi yapmak kâr değil zarar getiriyor.
Öyle ya, sistem kuracaksın, bu yağları ev ev, işyeri işyeri toplayacaksın, depolayacaksın, yakıt haline getireceksin, bir de yüksek oranda vergisini vereceksin.
İş değil.
Diyeceksiniz ki, "Maliye vergiden olmak istemiyor".
İyi de, burada da bir başka saçmalık var.
Siz bu işi atık yağdan değil de bir tarım alanını kapatıp, sadece bu iş için tarım yaparsanız, yani yağ üretip bunu yakıta çevirirseniz vergi yok.
Ama atık yağdan yaparsanız vergi var.
Adı üstünde "atık". Çöp yani çöp.
Çöpü enerjiye çevirip ülkenin enerji faturasını durduk yerde azaltmak vergiyle cezalandırılıyor.
Tarıma ayrılan araziyi bu işe kullanmak ise ödüllendiriliyor.
Bu konuyu aylar önce Maliye Bakanı'na söylediğimde, "Biliyorum. Bu hatayı düzelteceğiz" dedi.
Ama aylardır hiçbir şey düzelmedi.
Yağlar sokağa atılmaya, çevre kirlenmeye ve biz de cari açığın müsebbibi enerjiye döviz ödemeye devam ediyoruz.
Galatasaray şampiyon olmadı
GALATASARAY şampiyon oldu havası yaratılıyor.
Ben hiç ama hiç katılmıyorum.
Evet Galatasaray'ın şansı çok arttı ama tarihin tekerrürden ibaret olduğunu da unutmamak lazım.
Yıllar önce Galatasaray, bugün Fenerbahçe'nin düştüğü duruma benzer bir duruma düşmüştü.
Beşiktaş bitime üç hafta kala büyük avantaj yakalamış ve şampiyon ilan edilmişti.
Ama o sezonu şampiyon bitiren Galatasaray oldu.
Beşiktaş ise namağlup ikinci.
O yüzden kimse kimseyi şampiyon falan ilan etmesin.
Futbol bu, her şey olabilir.
Kırmızı Anayasa
YENİ Anayasa'nın hazırlanması için bütün partilerin eşit katılımıyla bir Uzlaşma Komisyonu oluşturulmuştu.
Ben de o gün, "4 parti var. Her birinin ayrı ayrı kırmızı çizgileri var. Üzerinde bu kadar kırmızı çizgi olan bir metin okunmaz hale gelir. Bu komisyondan hiçbir şey çıkmaz" diye yazdım.
Defalarca da söyledim.
1.5 yılın sonunda komisyonun elde ettiği sonuç şu:
28 maddede uzlaşılmış.
122 maddede taraflar kırmızı çizgi çekmişler.
Komisyon üyelerinden ikisi kalp ameliyatı olmuş.
Biri boşanmış.
Biri de istifa etmiş.
Sizce biz bir sivil Anayasa yazabilir miyiz!
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Kendi işini beceremeyen, başkasına akıl öğretmediği zaman.