Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DÜN Habertürk'ün ekonomi sayfalarında çok dikkat çekici bir haber vardı.

        Amerikalı girişimci Mark Tomko ile yapılmış bir röportaj.

        Tomko, bir bilgisayar dâhisi.

        Kişisel bilgisayarların emekleme çağında ABD'de önemli işler yapmış.

        Apple'ın kurucusu Steve Jobs'tan beraber çalışma teklifi almış.

        Ama o dönemde İngiltere'de yaşayan, Kıbrıs Türk'ü işadamı Asil Nadir'in teklifini kabul ederek Türkiye'ye gelmiş ve Manisa'da Vestel'de çalışmaya başlamış.

        Vestel'in o günlerini hatırlayanlar bilir.

        Türkiye'ye özellikle ev aletleri ve beyaz eşya konusunda çağ atlatan bir kuruluştu Vestel.

        Asil Nadir tarafından kurulmuştu ve beyaz eşyada dünya teknolojisini bir anda Türkiye'ye getirmişti.

        O güne kadar sağa sola çalkalayan merdaneli çamaşır makinelerinin hüküm sürdüğü Türk pazarına bugünkü modern çamaşır makinelerini, bulaşık makinelerini sokmuş, Türkiye'nin bugün bu konudaki en büyük üretim merkezlerinden biri haline gelmesine neden olan rekabeti başlatmıştı.

        Yine o yıllarda Vestel, o gün dünyanın en büyük bilgisayar üreticisi olan IBM'in monitörlerinin tamamını Manisa'da üretmeye başlamıştı.

        Mark Tomko o günlerle ilgili hatırlamadığımız veya bilmediğimiz bazı detayları anlatmış ekonomi sayfalarımıza.

        "1989 yılında Vestel'in Manisa'daki fabrikasında klavyesinden monitörüne, faresinden işletim sistemine kadar tamamen Türkçe bir bilgisayar üretmiştik. Yüzde 70 yerlilik oranına ulaşan bu bilgisayarları Türk işletim sistemiyle gaz karşılığı Rusya'ya satmak üzere anlaşma imzalamıştık. Bir sabah kalktık ki, Polly Peck batmış, yok olmuş."

        Bu röportajı okuyunca Asil Nadir'in İngiltere'nin en zengin 10 kişisinden biri ve en önemli uluslararası yatırımcısıyken sudan suçlamalarla ve büyük bir komployla neden yok edildiğini daha iyi anlıyorsunuz.

        Tek başına Kıbrıs'ta bir ekonomi yaratmaya çalışan, dünyanın en büyük meyve-sebze üretim ve dağıtım şirketi Del Monte'yi alan ve belki de tüm bunlardan daha önemli olarak Mark Tomko'nun anlattığı üzere henüz başlayan kişisel bilgisayar üretiminde Türk yazılımı ve Türk üretimiyle belki de Türkiye'nin kaderini değiştirebilecek olan Asil Nadir, bir anda büyük bir komployla batırıldı, hapse atıldı.

        Eğer Asil Nadir o vizyonuyla işine devam edebilseydi, bugün Türkiye belli ki çok farklı bir noktada olabilirmiş.

        Asil Nadir'in tek suçu Türk asıllı olmak ve Türkiye'de bunları yapmaya kalkışmakmış.

        Not: Asil Nadir'in nasıl batırıldığını da bir başka gün anlatırım.

        BDP'nin sorunu samimiyet

        BDP, Türk siyaseti açısından önemli bir parti.

        AK Parti'den sonra halk damarı olan, halka dokunabilen ve seçmeniyle doğrudan ilişki kurabilen tek parti.

        Ancak çok önemli bir sorunu var.

        Samimiyet.

        Bu parti söylediklerinde asla samimi değil.

        Gerçek taleplerini, sahte taleplerin arkasına saklayarak ve asla söylemeyerek yol almaya çalışan bir parti.

        Bugün hâlâ Kürtlerin haklarından, hukuklarından ve demokrasiden söz ediyorlar.

        İnandırıcılıkları sıfır.

        Evet, Türkiye'nin bir demokrasi sorunu var ama bu sorun Kürtlerle veya Kürtlerin demokratik haklarıyla sınırlı değil.

        Tam aksine, Türkiye'de demokratik haklarda sıkıntıların arttığı bir dönemde, kendi içinde ilerleme kaydeden tek grup Kürt milliyetçiler.

        BDP buna rağmen bağırıyor ama sadece kendi için bağırıyor.

        Fakat benim samimiyetsizlik dediğim olay bu değil.

        BDP, kendini BDP'ye teslim etmiş Kürt milliyetçileri kullanarak bazı talepler öne sürüyor.

        Fakat bu talepler BDP'nin gerçek talepleri değil.

        BDP'nin aslında tek bir talebi var ama bunu tek başına söylerse destek bulamamaktan ve Kürt meselesini tek bir kişiye indirgemiş olmaktan çekiniyor.

        Ki aslında olay da bu.

        Bugün Türkiye'de Kürt meselesi denilen meselenin BDP açısından çözülmemiş tek yönü Abdullah Öcalan.

        Olan biten bunca olayın, kopan bunca gürültünün, cezaevinde yapılan üzücü açlık grevlerinin tek bir nedeni var.

        Abdullah Öcalan.

        BDP çıkıp delikanlı gibi, "Kardeşim Öcalan'ı önce normal bir cezaevine, bir süre sonra ev hapsine alırsanız, bir süre sonra da tüm siyasi haklarıyla beraber serbest bırakırsanız Kürt meselesi diye bir mesele kalmaz" deme cesaretini gösteremiyor.

        Bunu diyecek kadar samimi olsalar ve olmayan sorunları varmış gibi göstermeden hareket etseler çok daha iyi edecekler.

        Ama nerede o samimiyet.

        Ya da bu ülkede kimde var ki o samimiyet.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Karnımızdan konuşunca sadece gürültü duyulduğunu anladığımız zaman.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar