Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ABARTMIYORUM, laf olsun diye söylemiyorum.

        Gerçekten asabım bozuk.

        Kaza, hata, yanlışlık, hırsızlık her yerde olur. İnsan meşrebine uygundur bütün bunlar.

        Cephanelik bomba deposu başka yerlerde de patlar, patlayabilir.

        Kaza her yerde olur. Göçmenler her yerde boğulur.

        Savaşan her ülke yanlış hedefi vurabilir.

        Her ülkede sınav soruları çalmabilir. Sınavlar iptal edilebilir.

        Her yerde, her zaman olabilir tüm bunlar.

        Ama hiçbir yerde Türkiye'deki gibi olmaz.

        Türkiye'de sınavları yapmaktan sorumlu bir kurum 10 sınavın 9'unda çuvallar. Bu kurumun başmdakilere, kçmdakilere hiçbir şey olmaz. Hesap sorulmaz.

        Cephanelik patlar. Daha yangın sönmeden, hiçbir şey bilmeden "Kaza" der geçerler. Hatta "Takdir-i ilahi" derler.

        Olan biten insanın canını acıtır, sıkar, üzer ama asıl beter olan, asıl asap bozan, asıl insanı insanlığından utandıran tüm bunların "hiçbir şey olmamış" gibi karşılanmasıdır.

        Hiçbirinden hesap sorulmamasıdır. Adalet arayışı olmamasıdır.

        Ama "Olsa ne olur?" diyeceksiniz ki, o zaman da siz haklısınız.

        Bu ülkede hâkim olmak, savcı olmak isteyen, adaleti tecelli ettireceğini söyleyen insanlar "soru hırsızlığı" ile hâkim olmayı, savcı olmayı düşünüyorsa ve size "namus ve şeref üzerine yemin ettirecek" olanlar o makama "soru hırsızlığı" ile gelmişse ne arayacaksınız?

        Adaleti mi, Allah'tan belanızı mı?

        Takdir-i ilahiden bahsedenler acaba hiç duymuşlar mıdır "adli ilahi"yi...

        Özür tayini ve diğer meseleler

        MİLLİ Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'le sohbetimize dün bıraktığımız yerden devam edelim.

        Öğretmenlerin en çok sorduğu soruyu biz de Bakan Dinçer'e sorduk. "Eş durumundan tayinler, özür tayinleri yapılacak mı?"

        Bakanın yanıtı net.

        "Şimdilik böyle bir şey yok. Bunu yapmamız da mümkün görünmüyor. Burada garip bir durum var. Diyelim ki, eş görev nedeniyle Doğu'ya tayin olmuş, öğretmen olan eş gitmiyor. Eş durumundan tayin istemiyor. Batı'daki yerinde kalıyor. Ama tersi bir durum varsa tayin istiyor. Yıllardır herkes istediği gibi tayin yapıyor, sonra eğitim camiası bu tayinlere göre tayin yapsın diye isteniyor."

        "Hiç mi umut yok?" diyoruz.

        "Bazı şartlarda bunun olacağını duyurduk zaten" diyor.

        Peki ya yeni öğretmen alımı?

        "200 bine yakın öğretmen açığımız vardı. Bunun bir kısmını geçen yıl aldık. Şimdi yine 30 binin üzerinde kadro açıldı. Onları da alıyoruz. Almaya devam edeceğiz. Kadro açığı tamamlanana kadar sürecek."

        Bakanın sözlerinden 900 bin civarında öğretmen kadrosu olacağını ve rakamın orada sabitleneceğini anlıyoruz.

        'HER ÖĞRETMENE İŞ VEREMEYİZ'

        Bakanın asıl şikâyeti öğretmenlerdeki dengesizlik. Branş öğretmenlerinde bazı dallarda ihtiyaç fazlası var, bazı dallarda ise eksiklik. Bu durumu YÖK'le konuşarak çözme konusunda adım attıklarını söylüyor Bakan Dinçer.

        "Şöyle bir beklenti de var. Sanki tüm eğitim fakültesi mezunlarına biz iş vermek zorundaymışız gibi bir algı var. Yok böyle bir şey. Hangi meslek dalında böyle bir şey var ki öğretmenlikte olsun."

        Bakan Dinçer, seçmeli dersleri hem önemsiyor, hem de bu yıl en büyük sorunun orada yaşanacağını düşünüyor.

        "Kimin neyi seçeceğini bilemiyoruz. Tahmin yürütmek imkânsız. Bu durum biraz sorun yaratacak gibi. Ama bunu gerekirse hizmet satın alma yoluyla halledeceğiz. Bazen yöresel sanatçılardan, bazen başka imkânlardan faydalanarak seçmeli derslerde sanat, spor gibi alanlarda eğitim vereceğiz."

        Bir diğer sıkıntı ise Kürtçe seçmeli derste.

        "Kürtçe öğretmeni yok. Şimdi bir genelge yayınladık. Başka branşlarda öğretmenlik yapan ama Kürtçe de bilenleri Kürtçe öğretmenliğine geçmek istemeleri halinde Kürtçe öğretmeni yapacağız. Belirli fakültelerin mezunları için bu yolu açtık. Tabii burada hassas olmamız gerekiyor. Öğretmenlerin belirli bir siyasi görüşün propagandasını yapacak kişiler olmaması için özen gösteriyoruz."

        Bakan Dinçer'e 4x3 eğitim sistemine geçişin biraz hızlı, biraz acele olup olmadığını sordum. Bana göre acele olduğunu düşündüğümü söyleyerek.

        "Haklısınız, biraz acele oldu" dedi ve ekledi: "Yıllardır eğitim şûraları yapılır. Bu şûralarda kararlar alınır ama hiçbiri uygulanmaz. Şûra kararları dosyalarla raf süsü olur. Bu kez öyle olmasın dedik. Türkiye'nin en iyi eğitimcilerinin, en önemli üniversitelerinin katıldığı bir şûra yaptık. Bize muhalefet eden, politikalarımıza muhalefet eden üniversitelerin de katıldığı. Bu kararlar oradan çıktı. Bu kez rafa koymayalım ve hemen başlayalım dedik."

        "Peki bu uygulama pilot illerde başlayıp aksaklıkları giderildikten sonra yaygınlaşsa daha iyi olmaz mıydı?"

        Bakan samimi, "Öyle de olabilirdi. Ama böyle de olacak" dedi.

        SBS KALKACAK

        Bakanın söylediği önemli şeylerden biri de SBS'nin kalkması üzerineydi.

        "SBS kalkacak. Biz SBS'de ne yapıyoruz? Öğrencileri sıralamak için bir sınav yapıyoruz. En iyi öğrenciden en bilgisiz öğrenciye kadar bir sıra. Biri birinci oluyor, biri de sonuncu. Sonra matematikte sıfır çektiler, o oldu, bu oldu. Biliyoruz ki, eğitim sistemimiz mükemmel değil. Ama bu bir seviye imtihanı değil, bir sıralama imtihanı. Bundan vazgeçeceğiz. Bir sınav olacak ama bu öğrencileri sıralamak için değil. Bakanlığın kendini sınaması, öğretmenleri, okulları sınaması için olacak. Sıralama imtihanı artık yapmayacağız."

        "Peki iyi okullar nasıl öğrenci seçecek?" diye soruyorum.

        "Kendi istedikleri gibi. İsteyen kendi sınavını yapacak. Eskiden de böyleydi" diyor Bakan Dinçer. Doğru. Eskiden öyleydi.

        Ya üniversite sınavı.

        "Üniversite kontenjanları talebi karşılayacak hale gelinceye kadar sürmek zorunda" diyor bakan.

        Bakanın verdiği önemli bilgiler var.

        "Türkiye'de ortaöğretime devam oranı çok düşük. Bizim rekabet ettiğimiz ve rekabet etmemiz gereken ülkelerde ortaöğretime devam oranı yüzde 100. Bizde ise yüzde 67. Şimdi şimdi yüzde 80-85'e çıktı. Bunu yüzde 100 yapmak istiyoruz. 4+4+4 buna yarayacak. Lise mezunu olmayan kalmayacak" diyor.

        Kızların durumunu soruyorum.

        "İlköğretimde kız öğrencilerin erkek öğrencilere oranı şöyleydi. 100 erkek öğrenciye 55 kız öğrenci düşüyordu. Son dönemde bu öylesine arttı ki, şimdi 100 erkek öğrenciye 100.4 kız öğrenci düşüyor."

        Peki bu bu kızların ortaöğretime devamı.

        "Orada hâlâ sorun var ama bu trend sürerse orada da erkeklere yaklaşacaklar" diyor. Bu arada çok da iyi bir iş yapmış Ömer Dinçer. Milli Eğitim Bakanlığı'nın kadrolarını Milli Eğitim'de toplamış.

        "YÖK'te, çeşitli bakanlıklarda, orada burada göreceli olan ama kadrosu bizde bulunan 30 bin küsur öğretmen vardı. Bunlar öğretmenlik yapmıyordu, çeşitli kamu kurumlarında görevdeydi. Şimdi bunların hepsini öğretmenliğe geri çağırdım. Emanet kadromuz olmayacak. Büyük tepki oldu. TBMM içinde kıyamet koptu. Beni Başbakan'a, Meclis Başkanı'na şikâyet ettiler. Hepsine durumu anlattım. 'Haklısın' dediler. Partimden milletvekilleri bile bana tavır koydu. CHP, MHP, BDP hepsi. Buralarda kiminin kardeşi, kiminin eşi, kiminin baldızı, kiminin yeğeni vardı. Şimdi hepsi öğretmenliğe dönecek."

        Bakan Dinçer'in anlattıkları bunlar.

        Ben sadece "aktarıcıyım".

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Demokrasinin hesap verme ve verebilme rejimi olduğunu unutmadığımız zaman.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar