10 bin derslik, müdür odası yapılmış
DÜN söylediğim üzere, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'le salı öğlen buluştuk.
Davet ondan geldi.
Anlattıkları oldukça ilginçti.
4x3 sistemi devreye girmiş olsun olmasın, milli eğitimdeki en büyük sorunun derslik olduğunu anlatarak başladı Ömer Dinçer.
Burada zannedilenin aksine Anadolu'da sorun olmadığını, pek çok ilde derslik fazlası bulunduğunu ama özellikle göç alan ve hızlı büyüyen kentlerde bu sorunun çok büyük olduğunu anlattı.
En büyük sorun da İstanbul'da.
İstanbul'un Esenler, Beylikdüzü, Esenyurt, Halkalı gibi bölgelerinde. İstanbul'un kent merkezinde derslik sorunu bulunmadığını, buralarda sınıfların 30 kişi civarında olduğunu ama kent çevresine doğru gidildikçe sorunun büyüdüğünü ve bu öğrenim yılında bazı yerlerde 50,60, hatta 70 kişilik sınıflar olabileceğini söyledi.
Derslik konusunda özellikle Hüseyin Çelik döneminde büyük yatırım yapıldığını, hayırseverlerin de yardımıyla her yıl 18 bin civarında derslik inşa edildiğini ama hayırseverlerin yavaşlamasıyla birlikte şimdilerde bu sayının 11-12 bin civarında seyrettiğini, bunun üçte bire yakınının hayırseverler, gerisinin de devlet tarafından yapıldığını anlattı.
Ancak anlattığı noktalardan biri çok ilginçti.
"Derslik sıkıntısı had safhadayken, okullarda yaptığım incelemelerde çok ilginç bir durumla karşılaştım. Pek çok okulda kendilerine ayrılan odaları beğenmeyen ve küçük bulan müdürler, derslikleri kendilerine oda yapmışlar. Yetmemiş. Bir dersliği de yardımcılarına oda olarak tahsis etmişler. Zaten derslik sıkıntısı olan yerde bir de durduk yerde iki derslik kaybetmişiz. Hemen bunların tespitlerini yaptırdım ve müdürlere bir yazı yollayarak bu odaları boşaltmalarını söyledim. Biraz bozuldular ama mecburen boşalttılar."
"Peki bu yolla kaç derslik elde ettiniz?" diye sordum.
Rakam şaşırtıcıydı.
Müdürler oda haline getirdikleri dersliklerden çıkarılınca bir anda tam 10 bin 645 derslik kazanılmıştı.
Bunların 2 bin 697'si, derslik sıkıntısının en fazla çekildiği İstanbul daydı.
Peki öğrenci sayısı az olan okullara, öğrenci sayısı fazla olan okullardan kaydırma yapılamaz mı? İlle herkes sıkış tıkış da olsa mahallesindeki okula mı gitmek zorunda?
Şimdilik evet.
Okullar açılıp sayılar netleşince öğrenci sayısı az olan okullardan kontenjan belirlenip oralara kaydırma yapılacak. Ama okullar açıldıktan sonra.
'İKİLİ EĞİTİM HEP VARDI'
Derslik sıkıntısı olunca ikili eğitim kaçınılmazdı. Bunu da sorduk.
"İkili eğitim sanki yeni bir şeymiş gibi konuşuluyor. Başta İstanbul olmak üzere ikili eğitim hep vardı. Şimdi de var. İstanbul'da ilköğretimde ikili eğitimin oranı yüzde 60'ların üzerinde. Derslik sorunu çözülünceye kadar da böyle olması kaçınılmaz" diye anlatınca Bakan Dinçer, "Ama bu yıl eğitim çok erken başlayacak ve çok geç saate kadar sarkacak" dedik.
Her il kendi şartlarına göre okulların başlama ve bitiş saatlerini belirleyecekmiş.
İstanbul da eğitim sabah 07.00'de başlayacak, 19.30'da bitecek bu yıl.
"Bu saatler, küçük çocuklar için çok geç değil mi?" diye sorduk.
Anlattıkları önemliydi.
"Evet, erken başlayıp geç bitecek. Ama çok önemli bir açığı kapatmak istiyoruz ve bu yüzden ders saatlerini artırdık. Bakın eğitimde durumumuz rezalet. Siz de yazıyorsunuz bunları. Matematikte gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında sonuncuyuz. Pek çok alanda durumumuz farklı değil.
'EĞİTİM SÜREMİZ EKSİK'
Niye biliyor musunuz? Eksik eğitimden. Size bazı rakamlar vereyim.
Mesela matematikte 8 yıllık eğitimde AB ortalaması 966 saat, bizde 768 saat. 198 saat daha az matematik eğitimi veriyoruz. Fende bu fark 115 saat. Sosyal bilimlerde 151 saat. Yabancı dilde 90 saat. Beden eğitimi ve sporda 215 saat. Sanatta 112 saat. Din ve ahlaki değerlerde 215 saat daha eksik ders alıyor çocuklarımız. Bu da sonuçta daha az bilgiyle mezun olmalarına neden oluyor. Biz bu farkı kapatmak istiyoruz. Bunun için ders saati sürelerini uzattık. Yine de aradaki fark kapanmadı ama azaldı. Zamanla bunu daha da azaltmak hedefimiz.
Bu yüzden de çocuklar, okulda biraz daha uzun süre geçirecekler."
İMAM HATİP ORANI ARTMIYOR
Bazı liselerin imam hatibe çevrildiğini ve bu yüzden imam hatibe devam etmek istemeyen öğrencilerin mağdur olduğunu söylüyorum.
"İmam hatiplerin tüm liselere oranı geçmişte neyse yine o. Yüzde 4 civarı. Belki yüzde 5. Talebe göre artması mümkün. 8 yıllık kesintisiz eğitim öncesi oran neyse yine hemen hemen o. Öyle bir imam hatip patlaması falan yok."
Burada bakan, "eğitimin demokratikleşmesinden" söz ediyor. Ben de kendisine "Aleviler için ayrı bir dersin koyulup koyulmayacağını" soruyorum.
"Eğer öğrencilerden böyle bir talep varsa, yani derste Alevi öğrenci varsa öğretmenler bu konuyu da derste işleyecekler" diyor.
"Alevilik için ayrı bir ders düşünmüyorsunuz yani" diyorum.
"Şimdilik böyle bir düşünce yok" diyor.
BAĞIŞALAN MÜDÜR YANDI
Bir ara laf dönüp okulların kayıt sırasında aldığı "bağışlara" geliyor.
Ömer Dinçer burada çok sert: "Ben bildim bileli Milli Eğitim Bakanları 'Bağış alınmayacak der, ben bildim bileli kimse takmaz, bağış alınır.
Ben de 'Bağış alınmayacak' dedim ama arkasında durdum. Denetim yaptım. Bağış aldığını tespit ettiğim 3 bin küsur okul müdürüne topladığı bağış miktarına göre yaptırım uyguladım. İşin ilginci, bu bağışlar genelde iyi durumdaki okulların müdürleri tarafından toplanıyor. Oysa ihtiyaç yok. Okulların her türlü gereksinimi bakanlık ve il özel idareleri tarafından yaptırılıyor. Bu bağışları incelettim. Genelde müdürlerin ağırlama giderleri için kullanılmış. Milli eğitimde böyle bir şey olmamasına karşın müdürler kendilerine sekreter tutmuşlar bu paralarla. Şimdi alınmayacak. Alanı cezalandıracağım."
Bakan Dinçer'le 4x3 üzerine de konuştuk. Öğretmenlerin atanma durumları üzerine de.
Onları da yarın yazacağım.
Back to the future
BAŞBAKAN Erdoğan'ın çıkışından anladığım kadarıyla terörle mücadelede 1990'ların başına dönüyoruz.
Umarım bu, son 10 yıldaki kazanımların tamamının çöpe atılması anlamına gelmiyordur.
1990'ların ortasında başlayan sürecin nasıl devam ettiğini hatırlarsak, umarım yeni bir "faili meçhuller" döneminin de kapısı aralanmaz.
Baros'u verin, Alex'i alın
FENERBAHÇE ile Alex'in yollarının ayrılması neredeyse kesinleşmiş gibi.
Fenerbahçe'nin efendi ve bilge kaptanı, takımından dışlandı ve menajerine "ayrılmak istediğini" söylemiş bile.
Ülkesine geri dönecekmiş gibi bir hava var.
Galatasaray yönetimi ne düşünür bilmem ama ben bugün Galatasaray'da yönetici olsam, Alex'in menajerlerini çağırır, görüşür ve teklif yaparım.
Alex, bugün bile Galatasaray'da çok iş yapar.
Hagi kadar olmasa da takıma büyük katkı sağlar.
Orta sahada pek çok derde derman olur.
Galatasaray yönetimi, forvet sıkıntısı çeken Fenerbahçe ye Baros'u verip karşılığında Alex'i alırsa çok önemli bir iş yapmış olur.
Üstelik de futbol dünyasına bir renk, bir heyecan, rekabete yeni bir boyut katar.
Galatasaray yönetiminin böyle bir şey yapacağını zannetmiyorum ama gerçekten bu işi bilseler bir dakika bile düşünmezlerdi.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Türkiye'nin çöpe atılacak bir günü bile olmadığını anladığımız zaman.