Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        IRAK hükümetiyle ilişkiler bozuldu.

        Suriye'yle bozulmak ne kelime.

        İran'la da bozulmuştu. Şimdi o da, yani İran'la ilişkiler de Suriye yoluna girdi girecek.

        Anadolu'da kara sınırımız olan tüm ülkelerle aramız fena halde açılıyor.

        Bunun doğal sonucu olarak terörde müthiş bir tırmanış var.

        AK Partili önemli bir ismin bana söylediği gibi, "PKK bundan daha uygun konjonktür istese yaratamazdı".

        Daha önce de yazdım, sanki bütün bu olan bitenler Türkiye'ye karşı organize ediliyor.

        Ben tüm bunların arasında en fazla İran'la bozulan ilişkileri önemsiyorum.

        İran'la "bal börek olmamız" gerekmiyordu ama bu noktaya gelmemiz hiç gerekmiyordu. Bilmem bilir misiniz, Osmanlı İmparatorluğu'nun çökmesindeki en önemli etken nedir?

        Ne Avrupa'dır, ne sanayi devrimi, ne coğrafi keşifler.

        Bunların hepsi etkendir belki ama Osmanlı'yı yıkan, Osmanlı'yı zayıf düşüren, dünyanın değişmekte olduğunu görmesini engelleyen ve Hazine'yi kurutan İran'dır.

        İran'la hiçbir zaman dozu artmayan ve bugünün tabiriyle "düşük yoğunluklu" olarak neredeyse asırlar boyu süren sınır savaşlarıdır.

        Şu anda gelişmekte olan ortama bakıyorum ve korkutucu şeyler görüyorum.

        İsrail, uzunca bir süredir İran'ı vurmaktan söz ediyor. Kendi çıkarları açısından bunda kararlı görünüyor.

        ABD de benzer bir hava içinde. En azından İsrail'in bu yöndeki baskısının altında ve "Hayır" demiyor. Sadece "Başkanlık seçimlerine kadar bekleyin" diyor.

        Beni korkutan da bu.

        İran ile Türkiye arasında bir gerilim tırmandırılıyor.

        Bir yıl öncesine kadar arası gayet iyi olan iki ülke, şimdi düşmanlaşıyor.

        İki ülkede de birbirlerine karşı ciddi bir dolduruş var.

        Korkum o ki, önümüzdeki kış başına doğru İran'a yönelik operasyon gerçekleştiği zaman Türkiye bunun bir parçası haline getirilecek.

        İran ile Türkiye karşı karşıya bırakılacak.

        İran'dan ve Şia'dan nefret eden Sünni Arap devletleri de buna İsrail ve ABD kadar destek verecek gibi görünüyor ki, zaten bu Arap devletlerinin İsrail'le ilişkilerinde herhangi bir sorun yok. Aksine tam bir işbirliği var.

        Önümüzdeki kış olması muhtemel gelişmelerden kaygı duyuyorum.

        Bu yüzden de mesele Suriye meselesine dönmeden, şimdiden uyarmak ihtiyacı hissediyorum.

        Sigaraya belediye vergisi

        SİGARADA yine bir vergi artışı olmuş.

        Hiç itirazım yok.

        Dünyanın en pahalı benzinini kullanacağımıza, dünyanın en pahalı sigarasını içmek yeğdir.

        Kapalı yerlerde sigara yasağının başlamasından sonra gördüğüm bir durumu ise paylaşmadan edemeyeceğim.

        Sigara artık sokakta veya kapı önünde içilen bir ürün haline geldi.

        Sokakta yürürken, restoran veya işyeri kapılarında sigara içenlerin sayısında büyük artış var.

        Kentlerimizde çöp kutusu pek bulunmadığı için, bulunsa da millet pek umursamadığı için sigara yasağı başladığından beri sokaklardaki izmarit sayısında büyük artış var.

        Yollar neredeyse kül tablasına dönmüş.

        Her yer sigara dolu.

        Çünkü dışarıda içilen sigara dışarı atılıyor.

        Bu durum bize özgü de değil. Avrupa'nın, ABD'nin pek çok kentinde görüntü bu.

        Bunun için bir teklifim var.

        Sigaralara "belediye vergisi" eklensin.

        Sigaralardan sadece Maliye değil, belediye de pay alsın.

        Çünkü sigaranın pisliğini, izmaritini belediye topluyor.

        Sigara içenler, bunun parasını da belediyeye ödesinler.

        No show

        THY'nin "no show"u azaltmak için fazladan bilet satması yolcuları isyan ettirmiş.

        Yolcular haklı.

        "Biletim var" diyorsun, uçamıyorsun. İyi olan var, hastası olan var, cenazesi olan var, zamanı kısıtlı olan var.

        Haklılar. Elde bilet havaalanında kalmak insanı deli eder.

        Ama ne yazık ki, dünyadaki tüm havayolları bunu yapıyor.

        Yıllar önce ABD'de Chicago'dan Dayton'a uçmak üzere uçağa bindim.

        Günlerden cuma. Akşamüzeri.

        Uçağın kalkışına dakikalar kala kabine bir adam girdi.

        Üzerinde havayollarının üniforması.

        Elinde 300 dolar.

        "Uçaktan inmeyi kabul eden yolcumuza 300 dolar veriyoruz, bu akşam havaalanındaki bir otelde bizim misafirimiz olacak ve yarın aynı uçakta yeri hazır" dedi.

        Benim de Dayton'daki işim pazartesi. Erken gitmemin nedeni, Dayton'da kalacağım yerin bir üniversiteye ait olması. Yani bedava. "Chicago'da pahalı otelde kalacağıma, Dayton'da para vermeden kalayım" dedim.

        Teklifi duyunca, "İyi teklif, kabul etsem mi?" diye düşünmeye başladım.

        Ama cesaret de edemedim. Daha doğrusu utandım.

        Bu arada adam gitti geldi.

        Teklifi 500 dolara çıkardı.

        Yine kimseden tık yok.

        Ben tam "Ben kabul ediyorum" diyeceğim, teklif 1000 dolar oldu.

        "Ben kalırım" dedim.

        Adam 1000 doları peşin verdi.

        Uçaktan indim. Bir araçla havaalanının içindeki bir otele götürdüler, tam pansiyon otel voucher'ını da verdiler.

        Ertesi gün de bir araçla otelden aldılar. Uçağa kadar götürdüler.

        O zaman öğrendim havayolu şirketlerinin fazladan bilet sattığını ve bu sorunla zaman zaman karşılaştıklarını. Ama onlar bu işi "güzellikle" çözüyorlardı.

        THY'nin eksiği galiba burada.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Yaldızı yıldız zannetmediğimiz zaman.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar