Davutoğlu haklı, gazeteci terörist ilan edilir mi?
DÜN Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nu dinledim.
Radyodan.
Dinlediklerime inanamadım.
Bakın Davutoğlu neler söyledi:
"Kariyeri itibarıyla hep gazetecilik yapmış bir kameramanın bir anda silahlı militana dönüşme ihtimali var mı?"
"Gazetecilik yapan kameramanı da terörist ilan eder, muhalefeti de terörist ilan eder."
"Uluslararası ve Türk medya kuruluşlarına buradan çağrıda bulunuyorum... Eğer gazetecilik kimliğine ve etiğine saygınız varsa hep birlikte gazeteci arkadaşımızın serbest kalması için çaba sarf edelim."
Allah Allah dedim.
Bizim Dışişleri Bakanı neler söylüyor böyle.
Sonra anladım ki, konu Türkiye değil.
Konu Suriye.
Bahsedilen gazeteci de Suriye'de yakalanan ve "terörist" ilan edilen bir meslektaşımız.
Bu Suriye rejiminin yaptığı da hoş değil doğrusu.
Davutoğlu haklı.
Not: Sakın yanlış anlamayın.
Suriye'deki meslektaşımızın serbest bırakılması için elimizden gelen ne varsa yapmaya hazırız. Bir gazetecinin gazetecilik faaliyetleri nedeniyle terörist ilan edilmesine nerede olsa karşı çıkarız. Aynı "nerede olsa" durumunun Davutoğlu için de geçerli olmasını isteriz.
Suriye'yi gösterip Türkiye'yi vurdular
OLAN bitene baktıkça aklıma yanıtlamakta zorlandığım bir soru geliyor.
"Hedef Suriye ve Esad mı, yoksa Türkiye mi?"
ABD ve İngiltere liderliğindeki Batı, birdenbire Suriye'ye karşı cephe açma kararı aldı.
Suriye yıllardır aynı Suriye olduğu halde, Suriye'deki rejim giderek kötüye değil, giderek ağır ağır da olsa iyiye gidermiş gibi yaptığı halde, ne olduysa oldu Batı dünyası Suriye'ye cephe açma kararı aldı. BM'deki İran oylamasında kullandığı oydan ve Kürecik radarı meselesinden dolayı ağzı yanık olan Türkiye, Batı'nın bu kararına hızla uyum sağladı ve Suriye'deki rejim değiştirme çabalarının öncü birliği gibi hareket etmeye ve Suriye'ye açıkça diş göstermeye başladı.
Türkiye, Suriye'deki rejimin değişmesi için çaba göstermeye ve bu çabaları abartmaya başladığı anda Suriye'de rejim değişikliği için düğmeye basmış gibi görünen Batılı ülkeler bir anda toz oldular.
Başta ABD ve İngiltere olmak üzere hepsinin sesi soluğu kesildi.
Sanki bu işi başlatan ve tek başına götüren ülke Türkiye'ymiş gibi algı oluştu.
Batı, bırakın Suriye'ye yönelik açık bir hareketi, sığınmacılar konusunda bile yardım etmedi.
Bu arada Türkiye, bölgede gayet iyi diyalog içinde olduğu İran'la düşman oldu.
Rusya ile sorun yaşamaya başladı.
Enerji alanlarında işbirliği yapan iki ülke, bir anda Suriye dışında bir gündemle görüşmez oldular.
İran ve Rusya, Suriye'nin arkasında umulandan daha sağlam biçimde durmaya başlayınca Türkiye hem Suriye, hem de bu iki ülkeyle tek başına karşı karşıya kaldı.
Üstelik Suriye'de rejim değişse, Esad gitse bile Suriye halkı, Türkiye'ye hiç de sıcak bakmayacak.
Ülkenin şöyle veya böyle Esad'ı destekleyen yüzde 50'si zaten Türkiye'ye karşı olacağı gibi,
bölgedeki etnik ve dini grupların bazılarıyla da Türkiye sorun yaşayacak.
Türkiye'nin hem iki komşusuyla, hem de Rusya ile arası bozulmuş olacak.
Türkiye'nin bölgedeki etkinliği ve saygınlığı ciddi biçimde yara alacak.
Acaba diyorum, "bu Batı ülkeleri, başta ABD olmak üzere bu işi Suriye'yi değil, Türkiye'yi güçsüzleştirmek için mi kotardılar"?
İlk kez bir futbolcu, hakemi kandırdı!
PEK çok kişi sormuş, "Burak'ın yaptığına ne diyeceksin?" diye.
Diyeceğimi diyeyim de merak sahipleri rahatlasın.
Bence Burak'ı hemen Taksim Meydanı'nda asalım.
Çünkü Türk futbol tarihinde ve dünya futbol tarihinde ilk kez bir futbolcu, ceza alanına girerken
kendini yere atıp hakemi kandırarak büyük bir suç işledi.
Hele hele Arif ve Rıdvan'a çok güldüm.
Yıllarca bu işin kralını yapanlar şimdi Burak'ı hedef almışlar.
Diyelim ki, penaltı değil.
Burak mı suçlu, yoksa hakem mi?
Hakem vermese sorun yok.
Her maçta onlarca futbolcu bu hareketi yapıyor, penaltı almayı deniyor.
Kimi alamıyor, kimi sarı kart görüyor. Kimi de alıyor.
Böyle bir şey ilk defa mı oluyor!
Bu konuda bir eleştiri yapılacaksa, bunu Türkiye'de bu yolla puan almamış veya puan kaybetmemiş biri varsa o yapsın.
Sakın bu yazdıklarımdan, sahtekârlıkla penaltı alınmasını doğru bulduğumu zannetmeyin.
Elbette ayıp. Elbette sportmenliğe aykırı.
Garibime giden, bu sanki ilk defa yapılıyormuş gibi davranılması.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Teröristin pasaportu önemli olmadığı zaman.