Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TÜRKİYE'de bir terör saldırısı gerçekleşmiş.

        Askerlere yönelik falan değil, zaten öyle olsa anlayacağım.

        Doğrudan sivillere.

        Kent merkezinde güzel bir bayram akşamı sokağa çıkıp dolaşan sivillere yönelik bir terör eylemi.

        9 kişi ölmüş.

        Ölenlerin tamamı sivil.

        Daha da vahimi 4'ü çocuk, hatta bazıları bebek.

        Millet olarak sıkılmışız. Üzülmüşüz, dertlenmişiz, kederlenmişiz.

        Bu olayın ertesi akşamı Türkiye'nin en büyük takımlarından birinin bir UEFA maçı var.

        Fenerbahçe, Şampiyonlar Ligi ön eleme maçı oynayacak. Moskova'da.

        Fenerbahçe yönetimi UEFA'ya başvuruyor:

        "Ülkemde sivillere yönelik üzücü bir olay meydana geldi. 9 sivil öldü. Bu yüzden bu akşamki maça kolumuzda siyah bantla çıkmak istiyoruz."

        Fenerbahçe'nin bu insani talebine UEFA ne yanıt veriyor dersiniz?

        "Hayır. Siyah bant falan takamazsınız" diyor UEFA.

        Ben hayatımda böyle bir anlayışsızlık, böyle bir vurdumduymazlık, hadi boşverin nezaketi, böyle bir "adilik", daha da doğrusu böyle bir "hayvanlık" görmedim.

        Avrupa'da bir kulüp başkanının köpeği eceliyle ölse o kulübün takımına maçlara siyah bantla çıkma izni veren UEFA, Türkiye'de 9 sivilin terör saldırısı sonucunda ölmesini vakayı adiyeden sayıyor.

        "Siyah banda gerek yok" diyor.

        Platini'nin nasıl bir adam olduğunu, Sarkozy ekolünden gelen bir "büyükyab" olduğunu bildiğim için ona bir şey demiyorum.

        Ama anlamadığım, Şenes Erzik adındaki "sözde Türk vatandaşının" UEFA'da ne halt ettiği.

        Gerçekten UEFA'da başkan yardımcısı ve icra komitesi üyesi mi, yoksa UEFA'nın "bostan korkuluğu" mu?

        Teröre alet olmamak için

        ÖNCEKİ akşam güç bir karar almak zorundaydık.

        Dış destekli terör Güneydoğu Anadolu'nun en gelişmiş kentinde bir saldırı düzenledi ve 9 yurttaşımızı öldürdü.

        70'e yakınını yaraladı.

        Korkumuz, ölü sayımızın daha da artmasıydı o saatlerde.

        Ve bir karar vermek durumundaydık.

        Ya bu bayram katillerini manşete taşıyıp olayı tam sayfa duyuracaktık...

        Ya da haberi verecek ama katillerin istediği etkiyi yaratmasını engellemek için nispeten daha küçük boyutta kullanacaktık.

        Tatilde olduğum için gazetedeki arkadaşlarımızla uzun uzun tartıştık.

        Bayram katillerinin etkinliğini artırmamak için haberi onların amaçladığı şekilde kullanmama konusunda mutabık kaldık.

        Haberi tüm detaylarıyla, en geniş şekliyle verdik ama 1. sayfamızın tamamını bu habere ayırmadık.

        Olayın vahametini görmediğimizden değil, terörün amacına ulaşmasını, "silahlı propaganda" yapma imkânını kısıtlamak için.

        Sabah gördük ki, Habertürk ve Hürriyet aynı tavrı göstermiş ve haberi benzer boyutlarda ele almış.

        Her iki gazete de etkinliklerine ve büyüklüklerine yakışır bir tavır sergilemiş.

        Türk basınının bu iki büyük gazetesinin tavrı, terörün amacına ulaşmasında en büyük engel olacak gibi görünüyor.

        Biz gerçekten millet miyiz?

        BAKIN size bir şey söyleyeceğim.

        Ama kızmaca darılmaca yok.

        Biz bir "millet olma" özelliğimizi artık kaybediyoruz.

        Daha doğrusu kaybetmişiz.

        Önceki akşam Gaziantep'te 9 vatandaşımız bir terör saldırısı sonucu hayatını kaybetmiş.

        Türkiye'nin hiçbir yerinde en küçük bir duygusal paylaşım yok.

        Evet üzüldü herkes, evet moraller bozuldu ama o kadar.

        İstanbul'da, güney mahallerimizde ve hemen her yerde vur patlasın, çal oynasın eğlence aynen sürdü.

        Eğlence yerleri yine tıklım tıklımdı.

        Sahillerde yine eller havaya herkes dans edip göbek atıyordu.

        Hiçbir yerde ortak bir üzüntü, ortak bir tavır söz konusu değildi.

        Twitter'da spikerlere çemkirenlerin hepsi barlarda, gece kulüplerinde bir yandan eğleniyor, bir yandan da Twitter'da üzüntü belirtmeye devam ediyorlardı.

        Türkiye'de şunu gözlemliyorum artık.

        Kimse hiçbir şeyi umursamıyor.

        Ay başında maaş yatıyor mu, kredi kartları ödeniyor mu, ev kredisinin taksitleri yatırılıyor mu, otomobil kredisi hesapta mı, çocuğun okul parası denk mi, gerisi hikâye.

        İster ülke bölünmüş, ister Türkiye'nin başına her türlü melanet gelmiş.

        Kimsenin umurunda değil.

        Bu gösteriyor ki, biz arttık bir millet değiliz.

        Aynı ülkede yaşayan bir grubuz.

        Bu kafayla bu vatanı korumamız, sahip çıkmamız zor görünüyor.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Anahtarı kaybettiğimiz yerde aradığımız zaman.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar