Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        OKURLARDAN sık sık serzenişler geliyor.

        “Mail attım ama yanıt vermediniz” veya “Mail attım ama konuyla ilgilenmediniz” diye.

        Şunu söyleyeyim.

        Her gün birkaç bin, bazen daha fazla mail geliyor posta kutuma.

        Tabii pek çoğu abuk sabuk, alakasız mail’ler.

        Birkaç yüzü ise okurlardan gelen hakiki mail’ler.

        Bunların tamamını okumaya gayret ediyorum.

        Arada mutlaka bazıları gözden kaçıyordur.

        İhbar veya bilgi niteliğinde olanlarla mutlaka ilgileniyorum.

        Okurlardan gelen mail’ler arasında bol miktarda eleştiri de oluyor.

        Onlara da yanıt vermeye çalışıyorum.

        Küfredenler de az değil.

        Onların bazılarını okuyor geçiyor, haddini aşanlara aynı şekilde yanıt veriyorum.

        Onca eleştiri ve küfür arasında okurlardan çok motive edici, bütün yorgunluğu unutturan mesajlar da geliyor.

        Hele hele akşam üzeri böyle bir mail gelince büyük keyif alıyorum

        Onlardan birini sizinle paylaşmak istedim bugün.

        Başakşehir’den bir okur şöyle diyor:

        “Sayın Altaylı, 2009 yılından beri yani ilk çıktığı günden beri gazetemizi okuyorum.

        O sene ayağım kötü kırılmıştı. 4 ay boyunca en büyük desteğim ve bilgi kaynağım gazetemiz oldu. Ufak boyutuyla, dizi film gibi heyecanla okunan sayfalarıyla, verdiği eğitici kuponlarıyla her derde deva gazete Habertürk’tür.

        Sabah başladınmı okumaya saat 4’te ancak biter, ondan sonra bulmaca eki, oldu mu sana saat 6, ayağımın acısını dindiren ve unutturan tedavi amaçlı yegâne dost gazetemdir.

        Geriye doğru en rahat katlanan gazete o, boyutu en güzel gazete o, baskısı, sayfa düzeni, yazarları (her fikirden) bulunan o. İşte bu yüzden gazetemin müptelası oldum. Yaptığınız başarılı yayın için sizi ve herkesi canı gönülden kutluyorum. Bize her gün bu gazeteyi sunduğunuz için teşekkür ederim. Bu söylediklerim yağ çekmek veya pohpohlamak için değil inanın en samimi duygularım. Diğer gazeteleri okumak Habertürk’ten sonra hamallık geliyor. En kalbi duygularımla sizi selamlıyor, iyi günler diliyorum. K.E.”

        Sadece böyle bir mail almak için bile bu gazeteyi çıkarmak için harcadığımız bütün emeğe değer.

        Onur davası ve herkesi mutlu eden bir formül

        FENERBAHÇE'nin Türkiye Futbol Federasyonu ve UEFA aleyhine CAS'ta açtığı davayı geri çekmesi doğrusu beni çok şaşırttı.

        Çok değil birkaç hafta önce bu davanın geri çekileceği haber yapıldığında Fenerbahçe yönetimi çok sert tepki göstermişti. Taraftarlar pankartlarla böyle bir şey olmayacağını haykırmış, tutuklu Başkan Aziz Yıldırım dışarıya yolladığı mesajda "Bu bizim namus davamızdır" diyerek davadan vazgeçilmesinin söz konusu olmadığını söylemişti.

        Şimdi davadan vazgeçilmiş.

        Belli ki, Fenerbahçe bir uzlaşmaya doğru gidiyor.

        Fenerbahçe önümüzdeki yıl da Avrupa kupalarına katılmayarak UEFA'nın "mızırdanmasının" önüne geçilecek ve Fenerbahçe'nin şike yaptığı UEFA karşısında zımnen kabullenilmiş ancak UEFA'nın işin içine daha da fazla girmesi engellenmiş olacak.

        Türkiye'de ise Etik Kurulum raporuyla şikenin sahaya yansımadığı gerekçesiyle Fenerbahçe ceza almaktan kurtulacak.

        Böylelikle bu şahane çözümle dünya futbol tarihine geçeceğiz.

        Böylelikle Fenerbahçe ligi şampiyon bile bitirse Avrupa'ya gidemeyeceği için Galatasaray 2. bile olsa hedefine ulaşmış ve lig şampiyonu olmasa da Şampiyonlar Ligi'ne doğrudan katılma hakkını elde edecek.

        Fenerbahçeliler ise en büyük sıkıntı ve üzüntüyü yaşadıkları bir sezonda şampiyon olarak mutlu olacaklar. Böylelikle herkesin sevindiği bir formül bulunmuş ve hayata geçmiş olacak.

        Bu formülü kim bulduysa helal olsun. Daha iyisi olamazdı.

        Metrobüsle özel uçağa

        VATAN Şaşmaz'lı metrobüs reklamı epey bir tartışıldı, güldürdü, eleştirildi ve sonunda eleştiriler üzerine yayından kaldırıldı.

        Bu reklamı anlamsız ve abartılı bulanlara yaşanmış, gerçek bir olayı anlatmak istedim.

        Geçen yaz, çok eski bir dostum, hadi daha fazlasını da söyleyeyim, Galatasaray yönetiminde birlikte yer aldığımız, hatta sonrasında da Galatasaray'da yöneticilik yapmış bir arkadaşım, özel uçağıyla yurtdışına gidecek.

        Uçağın akşam saat 8 civarında kalkması lazım.

        Arkadaşım eşiyle birlikte Bentley'ine biniyor ve Florya'daki Genel Havacılık Terminali'ne doğru yola çıkıyor.

        Gel gör ki, cuma akşamı trafik kilit.

        Topkapı'ya geldiklerinde trafik tam anlamıyla duruyor.

        O sırada uçağın pilotu arıyor.

        "En fazla 15-20 dakikalık bir gecikme yapabiliriz. Sonrasında slotumuz gider ve uzun süre slot bulamayız" diyor.

        Arkadaşım ne yapıyor.

        Eşiyle birlikte bavulları alıyorlar bagajdan ve yolun ortasında inip, bariyerleri atlayarak metrobüs durağına geçiyorlar.

        Gelen ilk metrobüse binerek 7 dakikada Florya'ya varıyorlar.

        Florya'da metrobüsten inip, orada ters yöne geçerek bir taksiyle Genel Havacılık Terminali'ne gidiyor ve tam vaktinde uçakta oluyorlar.

        Arkadaşımı Genel Havacılık Terminali'ne bırakan taksi şoförü parayı alırken arkadaşıma "Abi, her şeyi gördüm ama özel uçağına metrobüsle gelen ilk seni gördüm, Bir daha da göreceğimi zannetmiyorum. Herkese anlatacağım bunu" diyor.

        Yani anlayacağınız, metrobüs reklamını ben hiç abartılı bulmadım.

        Hatta fazlası yok eksiği var.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Büyük laf etmenin büyük lokma yutmaktan daha zor olduğunu lafın sahibi de anladığı zaman.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar