Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Keşfet

Yerli ve milli elektrikli araç Togg’un satışa sunulmasından önce, söz verdiğimiz üzere Togg’un olası rakiplerini yani elektrikli otomobilleri denemeye ve sürüş izlenimlerini sizlerle paylaşmaya devam ediyoruz.

Bu hafta sıra BMW’de, BMW’nin elektrikli otomobiller serisinin 7’den önceki zirvesi iX’de.

Alman otomobil devinin elektrikli otomobillerinin zirvesi olan ve muhteşem bir araç olduğu dedikodusu ortalığı saran, bu yüzden Türkiye’de de pek çok kişinin satın olmak için şimdiden sıraya girdiği i7'ye gelinceye kadar, BMW’nin elindeki en iyi elektrikli araç iX.

Benim de dışardan bakınca en modern, en ilerici tasarıma sahip, en elektrikli görünen otomobil olarak algıladığım elektrikli araç bu.

Öyle ki, iX’e baktığım zaman sanki gelecekten geri gelmiş bir araç ya da gelecek zamanda geçen bir bilim kurgu filminden fırlamış bir otomobil görüyordum.

Daha özetle söylemek gerekirse, BMW iX başından sonuna elektrikli olmak için çizilmiş bir otomobil hissiyatı uyandırıyordu bende.

Bu yüzden de Yiğitcan Yıldız, “Abi bu hafta sıra BMW iX’de” deyince heyecanlandım.

Muhtemelen, şimdiye kadar denediğim elektrikli araçların en iyisini deneyecek, Nirvana’yı görecektim.

Gazete önüne getirilen iX’i görünce heyecanım arttı. Bu otomobilin iki rengini çok beğeniyordum.

Biri bordomsu bir kırmızı, diğeri ise bizim zamanımızda petrol mavisi olarak bilinen rengin modern versiyonuydu ve BMW bunu metalik mavi olarak adlandırmıştı.

BMW iX’in dış görünümü için söylenebilecek fazla bir şey yok. Gerçekten oldukça iyi bir tasarım ve son derece modern ama aynı oranda da klasik ögeler barındıran, kusursuza yakın bir görüntü.

Çok ama çok çekici. Ya da bir SUV’un olabileceği kadar çekici. (Favorim hâlâ KİA EV6)

Özellikle öndeki ızgara olmayan ızgara, öndeki akıllı led farlar ve arkadaki stoplar müthiş güzel görünüyor.

İÇ MEKANDA TÜRK SANAT MÜZİĞİ ESİNTİLERİ

Otomobilin kapısını açınca, iç mekan biraz şaşırtıcı.

Öndeki dashboard’un yarıyı aşan bölümünde üzerinde koyulmuş uzunlamasına ekran insanda bir an için “Acaba bir Mercedes’in içine mi bindim!” hissi uyandırsa da, direksiyonun ortasındaki logodan ve aydınlanan ekrandaki grafiklerin tarzından bir BMW’de olduğunuzu hemen anlıyorsunuz.

BMW 10 yıl öce Mercedes’ten devraldığı “İç mekan tasarımında aşırı tutuculuk” bayrağını bu kez kullanmamış ve BMW için devrimci sayılabilecek yepyeni bir kokpit anlayışına yelken açmış.

Ancak ne yalan söyleyeyim benim tarzım değil.

Kristal avizeden koparılmış parçalar gibi duran kristal görünümlü koltuk ayar kumandaları aynen Mercedes gibi kapılara koyulmuş, infotainement sisteminin eski zamanların vites kolunun olduğu yerde duran kumandası da yine aynı kristal görünüme sahip.

Farklı ve modern olmaya çalışan ve kaliteli malzemelerden üretildiği çok belli bir tarz ama bana biraz Türk sanat müziği ses sanatçısı hanımların salon dekorasyonlarını anımsattığını söylemeliyim.

Hani dekorasyon dergilerinde gördüğümüz “Sibel Can evinin kapılarını bize açtı” gibi dergi sayfalarında görebileceğiniz bir tarz.

Güzel mi, güzel…

Kaliteli mi, kaliteli…

Şık mı, şık…

Ama bana göre değil diyeyim siz anlayın.

İÇİ BAYAĞI GENİŞ

Bunun dışında iç mekan oldukça ferah, son derece aydınlık.

Geniş bir yaşam alanı var.

Arkada oturanlar için konfor nerede ise bir L tipi araç kadar genişlik ve rahatlık düzeyinde.

Cam tavanın bu aydınlık ve genişlik algısında payı büyük ve cam tavan, tavandaki bir botuna dokunduğunuz anda şeffaflaşıp, tekrar dokunduğunuzda kararabiliyor.

İlk olarak Brüksel’de bir restoranın tuvaletinde gördüğüm bu özellik Boeing 787’nin yolcu kabininin camlarından sonra BMW’nin de tavanı ile ulaşım sektörünün altın standardı haline gelme yolunda bir adım atmış.

Otomobile hayat vermek için orada konsolun önündeki bir butona basmak yetiyor.

Ekranlar aydınlanıyor.

Otomobil sürüşe hazır hale geliyor.

Önümdeki ekranda yüzde 80 dolu bir batarya ve 330 km’lik bir menzil olduğu bilgisi görünüyor.

Ekranda göstergelerin hemen yanında yer alan bilgi ekranlarını kurcalamaya başlıyorum.

İlgimi çeken elektrikli kullanım ile ilgili yazılımlar.

Kullanım tarzına bağlı olarak tüketim ve menzili gösterme iddiasında bazı donanımlar var ama elektrikli Mercedes’in üst modellerindeki kadar başarılı ve detaylı değil.

Geri detaylı olması ne işe yarıyor diyebilirsiniz o da ayrı mevzuu.

Otomobilin tüm ayarları bu ekrandan yapılıyor ve bayağı bir detaylı.

Pek çok yeni elektrikli aracın, direksiyona yerleştirdiği sağlı sollu iki kol ile çözdüğü geri kazanım oranını BMW niye ise orta ekranda bir ayara dönüştürmüş.

Böyle yaparak bu geri kazanımı bir tür motor freni olarak ihtiyaca göre anlık olarak ayarlama imkanını da ortadan kaldırmış.

Bunun dışında navigasyon, applecarplay, android auto, klima ve müzik sistemi gibi tüm özellikler de bu ekrandan kumanda ediliyor.

Müzik sisteminin özellikle iyi olduğunu söylemeliyim.

iX’in iç tasarımında birçok acayipliğin ilk anda en dikkat çekici olanı hexagonal direksiyon simidi.

Her türlü direksiyon gördüm ilk kez altıgen olanını görüyorum. Bunun bir tek nedeni olabilir görsel farklılık yaratmak.

Havalandırma ızgaraları başta olmak üzere iç mekandaki her şey çok şık ve modern.

UZUN YOL DENEYİMİ

BMW iX’i bir Cuma günü deneyeceğim ve sağolsun sekreterim Gülay yılbaşından bir gün önceki cuma günümü belki yılbaşında bir program yaparım diye boş bırakmış.

Ama benim yılbaşı programım PTT yani pijama, terlik, televizyon olduğu için hazır boş bir günüm varken, bu otomobili uzun yolda deneyeyim diyorum.

Ertesi gün full şarjlı olsun diye otomobili Habertürk’ün garajındaki ZES’in şarj istasyonuna takıyorum.

Ancak ilk sürpriz burada.

Şarj istasyonu AC şarj ve otomobilin 6 saatte şarj olacağını söylüyor.

Çünkü pahalı olduğu için şimdilik AC şarj koymuşlar. İlerde DC yapma ihtimalleri varmış.

Neyse ki, bütün gece vaktim var. Yola sabah çıkacağım.

Sabah 6’da gelip otomobili şarjdan ayırıyorum.

100’de yüz şarj olmuş ve menzil olarak 340 km gösteriyor.

İlk iş navigasyona gitmeyi planladığım yerin adresini yazıyorum.

Altınoluk.

386 kilometrelik bir uzaklık. Sanki ucu ucuna gidilebilirmiş gibi duruyor.

Ama navigasyon hesaplamayı yapıp ben de yol tercihini yapınca birden bire menzil 260 kilometreye düşüyor.

Çünkü yolun büyük bölümü otoyol ve hız limiti yüksek.

Otomobil bunu hesaplıyor.

Yola çıkıyorum.

Osmangazi Köprüsü’ne kadar hesaplar tutuyor hatta menzil biraz artıyor bile.

Ama İstanbul-İzmir otoyoluna girer girmez felaket başlıyor.

Hızı 130’a çıkarınca menzil azalmaya başlıyor.

Hemen hız kesiyor ve 110 kms’ye düşüyorum.

Yokuş aşağı gazdan ayağımı çekiyorum, yokuş yukarı dikkatli basıyorum.

Bursa’ya kadar.

Sonra müthiş bir sis başlıyor.

Otomobilin adaptif cruise sistemini açıyorum.

Yoğun sisin içinde 110 kms süratle sorunsuz gidiyoruz. Çünkü otomobil radarı öndeki araçları görüyor ve yavaşlıyor hızlanıyor, şerit tutma asistanı yoldan çıkmamanızı garanti ediyor. Müthiş bir konfor.

Ancak yine de dikkatli olmak lazım çünkü nedeni bilinmez şekilde sistem arada bir çalışmaz duruma geçiyor. Bu BMW’ye has bir durum değil, bu sisteme sahip tüm araçlarda aynı sorun zaman zaman az veya çok yaşanıyor.

Ancak itiraf etmeliyim ki, hayatımın en tedirgin edici otomobil yolculuğunu yapıyorum.

Çünkü menzil giderek azalıyor.

Ve ilginç bir durum BMW’nin navigasyon sisteminde yollardaki elektrikli şarj istasyonları kayıtlı ve hangisine kaç kilometre mesafede olduğunuzu söylüyor bu sistem.

Ama ne yazık ki, İstanbul-İzmir otoyolunun Bursa’dan sonraki bölümü sistemde yer almıyor ve önünüzde nerede bir şarj istasyonu var bilmiyorsunuz. Navigasyon sistemi biraz geçmişte kalmış. Büyük bir ayıp.

DONMAK ÜZERE İKEN ŞARJ İSTASYONU

Ancak imdadıma ZES’in telefondaki uygulaması yetişiyor.

Yol boyunca hemen hemen tüm Oksijen dinlenme noktalarında bir ZES şarj istasyonu var.

Uygulamalaya bakarak, Susurluk’taki ZES’te 2 AC hızlı şarj olduğunu ve birinin müsait olduğunu görüyorum. (ZES’in telefon app’i iyi ve işe yarıyor ama çok daha iyi hale getirmek mümkün. Bu uygulamadaki eksikler umarım Togg’un işletim sisteminde düzelmiş olur)

Ama ne olur ne olmaz diye dışardaki 2 derecelik ısıya rağmen otomobilin iç ısıtmasını kapatıyorum. Kalın montumu giyiyorum. Menzil hemen artıyor. Müzik sistemini de kapatıyorum ama pek etkisi olmuyor.

Ve yüzde 15 batarya ve morarmış ellerimle Susurluk, YASA’daki ZES’e varıyorum.

İstasyonda bir başka BMW elektrikli araç var ama neyse ki iki hızlı şarjdan biri boş.

Ama olay yerine gelince görüyorum ki, amiyane tabirle “Nah boş”

Evet boş ama şarj prizi BMW’ye değil, Volvo’ya uygun.

Otomobil üreticileri ne yazık ki, tek tip şarj bağlantısı üzerinde anlaşmaya varamadığı için durum rezalet.

Mecburen AC şarja bağlıyorum. 6 saat şarj süresi veriyor.

45 dakika sonra diğer BMW şarjı tamamlayıp gidiyor ve ben hemen hızlı şarja geçiyorum.

Tam o sırada 2 Porsche Taycan da geliyor.

Şanslarına küssünler. Şarj istasyonu 40 dakika benim.

120 kw’lik şarj kapasitesi sayesinde 35 dakika sonra otomobilin şarjı yüzde 80 doluyor. Ben bir kaşarlı tost, iki çiğ börekle istasyondan ayrılıyorum.

Kaybettiğim zaman 1 saat 20 dakika.

Bu arada saat 11’e geliyor. Normal şartlarda ben çoktan Altınoluk’u geçmiş, Yeşilyurt köyüne varmış olurdum.

Mensil ise 280 km gösteriyor.

Beni gideceğim yere kadar rahatça götürür.

Dikkatli bir sürüşle Altınoluk’a varıyorum ve dönüşe geçiyorum.

120 km menzilim var.

ZES uygulaması bana en yakın şarj istasyonunu gösteriyor.

Edremit’te, Kipa marketin önü.

Ne olur ne olmaz diyerek oraya sapıyorum ve 90 km şarjım kalmışken yeniden şarj istasyonuna bağlanıyorum.

Bu arada karnımı doyurayım bari diyerek Edremit’in muhteşem Bahar Lokantası’na taksi ile gidiyorum. (Oralarda taksiler Türk müşteri alıyor)

1 saat içinde yemeğimi yiyip geri geliyorum ve bu arada 90 kw’lık AC şarj istasyonu otomobili yüzde yüz şarja ulaştırmış bile.

Ama yine 1 saatim gidiyor.

Bir kez daha yola çıkıyorum.

Hayatımın en yavaş yolculuğuna devam ediyorum.

SAĞ ŞERİTTEN YAVAŞ YAVAŞ

Saatte 110 km’yi geçmeden, en sağ şeritten, bazen kamyonları sollayarak ilerliyorum.

Yolculuğun uzamasının kötü yanlarından biri BMW’nin koltukları.

Kendi kullandığım BMW’de de mustarip olduğum sürücü koltuğunun uzun yolda verdiği rahatsızlık aynen bu BMW’de de devam ediyor. Galiba ikimiz arasında bir uyumsuzluk var.

Neyse ki menzil hızla tükeniyor ve biraz sonra yine durmak zorunda kalacağız.

Nitekim Bursa’ya yaklaşırken şarj yüzde 20”ye iniyor ve yüzde 18 şarjla kendimi Bursa İskender tesislerine atıyorum.

Bahar Lokantası’ndan sonra bir de burada İskender yiyecek halim yok.

Otomobili AC şarja bağlayıp, çay içmeye oturuyorum.

Üç çay, birkaç kavanoz kestane şekeri, bir kavanoz incir reçeli sonrası otomobilin şarjı yüzde 80’i bulunca Bursa İskender’den ayrılıyorum.

Gebze’ye geldiğim sırada menzil 160 kilometreye düşmüş vaziyette ve yemin ederim ki hiç ama hiç basmadığım halde.

Ve Gebze’de müthiş bir trafiğe yakalanıyoruz.

İstanbul’a kadar neredeyse adım adım.

Ve ilginçtir.

Gebze’den Taksim’e gelinceye kadar menzil sadece ve sadece 140 kilometreye düşüyor.

Yani kıssadan hisse.

Elektrikli otomobiller şimdilik sadece şehir içi ulaşım aracı olarak başarılı.

Uzun yol için ıstırap verici.

ALTYAPI REZALETİ İLE NE ELEKTRİKLİSİ

Normalde gidiş dönüş 7 saatte yapacağım bir yolu 12 saatte ancak yapabildim.

Gerek şehir içinde gerekse şehir dışında şarj altyapısı bir felaket.

Kış günü, yollar boş iken tek bağlantılı şarj istasyonlarında kuyruk vardı.

Düşünün ki, yazın herkesin Bodrum’a, Marmaris’e, Çeşme’ye akın ettiği günlerde bu şarj noktalarında nasıl bir bekleme süresi olacaktır.

Kavga bile çıkabilir.

Üstelik de bu dediğim en modern altyapıya sahip, en yeni otoyolumuz.

Başka yolları tahmin dahi edemiyorum.

Ya da Togg’un piyasaya çıkıp bir yılda 20 bin araç satması halinde bu alt yapı ile neler olacağını düşünmek bile korkutucu.

Kullandığım BMW iX aslında iyi bir otomobil.

Alışıldık BMW’lere oranla biraz zayıf. Kapıyı kapatırken bir Alman otomobili tokluğu değil, bir İtalyan otomobili tıngırtısı yapıyor belki ama kullanımı çok iyi.

4 tekere güç veren iki elektrik motoru 326 beygir güç ve kontrolü zor müthiş bir tork veriyor.

Ama bu gücü kullandığınız anda menzil bir anda yarıya ve hatta daha azına iniyor.

O zaman bu gücün de bir anlamı kalmıyor.

Çok güzel bir kadın ya da çok yakışıklı adamla berabersiniz ama dokunduğunuz anda başınıza bir felaket gelebilir gibi.

Güç var ama kullandığınız anda yandınız.

Üreticilerin övünerek açıkladıkları menziller “İdeal ötesi şartların” menzilleri.

400 diyorlarsa siz ona iyimser bir tahminle 300 deyin.

600 diyorlarsa 450.

O da fazla hızlı gitmemek şartı ile. Klimayı da ya çalıştırmamak, ya da en düşük dozda çalıştırmak sureti ile.

Bu araç özeline dönersek.

BMW iX’i biraz aceleye getirmiş gibi bir hisse kapıldım.

Otomobil daha iyi bir bataryayı ve baştan sona elektrikli olarak düşünülmüş bir araç yapısını hak ediyor.

Sıradan bir marka için başarılı bir otomobil sayılabilirdi belki de BMW denilince insan bir hatta iki tık daha iyisini bekliyor.

Yine de şehir içinde kullanacaksanız, şık, iyi tasarımlı, insana kendini iyi hissettiren, konforlu bir otomobil.

Ama 4 milyon lirayı bulan fiyatı ile zaten bunu ve hatta biraz daha fazlasını yapması lazım.

Açıkçası ben BMW’nin i serisi otomobillerine gerçek notumu verebilmek için i7’yi bekliyorum.

Çünkü diğerleri şimdilik sadece uvertür.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar