Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bu yıl özellikle Rus turistlerin varlıklı olanlarının da mecburen Türkiye’yi tercih etmesi, Arap turistlerin yoğun olarak gelmeye devam etmesi, Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’un da işini iyi yapması sayesinde Türkiye turizmde çok iyi bir yıl geçiriyor.

        Temmuz, ağustos ve eylül aylarında, yani sezonun en tepe noktasında turist sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 54 artarak 21,1 milyona çıkmış.

        Muhtemelen tüm zamanların turist sayısı rekoru da kırılacak.

        Buna bağlı olarak aynı dönemde turizm gelirleri de yüzde 27,1 artarak 17 milyar 952 milyon dolar olmuş.

        Peki sizce bu iyi haber mi!

        Bence değil.

        Gelen turist sayısındaki artış yüzde 54 olurken, bu gelen turistlerin bıraktığı para yüzde 27 artmış ise bu iyi bir haber değildir.

        Turist başı harcama düşmüş, gece başı gelir azalmış, aynı hizmet daha ucuza verilir hale gelmiş demektir.

        Bu çok açık biçimde ülkenin değerinin düşürüldüğünün, memlekette verilen hizmetin ucuzlatıldığının göstergesidir.

        Elbette ihracatta olduğu gibi, turizmde de bunu euro'nun dolar karşısındaki değer kaybına bağlamak mümkündür.

        Ama bu aynı zamanda senin fiyat konusunda edilgen olduğunun, euro fiyatlarda euro'nun enflasyonu kadar bile artış yapamadığının ve bu yüzden de ucuzladığının, gelir kaybettiğinin göstergesidir.

        Sonuçta mesele Türk ekonomisinin kötü yönetilmesi sonucu ülkenin ucuzladığı öyle de böyle de doğrudur.

        Bu da fakir halkın, ülkesinin ekonomisi nedeniyle kendisine oranla zengin gibi görünen turiste çok ucuza hizmet etmesidir.

        Bu turizmde Sri Lanka’laşmaktır, Kamboçya'laşmaktır.

        Bu ekonomi politikasının bizi getirdiği noktadır.

        Bu politika ile ucuza verdiğimiz hizmeti satın alanların gözleri ışıldar.

        Türk halkının gözleri değil.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        İstanbul'un taksi sorunu ve AK Parti

        İstanbul'un taksi sorunu ve AK Parti
        0:00 / 0:00

        İstanbul’un “taksi” sorunu artarak devam ediyor.

        Artık hiçbir İstanbullu, herhangi bir ulaşım planına taksiyi dahil etmiyor.

        İstanbul’un sarı ya da turkuaz taksileri İstanbul’da bulunun yabancılara, dolar karşılığı hizmet eden ve yerli halkın binemediği bir ulaşım aracı haline geldi.

        Taksiye binebilen Türk vatandaşları bunu mitolojik bir öykü gibi birbirlerine anlatıyorlar.

        Özellikle kadınlar bu işten son derece mustarip.

        Akşam saatlerinde ya da gece geç saatte bir yere giden veya bir yerden dönen kadınlar, taksi bulamadıkları için yollarda yürümek ve türlü tacize katlanmak zorunda kalıyorlar.

        Taksi sürücülerinin büyük bölümü kendilerine seslenen İstanbulluların suratına boka bakar gibi bakıp, yollarına devam ediyor.

        Ama bu işin en önemli müsebbibi, yani sorumlusu, daha doğrusu suçlusu İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki AK Parti grubu.

        Belediye, giderek rezil bir hal alan bu taksi sürücüsü felaketini bir hale yola sokmak için belediyeye ait ve maaşlı sürücüler tarafından kullanılan taksileri yollara çıkarmak istiyor.

        Bu yolla belki bu küstah ve terbiyesiz taksiler bir nebze terbiye edilecek.

        Ama AK Parti grubu buna izin vermiyor.

        Sanıyorlar ki, İstanbullulara eziyet edilirse, CHP’li belediye hedef olacak.

        Hayır efendim öyle olmuyor.

        Hepimiz bu taksi rezaletinin nedenini biliyoruz.

        Eşimize, kızımıza, çoluk çocuğumuza ettiğiniz bu eziyetin suçlusu sizsiniz.

        Halkı ne kadar düşündüğünüzü bu sayede çok iyi anlıyoruz.

        Seçim kaybetmenin kitabı nasıl yazılır

        Seçim kaybetmenin kitabı nasıl yazılır
        0:00 / 0:00

        CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kendini Sedat Peker zannetmeye başladı.

        Peker’in sosyal medya popülaritesini görünce, Peker’in suskunluğunu da fırsat bilip onun yoluna girdi.

        Pekervari iddialarla kendini ortaya attı.

        Ancak arada bir fark var.

        Peker, iddiaları yalanlanınca hemen belgesini ya da tanığını ortaya koyuyor.

        Kılıçdaroğlu ise kendi iddiasının altında kalıyor.

        Üstelik de bu bir değil, iki değil, üç değil.

        Kemal Bey bu kez de daha önce Peker tarafından ortaya atılmış bir suçlamayı, iddialı bir şekilde gündeme getirdi.

        Karşılığında çok sert bir tepki aldı.

        Şimdi yapması gereken bu iddiayı kanıtlamak.

        Kanıtlayamaz ise bu sözlerinden fayda sağlayan taraf suçladığı kişiler olacak.

        Bir anda aklanmış ve gri alandan beyaz alana geçmiş olacaklar.

        Kılıçdaroğlu’nu kanıtlayamayacağı bu iddiaları gündeme getirtenler kimler ise büyük ihtimalle CHP’ye değil, AK Parti’ye çalışıyorlar.

        Yok eğer öyle değil ise Kılıçdaroğlu seçimleri kazanmak değil kaybetmek istiyor.

        İktidarın kanıta gerek duyulmayan, tam aksine halkın bizzat içinde yaşadığı ve öfkelendiği yanlışları varken, sadece ekonomiden, doğalgaz fiyatlarından, elektrik fiyatlarından, çarşı pazar fiyatlarından, 5 müteahhitten, bütçe açıklarından, ülkeyi işgal etmiş Suriyelilerden, kiralardan, yurtsuz kalmış öğrencilerden, işsizlikten, göçmenlere kaptırılan işlerden, bulunmayan ilaçlardan, randevu alınamayan hastanelerden, zenginle fakir arasında açılan uçurumdan bahsederek iktidarı darmadağın edebileceği bir ortamda kanıtlayamayacağı iddialarla ortaya çıkması gerçek anlamda bir siyasi aymazlıktır.

        Böylesi bir aymazlık ancak ve ancak seçimi kaybetmek isteyen biri tarafından yapılır.

        Eğer öyle değilse durum yine vahimdir.

        Sonuçları tahmin edilemeden, hesaplanmadan yapıldıysa o daha felakettir.

        Çıkarken üstlerini arayın

        Çıkarken üstlerini arayın
        0:00 / 0:00

        2021 yılının Haziran ayında aşağıda okuyacağınız satırları kaleme almıştım.

        “Deniz Baykal, bir dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, CHP’nin kanalı olarak bilinen Halk TV’nin başına kızını getirince aklıma şu sorular gelmişti:

        1. Deniz Bey, bu kanalın sahibi kim?

        2. Halk TV Deniz Baykal’ın şahsi malı mı?

        3. Şahsi malınız ise bu kanalı hangi para ile, sermayeyi nereden bularak kurdunuz?

        4. Yok eğer partiye ait ama yasa gereği partiye ait olamadığı için yeddiemin olarak sizin yönetiminizde görünen bir kanal ise hangi hakla kızınızı buranın başına atadınız?

        5. Mikrobiyoloji profesörü olan kızınızın hangi medya yöneticiliği vasfına sahip olduğunu söyler misiniz?

        6. Siz Deniz Baykal’ın kızı Sayın Aslı Baykal, bunca akademik unvanınız varken, buram buram haksızlık ve nepotizm kokan bu görevi nasıl kabul ettiniz? Hiç utanmadınız mı!

        7. Deniz Bey, bir siyasetçi olarak böyle bir televizyonun üzerine oturduğunuz zaman Melih Gökçek’ten hiçbir farkınız kalmadığını göremeyecek kadar kör mü oldunuz!

        8. Aslı Baykal Hanım, aynaya baktığınız zaman Osman Gökçek’i görüyor musunuz?"

        Ancak sormamıştım.

        “Yahu Fatih, zaten berbat bir herif olarak görülüyorsun. Şimdi bir de ölümden dönmüş hasta adama bunları sorma. Memlekette tek rezalet bu mu kaldı!” demiş, yazmamıştım.

        Ama gördüğüm kadarı ile Baykalgillerde böyle bir durumdan rahatsız olacak hal yokmuş.

        Madem öyle, o zaman biz de içimizde kalan bu soruları soralım.

        Hatta bir de ekleme yaparak 9. soruyu da yöneltelim:

        “Bu kanalı kaça sattınız, gelen parayı ne yaptınız! Partiye mi verdiniz, yoksa aile servetine mi eklediniz!”

        Diyeceksiniz ki, 1,5 yıl sonra bu yazıyı niye tekrar hatırlatıyorsun?

        1,5 yıldır Baykal ailesinden bu sorularımla ilgili tek yanıt gelmedi.

        Kanalın satışından gelen parayı ne yaptıklarını da öğrenemedik.

        Ve şimdi Aslı Baykal CHP’den istifa etmiş.

        Babasının da onu izleyeceği konuşuluyormuş.

        Ben de yeri gelmişken, bir kez daha sorayım dedim. Zaten Uğur Dündar da, benim 1,5 yıl önce sorduğum bu soruyu önceki gün yeniden sordu.

        Belli ki hepimiz merak ediyoruz.

        Baykalgiller Halk TV’nin satışından gelen parayı alıp mı gidiyorlar partiden, almadan mı!

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Siyaseti partililer için değil halk için yaptığımız zaman.

        Diğer Yazılar