Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Keşfet

Aslında bu meseleyi yazmak niyetinde değildim.

Bu olayı büyütmek istemiyordu Celal Şengör.

Ben de ona hak veriyordum.

Çünkü belli ki, birileri ortamı germek, toplumsal fay hatlarını derinleştirmek, gerilim yaratmak için her şeyi yapıyordu ve Celal Şengör de, Gülşen gibi bu iş için kullanmaya çalışacakları bir figürdü.

Bu niyettekilerin değirmenine su taşımak ise Celal Şengör’ün son isteyeceği şey idi.

Ben de sadece sevgili Celal Şengör ile birlikte gidip bu son derece saçma çağrıya karşılık verirken yanında olacaktım. Hatta grup olarak bu desteğimizi göstermek niyetindeydik.

Ötesi değil.

Ama konu gördüğüm kadarı ile medyaya aksetti. Şengör’ün arzusu hilafına mesele haline geldi.

Olay şu.

Celal Şengör, katıldığı bir Teke Tek Bilim programında, Hazreti Musa’nın yaşadığına dair bir kanıt olmadığını, tarihi bir kişilik olarak yaşadığı kesin olarak bilinen tek peygamberin Hz. Muhammed olduğunu söyledi.

Bu sözleri, dünyanın herhangi bir başka yerinde bilimsel bir cümle olarak algılanır ve kimse de üzerinde durmazdı.

Gerek Hz. Musa gerek Hz. İsa üzerine bu tartışma, yani yaşamlarına ait kayıt, belge bulanmaması meselesi evrensel olarak teolojinin uğraştığı ve tartışılan bir meseleydi.

Celal de bu konuyu Türkiye’nin en önemli felsefe profesörlerinden birinin Harran kazılarını yürüten arkeolog Prof. Mehmet Önal’ın bulunduğu tamamen bilimsel bir ortamda açtı.

Ben Türkiye’nin ne halde olduğunu bilen biri olarak, konuyu kapatmaya çalıştıysam da, aslında sonuç olarak ortam bilimsel bir tartışma için olabilecek en doğru ortamdı.

Buna rağmen RTÜK Diyanet’in bilimsel yaklaşımla hiç ama hiç ilgisi olmayan, maksatlı yaklaşımı sonucunda Celal Şengör’ün bu sözleri sarf ettiği programa ceza verdi.

Biz de Habertürk olarak bu cezayı bilimsel bir tartışma ortamı yaratmak için yargıya taşıma kararı aldık.

Tüm bilimsel argümanlarla, bu tartışmayı yargıya taşıyacak, gerekirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar gidecektik.

Ama ben Türk yargısının buna gerek bırakmayacağından da emindim.

Tam bu arada Gülşen hakkında mahkumiyet talep eden savcı, Celal Şengör’ü de ifadeye çağırdı ve 10 gün içinde gelmesini talep etti.

Normalde Celal Hocamız bugün ifade veriyor olacaktı. Ancak daveti yollayan savcı izne ayrılmıştı.

Muhtemelen haftaya bu ifade verilecek.

Bu arada Celal Şengör’ün böyle bir gerekçe ile ifadeye çağrılmış olması, dünyadaki bilim çevrelerinde büyük bir tepkiye neden oldu.

Celal Şengör’ün üye olduğu Rus ve Amerikan bilimler akademileri başta olmak üzere, tüm saygın üniversiteler İtalyan Bilimler Akademisi, İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü, İtalyan CNR-ISMAR, Palermo Üniversitesi, İtalyan Jeoloji ve Volkanoloji Enstitüsü Türk hükümetine ve Adalet Bakanlığı'na mektuplar yazarak, duydukları endişeyi dile getirdiler.

Çünkü Celal Şengör emekli olmasına rağmen hala tüm bu kurumlar ile pek çok ortak proje yürütüyor ve Celal’in başına gelecek her türlü iş, evrensel bilime de bir çomak sokmuş olacak.

Türkiye’nin ayıplar hanesine ise bir büyük not daha düşülmüş olacak.

Yine de soğukkanlı olmak lazım.

Akıl ve sağduyu her zaman akılsızlığa üstün gelecektir.

Er ya da geç.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar