Arabofil
Biz Emevi Camii’nde namaz kılacaktık.
İş döndü dolaştı, Beşar Esad’ın Habib-i Neccar Camii’nde namaz kılmasına evrildi.
Namazı bırakın adam doğrudan camiye ve çevresine talip.
Suriye, açık açık Türkiye topraklarında gözü olduğunu açıkladı.
Türkiye ise bildik yanıtı patlattı.
“Topraklarımızda gözü olanın ne hale geldiğini tarihi okuyanlar bilir.”
Güldüm.
Gözün ortalıkta bir Atatürk aradı.
Ne yazık ki, yok.
Bakın başından beri “Göçmen sorunu Türkiye’nin beka sorunudur” derken hep bunu kaset ettik.
Şu anda Hatay ve Kilis gibi Suriye ile sınır olan kentlerimizde Suriyeli göçmen sayısı, vatandaş sayımızı geçti.
Bunlar Esad karşıtı gibi görünse bile sonuçta Suriyeli.
Bunların yarın ne yapacağını kim bilebilir.
Hadi iyimser olup, bunların Esad karşıtı olduklarına inanalım.
Yarın Esad sonrasında ne yapacaklarını kim bilebilir.
Daha fazlasını söylemek, yazmak istemiyorum ama bu öngörüsüz, bu bilinçsiz, bu yanlış politikaları başımıza saranların, gelecekte hangi çorapların örüleceğini öngörmeleri sizce mümkün müdür!
Esad karşıtı oldukları için Suriye’den kaçıp Türkiye’yi bir nevi işgal etmiş olan bu 5 milyon kişinin bir gün bile Esad karşıtı bir gösteri yaptıklarını görmedik.
Ama giderek artan dozda Türkiye’yi tehdit ettiklerini, giderek küstahlaştıklarını görüyor, biliyor, yaşıyoruz.
Bu “Arabofilinin” sonu pek de hayırlı görünmüyor.
Atalarımızdan kalan bir ülkede giderek yabancılaşıyoruz.
128 milyar nerede sorusu önemli olmakla beraber yerine koyulabilecek bir şeyi aramaktadır.
Umarım yarın öbür gün Hatay nerede, Kilis nerede, biz neredeyiz diye sormak zorunda kalan bir duruma gelmeyiz.