Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hatırlayın Beşiktaş’ın Alman kalecisi Loris Karius için “Herkes bu Alman’ı konuşuyor” diye bir yazı yazmış ardından da “Etrafı kadınlardan geçilmiyor. Böyle giderse gecelere dalar kendisini tutamayız. Beklenen başarı hayal olur. Türkiye hiç bir yere benzemez” demiştim.

        Ve Karius “İngiltere’de böyle şeyler çok normal. Ama burada futbol dışında başka bir şeyle gündeme gelmek istemiyorum. Bir daha tanımadığım insanlarla yazışmam” demiş.

        Günaydın Kariuscuğum günaydın.

        Daha sen Beşiktaş Akaretler’de tek başına öyle oturup telefon elinde mesajlaşırken yazmıştım oysa ki.

        Burası Türkiye Kariuscuğum..

        Buraların havası, suyu, insanı hiç bir yerlere benzemez...

        Ama sadece futbol ile gündeme gelme konusunda çok erken konuşma yine de benden söylemesi.

        Bu arada böyle yazıyorum diye Beşiktaş tarafları çok kızıyor bana ama üzgünüm hanımlar-beyler.

        Sizleri bir Fenerbahçeli olarak kalben çok seviyorum ama gerçekler de birdir. Değiştirilemez…

        ***

        Seda Sayan’a 'Dirençlilik Ödülü' vermek gerek

        “Ah Geceler”i yeniden seslendirince farkettim ki Seda Sayan’a 'Dirençlilik Ödülü' vermek gerekiyor.

        1-Sektörde uzun soluklu olabildiği için.

        2-Hala aynı kalabildiği için.

        3-Asla yarışı bırakmadığı için.

        Televizyon dünyasında onca kulis çevrilirken, entrika üstüne entrika dönerken bunca yıl iş yapmak bir o kadar zorken bir de bu sektörde bunca yıl kalabilmek, oyunun içinde var olabilmek gerçekten zorken bravo demek gerek.

        Kadın bunu başarıyor gerçekten.

        Çünkü kendisine her hangi bir sinir, sıkıntı, üzüntü, moral bozukluğu dokunmuyor, işlemiyor maşallah.

        Keza bir insan 22 sene aynı kalamaz.

        Aynı duruyor.

        İki farklı klibi izliyorum evet hal, tavır tamam ama gerçekten tek fark kıyafetler.

        Bunca zaman geçmiş, bunca yıllar geçmiş, sarı saçlar, porselen yüz, bakışlar, makyaj yerli yerinde duruyor.

        Sıkıntıların, üzüntülerin üzerinden öyle güzel geliyor ve sahanın içinde her zaman öyle güzel kalıyor ki, yarışı hiç bir zaman bırakmıyor.

        Daha iyi anlatabilmek için başımdan geçen bir olayı anlatacağım.

        Yaklaşık bir ay önce kalabalık bir ortamda sohbet ediyoruz. Aramızdan birisi bana dönüp “Seda Sayan bu sene ne yapacak bir televizyon programı yapacak mı?” diye sordu.

        Ben de “Henüz bir açıklama gelmedi. Ne yapacağı belli değil” dedim.

        Masada oturan ve bu işlerle hiç bir ilgisi olmayan bir kişi de “Seda Sayan ne yapar eder son dakika bir yerden çıkar. Ve öyle bir gol atar ki herkes şaşırır. Her sene ekranda mutlaka olur” dedi.

        Buyurun işte ve dediği çıktı.

        Önemli olan bunca yıl bu sektörde kalabilmek iyi yönetebilmek ve yarışı götürebilmek.

        Her zaman söylüyorum. Bu bir yarış.

        Hülya Avşar, Sibel Can, Seda Sayan gibi isimler yarışın her zaman içinde olacaktır.

        Yeni nesil bu yarış götürücüleri iyi takip etmelidirler.

        Sektör içinde önemlidir.

        ***

        Moda haftasında başladı neler mi oluyor?

        -Daha şöyle “Süpermiş” dediğimiz bir şey olmadı.

        -Bol bol hanımlar defilenin yapıldığı bölgede konuşlanıp selfie çekmekle meşgul.

        -Yine görüyorum ki ilgili ilgisiz herkes defilelerde yer kapmaca oynuyor.

        ***

        Nam-ı değer Benli Belkıs olmak

        Türkiye’de ilk bikiniyi o giydi… İlk evlenmeden o erkek arkadaşıyla yaşadı.

        14 yaşında evlendi. Hatta beş evlilik yaptı. Beş dil biliyordu. Saraylarda büyüdü. Atatürk ile dans etti. Kadınlara kıskançlık, erkeklere çaresizlik veren bir güzelliği vardı. Belkıs Söylemezoğlu nam-ı değer Benli Belkıs’ın kitabını okuyup bitirdiğimde “Nasıl bir hayat. O dönemin Türkiyesi’nde olacak iş değil” dedim.

        Hatta okudukça “O yaşıyorsa, geziyorsa biz ne yapıyoruz. Biz hiç gezmiyoruz, biz hiç yaşamıyoruz, biz hiç bir şey görmüyoruz” dedim.

        Ve hatta şöyle bir düşündüm. Peki günümüzün “Benli Belkıs’ı kim?”

        Hiç kimse…

        Çünkü ben böyle bir hayat görmedim..

        Böyle bir kadın hiç tanımadım.

        Savaş ve casusluğun kol gezdiği çalkantılı bir hayatın içinde sanat, siyaset, iş dünyası ve moda… Hepsi iç içe.

        Kürkler, mücevherler. Zenginlik.

        Say say bitmiyor.

        Kitapı okurken her seferinde “Yok artık bunu da mı tanıyor, yok artık bununla da mı arkadaşlık etmiş” diyorsunuz.

        Benli Belkıs’ın tanımadığı yok gibi.

        Paşalar, krallar, prensesler, gazete patronları, şöhretli insanlar, ressamlar, şairler hepsi Benli Belkıs’ın arkadaşı ve dostuydu.

        Saraylarda, lüks otellerde hayat sürdü.

        Sherlock Holmes’un oğluna aşık oldu, Peyami Safa, Nazım Hikmet, Fikret Mualla, Sait Faik... Bir keresinde kendisinden 33 yaş büyük Yahya Kemal’in acemi delikanlı gibi yazı yazararak kendisine kur yapmasını izlemişti. Ve kendisinin dostu Ahmet Hamdi Tanpınar... Say say bitmez bir hayat... Sonrasında 56 yaşında kapıcısının kollarında biten bir hayat.

        Benli Belkıs’ın geçirdiği kalp krizi sonucu kalbi durmuştu.

        Kitabı sonuna kadar okurken heyecandan kalbim duruyordu. Her an ünlü bir tanıdık çıktı. Okumanızı tavsiye ederim.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar