Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Covid-19’un yıkıp geçtiği ekonomileri ayağa kaldırmak için, büyük çoğunluğu Batı ülkelerinde gelmek üzere, 8 trilyon dolarlık finansman paketi açıklandı.

        IMF’nin hesaplarına göre; G20 ülkelerinin Covid-19 ile mücadelesi için kamu olarak ayırdıkları kaynak ve yaptıkları harcamalar sonrasında kamu borçları 66 trilyon dolara, yani ortalama GSYH’larının yüzde 120, bütçe açıkları ise yüzde 11 seviyesine yükselecek.

        ABD örneğinden gidecek olursak...

        Hatırlanacağı üzere Trump, önce 2.2 trilyon dolarlık çok geniş ve kapsamlı bir ekonomik paket açıkladı. Daha sonra bu pakete küçük ve orta ölçekli işletmeler için 450 milyar dolarlık ilave bir paket daha ekledi.

        İçinde bulunduğumuz çeyrekte yüzde 40 daralması beklenen ABD ekonomisini ayağa kaldırmak için harcanacak bu paraların sonucunda, ABD’nin borç/GSYH oranı 2020 yılı sonunda yüzde 105, bütçe açığı ise yüzde 15’e yükselecek.

        Küçük bir hatırlatma, ABD ekonomisinde bu kadar büyük bir borç ve bütçe açığı en son II. Dünya savaşı sırasında görülmüştü.

        Bir başka örnek de Avrupa’dan.

        Covid-19’la mücadele için 2 aydır karantina altına yaşayan Fransa’da ekonomi, kelimenin tam anlamıyla durmuş durumda. Sene sonunda Fransa ekonomisinde yüzde 6.5-7 civarında bir daralma bekleniyor. Otomotiv ve turizm sektörlerinin Covid-19 tedbirleri sırasında aldığı ağır darbe, Fransa’da çok ciddi bir işsizlik sorunu yarattı.

        İşsizlik için Fransa’da devreye sokulan model, Almanya’nın mucidi olduğu “kısa çalışma ödeneği”. Fransa, özel sektör işçi çıkartmasın diye, maaş desteği ve hibe formatında olmak üzere toplam 45 milyar euro büyüklüğündebir kaynak ayırdı. Ancak bu fon yetmedi. Fransa’da, 730 bin firmanın toplam çalışan sayısının yüzde 35’i yani 9 milyon kişi için kısa çalışma ödeneğine başvurdu. Bunun üzerine Fransa, fonu 90 milyar Euro’ya çıkarmak zorunda kaldı.

        Küçük bir hatırlatma daha; 2020 sonunda Fransa’nın borç/GSYH oranı yüzde 115’i, bütçe açığı ise yüzde 9’u bulacak. Ve Fransa’da da II.Dünya Savaşı’ndan beri hiç bu kadar büyük borç ve bütçe açığına şahit olunmamıştı.

        I. Dünya Savaşı’ndan sonra ne olmuştu?

        Kimilerine göre Covid-19’a karşı verilen mücadele, II. Dünya Savaşı'nda “ düşmana” karşı verilen savaştan farksız. Belki de tek farkı, bu sefer herkes bilinmeyen ve görünmeyen bir düşmana; virüse karşı savaşıyor.

        Yukarıdaki verilen ülke örneklerinde de görüldüğü gibi, ister felsefik olarak yaklaşın isterseniz alarm veren borç seviyelerine bakarak karar verin; küresel ekonomide Covid-19 sonrası borçluluk durumu, II Dünya Savaşı sonrasındaki kadar kaygılandırıcı durumda.

        Economist dergisi de, bu benzerlikten referans alarak, II. Dünya Savaşı sonrası ağır borç batağındaki Batı ülkelerinin makro verilerini nasıl toparladıklarını özetlemiş.

        Economist’e göre, savaştan sonra onlarca yıl sürecek olan bu borç azalma süreci temel olarak 3 koldan ilerlemiş ;

        + Sermayeye uygulanan yüksek vergi,

        + Artan enflasyon,

        + Bilinçli olarak düşük tutulan faiz oranları ve yerli yatırımcıların devlet tahviline yönlendirilmesi,

        Diğer yandan nüfusun hızlı artması, eğitimin kalitesinin yükselmesi ve teknolojinin giderek üretim bandına girmesi ve verimliliği artırması da, bu 3’lü ekonomik kokteylin daha iyi sonuç vermesine yol açmış. Son olarak, zaman zaman uygulanan “ sermaye kontrolü” de, ülkelerin borçlarını düşürmek için başvurdukları yöntemler arasında sayılabilir.

        Şimdi aynı yöntemler uygulanabilir mi?

        I. Dünya Savaşı sonrası yaşanan ve “Baby Boom” ismi verilen hızlı bir nüfus artışı, günümüzde özellikle de Batı ülkelerinde beklenen bir durum değil. Aksine Batı’da nüfusun azaldığı bir döneme giriyoruz. Bu sebeple nüfus konusu, artan borçların payının hafifletilmesine yardımcı olmayacaktır.

        Teknolojinin üretimde artan payı konusunda ise daha iyimser olabiliriz. Covid-19 sonrasında dijitalleşme, robotik üretim ve büyük veriyi okuma konularında hızlı bir ivmelenme olması muhtemel.

        Enflasyonda artış beklenebilir mi?

        Talep tarafındanyakın zamanda ciddi bir baskı beklenmiyor. Covid-19 sonrasında insanların tasarruf eğilimlerinin artması büyük olasılık. Ancak tedarik zincirinde küreselleşmeden yerelleşmeye doğru Covid-19 sonrası bir yönelim olursa, bunun maliyet enflasyonu yaratması muhtemeldir. Covid-19 sonrası hemen olmasa da uzak olmayan bir gelecekte, enflasyonun yükselmeye başlaması ve böylece borç dağının reel olarak hafiflemesi sonucunu getirebilir.

        Ancak burada içinden çıkamadığımız bir durum var.

        Covid-19 sonrası başta sağlık, gıda, eğitim olmak üzere halkın ücretiz hizmet için artan talepleriyle karşılaşacak devletler, bir yandan artan borçlarını çevirip diğer yanda borç servisi yapabilecekler mi?

        Sermaye sahipleri her geçen gün borç çevirmede daha zorlanması beklenen devletleri, artan enflasyona karşı kendilerini koruyamadıkları halde finanse etmeye devam ederler mi?

        I. Dünya Savaşı sonrasında da enflasyon artmış ama faizler bilinçli olarak düşük tutulmuş, sermaye bir yere kaçamamış (sermaye kontrolü) ve para borsa, emlak, ticaret gibi alanlara kaymış.

        Küreselleşmenin bu kadar etkin olduğu bir dönemde, paranın yerkürenin etrafını saniyede dolaşabildiği bir bankacılık ve finans sisteminde, II Dünya Savaşı sonrası alınabilen bu radikal kararlar tekrarlanabilir mi?

        Covid-19 sonrası iyice hayatımıza girecek olan “Güçlü Devlet”, varlığını devam ettirebilmek için son 70 yılda alınmamış kararları ekonomide almak durumunda kalabilir.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar