Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Korkulan maalesef oluyor. Gelişmekte olan ülkeleri tamamını etkileyen küresel çapta bir satış dalgasına giriyoruz. 2008 krizi sonrası arka arkaya para basmaya başlayan büyük merkez bankalarının genişlemeci para politikalar son verdiği ya da vermek üzere olduğunu açıkladığı bir dönemin arkasından Türkiye’nin de içinde yer aldığı ülkeler liginde sıkıntılar su yüzüne çıktı.

        Bir başka ifadeyle, ABD Merkez Bankası (FED), Avrupa Merkez Bankası (ECB), Japonya Merkez Bankası (BOJ) tahvil alımlarıyla hem kendi ekonomilerine hem de küresel ekonominin diğer oyuncularına dağıttığı paraları geri istemeye başlayınca gelişmekte olan ülkeler liginde kıyamet koptu!

        YATIRIMCI HAZIRLIKLI DEĞİL MİYDİ?

        FED tahvil alımını bırakalı neredeyse 2 yıl oluyor, üzerine 7 kez de faiz artırdı. Bunu yaparken de herşeyi uzun uzun izah ederek yaptı. Mesela bu yılın geri kalanında 2 , seneye de yine 2 kez daha faiz artırımı olacağını biliyoruz.

        Diğer yandan ECB, geçen sene tahvil alımını aylık 60 milyar Euro’dan 30 milyar Euro’ya düşürdüğünü açıkladı. Banka 2018 sonunda da tahvil alımını bitireceğini, 2019 yaz sonu gibi ilk faiz artırımını yapacağını öngördüğünü belirtti. Yatırımcı bu bilgiyi de uzun süredir biliyor.

        Kısaca küresel likiditenin eskisi gibi sürekli büyük merkez bankaları tarafından şişirilmeyeceğini cümle alem biliyorduk. Ayrıca FED başta olmak üzere Merkez Bankaları’nın “normalleşme politikası” yani vadesi gelen tahvilleri yeniden piyasaya arz etmeyerek, sunii şişirdikleri likiditeyi azaltacaklarını da biliyorduk.

        Sözün özü ne yatırımcı tarafından ne de gelişen ülkeler tarafında tahmin edilmeyecek bir senaryo değil bügün olup biten!

        BİR ŞEYLER TETİKLEMİŞ OLABİLİR Mİ?

        Yatırımcıların “event risk” dedikleri, öngörülemeyen bir başka küresel politik ya da ekonomik gelişme mi oldu ki, piyasalar panikledi. Bir başka ifadeyle , yatırımcı yukarıdaki likidite azalışını biliyor ve önlemini alıyordu fakat bir başka gelişme piyasaların paniklemesine neden olmuş olabilir mi?

        Burada akla “Trump faktörü” geliyor. ABD Başkanı Trump, 2016 Kasım’da seçildikten sonra yaptığı 3 hamle ile piyasaları , özellikle de gelişmekte olan ülkeler ligini zora soktu.

        Neydi bunlar, hatırlayalım..

        • ABD’de kurumlar vergisi düşürüldü, Amerikalı şirketlerin denizaşı ülkelerdeki nakitleri ülkeye getirmeleri için kolaylıklar sağlandı. Bu uygulama FED orijinli olup da hedge fonlar, emeklilik fonları vs gibi kurumlar tarafından ABD dışına yatırılmış Amerikan Doları’nın yeniden ABD borsalarına dönmesine neden oldu.
        • Direkt Çin’i hedef alan “Ticaret Savaşları”nı başlattı. Çin’e önce 50 milyar dolar şimdi de 200 milyar dolarlık yeni ithalat vergisi uygulayacağını açıkladı. Bu uygulama da; en büyük gelişen ülke olan Çin’in para biriminin değer kaybetmesine ve Çin’in küresel ticaret alanın daralmasına yol açtı. Zincirin bir sonraki halkasında ise Çin’e emtia yada fason mal satan diğer gelişmekte olan ülkeleri zor duruma soktu.
        • Serbest ticaret anlaşmalarının (NAFTA, TTIP gibi) ya da diğer küresel anlaşmaları (Paris İklim Anlaşması, İran PS+1 gibi) ABD tarafında geçersiz olduğunu açıkladı. Şimdi de Dünya Ticaret Örgütü’nden ABD’yi çıkarmakla tehdit ediyor. Böylece ABD ile diğer tüm ülkeleri tek tek yeniden masaya oturtmayı, ekonomik ve siyasi ikili ilişkileri yeniden kurmayı hedefledi. Bu durumda başta Çin, Meksika, Rusya, Türkiye gibi bir çok gelişen ülkenin beklenenin çok ötesinde etkilenmesine yol açtı.

        Evet, piyasalar FED, ECB konusunda yeterince hazırlıklı değildiler. “Hepimiz aynı gemideyiz” retoriğine fazlaca kendilerini kaptırmıştılar. Büyük ihtimalle de, piyasalar çok sıkışırsa “Merkez bankalarını yeniden göreve çağırmayı” planlıyorlardı. Ancak Trump etkisi herkesi dağıttı. Bir yandan zaten azalan küresel likidite diğer yandan Trump’ın dayatmacı politikaları gelişmekte olan ülkelerin bütün risklerin bir anda yatırımcıların gözüne batmasına neden oldu! Sanki hiçbir zaman bu riskler yokmuş gibi….

        Bu sebeple EM yani gelişmekte olan ülkeler tarafında hikayenin nasıl biteceği, hem ülkelerin mevcut kırılganlıkları ve buna karşı ne önlem alabildikleri ile alakalı hem de Trump’ın dünyayı daha ne kadar sallamaya devam edeceği ile alakalı olacaktır.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar