Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir haftadır Hazine ve Maliye Bakanlığı diğer taraftan BDDK, SPK gibi ilgili kurumlar arka arkaya önlem paketleri açıklıyorlar. Bu önlemleri amaçları açısından 3 ana gruba ayırabiliriz.İlk gruptaki önlemler, Türk Lirası’ndaki aşırı değer kaybını önlemeye yönelik alınan kararlardan oluşuyor. Burada asıl amaç Türk Lirası’nı açığa satmak isteyenler için hem TL’nin borçlanma maliyetini yükseltmek hem de özellikle yabancı yatırımcının eline TL’nin rahatça geçmesini engellemek. Bu grupta alınan önlemlere; TCMB’nin piyasaya verdiği TL’yi üst bant olan yüzde 19’a çekmiş olmasını, BDDK’nın bankaların USD-TRY swap işlemleri için öz kaynaklarının yüzde 25’ini aşamayacağı açıklamasını örnek gösterebiliriz.

        Bu grupta alınan bahsi geçen önlemler ve benzerleri sayesinde, TL’yi borçlanıp daha sonra açığa satacak ve ABD Doları alacaklar için hayat zorlaştırdı ve TL’deki satış baskısı bitti. Ancak aynı matematik bankaların swap yaparak çözdükleri dolar likidite ihtiyacını artacağı için, menkul kıymet portföyünde bulunan tahviller satıldı. Yani kur düştü tahvil faizleri fırladı!

        İşte bu noktada ikinci tur önlemler devreye girdi. 2. Tur önlemler ise bankacılık sektörünün 1. Grupta alınana önlemler sonrasında bozulan likidite yönetimimi rahatlatmak ayrıca artan döviz kuru ve TL faizleri sonrası bozulan bilançolara bir miktar nefes aldırmayı hedefliyordu.

        Bu noktada bankaların özellikle dolar likidite ihtiyacının kaşılanması için TCMB devreye girdi. Bankaların TCMB’den alabilecekleri likidite miktarları artırıldı. Zorunlu karşılıklar düşürüldü ve son olarak da döviz- altın swap işlemlerini devreye soktu. BDDK’da bu noktada şu adımları attı; Grup 2 olarak ifade edilen ve yakından izlemeden olan kredilerin tanımı ve için ayrılacak karşılıkları yeniden tanımladı. Ayrıca kısa vadeli kur ve faiz oynamalarında ortaya çıkacak zararın bilançolaştırma metotlarında değişiklik yaparak bankaları rahatlatma yönüne gitti.

        Şimdi de 3. tur önlemler konuşuluyor. Burada da reel sektörün yardımına koşulacak. Bu önlemlerin amacı da fonlama sıkıntısı çeken şirketlerin bankalar ile olan ilişkisinin (yapılandırma vs dahil) daha adil ve daha az yıpratıcı olması için kamunun aracı olacağı anlaşılıyor. Bankaların reel sektörden gelen yeni kredi vs isteklerinde daha az teminat istemesi ve kolay fonlama verebilmesi için kamunun bazı adımlar atacağı anlaşılıyor. Emlak Bankası’nın yeniden kuruluyor olması konut sektöründe eline arz fazlası bulunan gayrimenkul şirketleri ve konut almak isteyen ama yüksek mortgage faizlerinden hareket edemeyenleri bir platformada buluşturmaya adam gözüküyor.

        Kısa zamanda oldukça kapsamlı ve oyun değiştirici olabilecek önlemler. Bu önlemlerin alınması için başımıza bu kadar büyük bir musibet gelmesi gerekir miydi ? Tabii ki, hayır. Ancak yine de alınan önlemlerin hepsinin yerinde olduğunu altını çizmekte fayda var.

        Bu ve benzeri önlemler yaşadığımız büyük ekonomik sıkıntının şiddetini azaltmaya yöneliktir. Bir kısmı da bundan sonrası için reform niteliğindedir. Ancak ekonomimizin bugünden yarına rahat kavuşturmak maalesef o kadar kolay olmayacak. Bir yandan ekonomimizin yüksek miktarda dövize olan bağımlılığı diğer yandan da küresel piyasalarda havanın bizim de bulunduğumuz gelişen ülkeler liginin aleyhine dönmüş olması işimizi iyice zorlaştırıyor. Ekonomik şoku sadece biz yaşamıyoruz. Çin dahil bir çok gelişen ülke ya faiz artırarak ya da parasını kontrollü (mümkünse, çoğu zaman olmuyor) devalüe ederek artan ABD faizlerine ve güçlenen ABD Doları’na karşı ekonomisini dengede tutmaya çalışıyor.

        Bu sebeple dış politikada reel politikadan ümidi kesmeden, içeride adil ve herkesi kapsayan bir ekonomi modeli ile bu süreçi yönetmek lazım. Uzun ve zor bir süreç bizi bekliyor.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar