Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ‘‘Tenis bireysel spor’’. Bu cümleyi duymayanınız var mı? Evet tenis dünyada bireysel spor olarak oynanıyor. Ancak dünyadaki tüm tenis turnuvaları organizasyonları bir takım anlayışı işi. Davis Cup, Fed Cup ve daha genç bir organizasyon olan Hopman Cup gibi organizasyonlar da tamamen takım sporu. Hopman Cup’ta kadınlar erkekler aynı kupa için raket sallıyor. Dünyanın en önemli tenis organizasyonu Davis Cup 1899 yılında Harvard Üniversitesi’nde eğitim gören 4 öğrencinin, o dönemdeki İngiltere’de oynanan turnuvalara alternatif üreten ve başkaldırı hareketi olarak ortaya çıkmış bir organizasyon. Dwight Davis de bu uğurda mücadele eden lider konumunda. 1945 yılına kadar ‘‘International Lawn Tennis Challenge’’ adıyla oynanan ülkeler arası turnuvanın adı Dwight’in soyadı olan Davis adını alarak günümüze kadar geliyor. Bu turnuvanın adı ‘‘Davis Cup’’ yapıldığı andan itibaren yine bireysellik, ego tatmini ve nöropsikiyatrik bir durumu ortaya çıkarttı sanki. Bu durum şimdilerde tenis eğitim sistemlerini de sarmış durumda. Örneğin dünya 1 numarası Serena Williams’ın koçu Patrick Muratoğlu’nun da kendi isminde bir tenis akademisi var... Biraz araştırınca neredeyse tüm eski tenisçiler kendi adlarına bir tenis akademisi kurmuşlar ya da kurması için teklif almışlardır. Fakat tenis dünyasında yer alan tüm akademiler ve tenis eğitimcileri ne yaparlarsa yapsınlar sonunda dünya tenisinin koltuğunda tek bir adam oturuyor. ‘‘Dünya 1 numarası’’ tanımlaması bu sporun sadece 1 numara üretmek için faaliyet gösterdiğini ortaya koyuyor. Tenis spor kamuoyu, medyası ve sponsorlar dünya 1 numarasının peşinde.

        Turnuvaların oynanış şekli ve fikstürdeki güç dengeleri de sadece 1 numarayı üretmek üzerine kurgulanmış. Örneğin dünya 8 numarasını kimse hafızasında tutamıyor, yüzüne bakan yok! Ancak dünyanın ilk 500 şirketi ekonomistler tarafından yere göğe sığdırılamıyor. İşin başka bir yanı daha var. Grand Slam turnuvaları 128 tenisçiyle oynanıyor ve neredeyse bizim 1000 kişilik senior tenis turnuvaları gibi üst üste oynanan eleme sistemiyle final gününe hızla geliniyor.

        Örneğin dünyanın gelmiş geçmiş tüm spor branşları içinde en önemli sporculardan biri olan melek adam Federer bile bu turnuva eleminasyon sistemi içinde telef edilebiliyor. Hiç kendinizi Federer’in yerine koydunuz mu? Wimbledon’da maça çıkacaksınız. Sizin maçınızdan önceki maç uzuyor. Tam bitecekmiş gibi oluyor. Ama rakibi arayı kapatıp maçı uzatıyor. Siz Federersiniz ve bazen saatlerce maça çıkmak için odanızda bekliyorsunuz. Yetenekli insanı seyretmenin en doyumsuz alanı tenis kortları. Bu yıldızları, karakter adamlarını ve kadınlarını bir süperstar gibi görsek tenisten çok daha büyük zevk almaz mıyız? Dünyanın en iyi turnuvalarına saygım sonsuz. Ama tüm bu yaşananlar, dünyanın en yetenekli karakterlerini daha verimli daha sağlıklı yapacak ise bence dünya tenisini yönetenlerin oturup biraz düşünmesi gerek. 1870-1930 yıllarında tenis nasıldı? 1950-1970’lerde nasıldı? 2000’li yıllarda topun sürati ve oyunun şekli nasıl değişti?

        Bunları düşünmek yeni nesillerdeki olağanüstü karakterleri ya da genç Federerler’i, Nadallar’ı görmek adına bir şeyler yapmak gerek. Bu güzelliği görmek ve yaşamak gelecek nesillerin de hakkı.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar