Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Delia Belediye Başkanı Gianfilippo Bancheri'nin koronavirüs umursamazlara delirdiği videoyu izlemişsinizdir. Adam zıvanadan çıkmış bir halde “Ne ara koşmaya bu kadar meraklı oldunuz? ‘Her şey düzelecek’ posterleri hazırlamak için 20 kişi aynı eve toplanıyorsunuz. Her gün sigara ve benzin almaya çıkarsanız, her şey nasıl düzelecek. Virüs böyle yayılıyor. Evinizde kalın demek komşularınızla parti verin anlamına gelmiyor…” diye yırtınıyordu, İtalyan usulü el jestleriyle isyanına destek vererek.

        “Mangal mı yapacaksınız, dalga mı geçiyorsunuz?” kısmı da vardı Bancheri’nin tiradında, bizim tanık olduğumuz İstanbul görüntülerine paralel.

        İtalya’nın koronavirüs tablosu ortada. Oysa 1348’deki hıyarcıklı veba salgını Kara Ölüm aynı İtalya’nın Floransa kentini kasıp kavurduğunda aklı kıt olmayanların tecride çekildiğini biliyoruz. Giovanni Boccaccio öyle yazdığı için biliyoruz. 14’üncü Yüzyıl’da Decameron’la, nesir edebiyatının ilk örneklerinden birini veren Boccaccio, hıyarcıklı vebanın nasıl bir illet olduğunu, ilacının bulunamadığını ve bulaşanı üç gün içinde öldürdüğü anlattığı giriş bölümünde şu satırları kaleme alır:

        “Böylesine büyük bir tehlikeye karşı koyabilmek için düzenli yaşamak, her türlü aşırılıktan kaçınmak gerektiğini öne sürenler oluyordu. Bunlar bir araya gelip başkalarıyla ilişkilerini kesiyorlardı. İçinde hiç hasta olmayan, daha rahat yaşanabilecek evlere kapanıyor, lezzetli yemekler yiyor, iyi şaraplar içiyor, eğlencenin her türlüsünden kaçınıyorlardı; kimsenin kendileriyle konuşmasına izin vermiyor, ölüm ve hastalık konusunda dışarıdan gelebilecek haberlere kulaklarını tıkıyor, müzik dinlemekle, ellerinin altında ne varsa onunla yetiniyorlardı.”

        Üstadın yazdığına göre kimileri de olup bitenle alay ederek kendini içki ve eğlenceye verip meyhane meyhane dolaşıyor, içip içip sızarak kendilerini avutuyorlardı. Neticede kentin yüzde 60’ını nüfustan silmişti veba.

        İşte bu ilhamla Decameron hikayeleri ortaya çıktı. Salgını sağ salim atlatan Boccaccio, Toscana kırsalında bir sayfiye evine çekilen yedisi kadın üçü erkek on kişinin, salgına karşı tecrit hayatında on gün boyunca birbirlerine anlattıkları muzip ve yer yer edepsiz hikayeleri kaleme aldı. Veba salgınında hayatta kalabilmek için bir sosyal izolasyon reçetesi sunuyordu, edebiyat aracılığıyla. Ölüm karabasanına karşı yeis ve korkuya kapılmadan hikayeler anlatarak vakit geçirmek, morali yükseltip ruh sağlığını korumak için.

        Tabii topluca bir eve kapanmak, bugünkü sosyal izolasyon konseptine pek uymuyor. Ancak dönemin hekimleri de aynı tavsiyelerde bulunuyordu. Örneğin Floransa’nın ünlü hekimlerinden Tomasso del Garbo, “Ölüm üzerine uzun uzadıya düşünmeyin, bahçelerde toplanıp bedenlerinizi fazla yormadan şarkılar söyleyin, oyunlar oynayın, hikayeler anlatın” diye salık veriyordu.

        WHATSAPP’TAN HİKAYE ANLATMAK

        Boccaccio vebanın kol gezdiği şehirden kaçışın önemini keşfetmiş, bununla da kalmamış, bugün “wellbeing” denilen kavramı da kahramanlarına hikaye anlattırarak vücuda getirmişti. Çünkü sosyal bağları hırpalayan karantinanın, insanın ruh sağlığında yol açacağı arazları biliyordu. Bugün depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu dediğimiz arazlar.

        Kara Ölüm’den 750 yıl sonra, yeni teknoloji çağında sosyal izolasyonda nasıl vakit geçirilir diye dertlenmek, biraz ayıp olmuyor mu? Tayland usulü yogaya varıncaya kadar evde ruh ve beden sağlığını korumaya dair nice videolar, akıl ve fikirler hepimize ulaşıyor WhatsApp’tan. Aynı ortamda, bilmemkimin doktor kuzeninin felaket palavralarını paylaşacak yerde hikayeler anlatsak olmaz mı? Boccaccio olmayabiliriz ama kurgu ya da gerçek hepimizin hikayeleri vardır.

        Zeynel Lüle de “Newton olun demiyorum ama” yazısında “Sıkılmanıza hiç gerek yok. O kadar çok yapacak şey var ki…” diyerek Isaac Newton’un 1665’teki Büyük Veba Salgını’nda bir yılı aşkın süre Londra dışındaki çiftliğe çekilerek, ağaçtan düşen o meşhur elmayla kütle çekim yasasını formülleştirdiğini anlatıyor. Biz de Newton olmayabilirdik ama duvar boyamaktan kitap okumaya, bedensel ve düşüncel faaliyetlerle sıkılmadan vakit geçirebilirdik. Hatta bilgisiyarın başına oturup yeni bir dil bile öğrenebilirdik.

        ROMEO VE JULIET’İ ASLINDA VEBA AYIRDI

        Sir Newton vakitlerinden yüz yıl önce, 1563-1564’te yine bir veba belası sarmıştı Londra’yı. Küçük sahil kasabası Stratford-upon-Avon en ağır etkilenen yerlerdendi. Daha önceki salgınlarda iki çocuğunu kaybeden Shakespeare ailesinin yeni dünyaya gelen bebeği William neyse ki bu salgını atlatmıştı. Denir ki, William sürekli ateşin yandığı odada tutulduğu için, vebayı yayan fare pireleri sıcağa gelememişti. Shakespeare bütün salgınlarda hayatta kaldı ama bir salgında tek oğlu Hamnet’i kaybetti. Biyografi yazarlarından Jonathan Bate “Veba, Shakespeare ve çağdaşlarının hayatını şekillendiren en güçlü etkendir” iddiasında bulunur.

        1593’teki veba salgınında, Globe dahil Londra’daki bütün tiyatrolar kalabalık toplanmasın diye kapatılınca, oyun yazarlarına iş kalmaz ve Shakespeare basılı ilk eseri olan uzun lirik şiiri Venüs ve Adonis’i tecritte kaleme alır. Kral Lear ve Macbeth de veba zamanlarında kaleminden dökülür. Tiyatrolar kapandığı için Shakespeare’in oyuncu topluluğu King’s Men, vebadan etkilenmeyen kentlerde turneye çıkar, üstat yazmak için kullanır bu zaman aralığını.

        Shakespeare doğrudan öyle anlatmaz ama Romeo ile Juliet’i ayıran, pek de akıl kârı olmayan o talihsiz plan değil, vebadır aslında. Oyunda vebanın varlığı kendini pek hissettirmez; Romeo’nun arkadaşı Mercutio, düşman aileler Capulet ve Montague’lere atfen “O her iki eve de veba” sözünü sarfeder sadece son nefesini verirken. Tiyatroya neşelenmeye giden insanları vebayla sıkmanın alemi yoktur. Siyaseten tabudur zaten.

        Ama aşıkların sonu veba yüzünden gelir. Romeo ve Juliet’i kavuşturma planını hazırlayan keşiş Laurence, Juliet’i ölü gibi gösterecek iksiri içirir. Plana göre Juliet derin uykudayken ailesi öldüğünü zannedecek ve o da iki genci gizlice evlendirerek mutluluğa erdirecektir. Mantua şehrinde bulunan Romeo’yu hileden haberdar edecek mektubu da keşiş John iletecektir. Ne var ki, keşiş John karantina yüzünden Mantua’ya asla ulaşamaz. Mektuptan habersiz gelince Juliet’i sahte ölüm uykusunda bulan Romeo kendini öldürür; uykudan uyanan Juliet de hançeri saplayarak yanına gider. Bu bir veba sonudur…

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar