Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yurtiçi piyasaları etkiler hale gelen süper bono beklentisinin abartıldığı, hatta aşırı abartıldığı söylenebilir. Abartının birkaç yönü var.

        ➔ Bir kere kısa vadeli yani bono olacağı kesin değil. Bakan tahvil diye açıkladı.

        ➔ İkincisi süper bono için süper faiz vermek lazım. Ama mevcut durumda bırakın süper faizi negatif yönde rekor faiz gerçeği yaşanıyor. Dolayısıyla bonoyu süper hale getirecek yüksek faiz de olmayacak.

        ➔ Dünkü yazımızda belirttiğimiz gibi, Hazine borçlanma yönünden rahat. Bu tür süper tahviller olağanüstü durumlar için çıkartılır. Durup dururken niye borçlanma maliyetini veya faizini sıçratsın?

        SÜPER BONU DÖVİZİN AŞIRI ARTIŞINA BAĞLI

        1994 yılında süper bono çıkarılma nedeni ise bizzat Hazine’nin iç borçlanma ihaleleri yoluyla çıkardığı krizde borçlanma piyasasının kapanması ve bu piyasaya yeniden dönüşün sağlanmasıydı. Şimdi böyle bir durum yok.

        ➔ 2022 yılında gündeme getirilen enflasyona endeksli tahvil açıklamaları genellikle kur korumalı mevduat ve döviz kurunun seyriyle ilişkili yapıldı. Yani döviz kurunun aşırı artışının önünü kesmek ya da dövizden TL’ye geçişi teşvik edecek bir enstrüman olarak planlanıyor.

        REKLAM

        ➔ Dolayısıyla enflasyona endeksli mevduatın devreye girme koşulları kurların aşırı artışına bağlı diyebiliriz.

        ➔ Zaten giderek yükselen süper bono beklentisi döviz kurlarında bayram sonrası hızlanan yükselişle birlikte körüklendi.

        KURU ARTIRAN 5 NEDEN

        ➔ Bu durumda döviz kurlarının ne kadar arttığına bakmak lazım. Kurlarda 4 Mayıs sonrası belirgin bir hızlanma var. Bu hızlanmaya bir kaç neden gösterilebilir.

        ➔ Biri Suudi Arabistan gezisinden umulan 15-20 milyar dolar büyüklüğünde dış kaynağın sağlanacağının umulmasıydı. Şimdiye kadar gerçekleşmeyi göremedik. Sanki bu umut kurlar üzerinde boşa çıkmış etkisi yarattı.

        ➔ İkincisi açıklanan nisan ayı enflasyonunun yüzde 7.25 gibi beklenenden yüksek çıkmasıydı.

        ➔ Üçüncüsü alınan idari kararlarla döviz likiditesine ihtiyacın iyice belli edilmesiydi.

        ➔ Buna Londra piyasasında büyük ölçekli bir altın satışının yapılması da eklendi. Bu satışın Merkez Bankası tarafından yapıldığı spekülasyonları gündeme geldi. Ancak haftalık veri akışı bu iddiayı doğrulamadı.

        ➔ Buna karşılık rezervlerde kademeli azalma devam ediyor. Türkiye CDS’leri de 735 baz puanla 2008 krizi sonrasının en yüksek düzeyine çıktı.

        ➔ Son olarak doların dünya piyasalarındaki değerinin yüzde 3 düzeyinde gerilemesi, yurtiçinde de dolar/TL kurunun tırmanışını yumuşattı.

        TL REEL OLARAK DEĞERLENİYOR

        Sonuçta üç haftalık sürede dolarda yüzde 11, euroda yüzde 12 artış meydana geldi. Sepet kur yüzde 11.5 arttı. Bir ay için yüksek artış. Enflasyonun kaç çıkacağını ise gelecek hafta göreceğiz.

        ➔ Duruma bir de yıl başından bu yana baktığımızda doların artışı yüzde 22.8, euronun yüzde 15.8 ve sepet kurun yüzde 19.1 oldu. Bu oranlar elbette yüksek.

        REKLAM

        ➔ Ancak enflasyon hepsinden hızlı. Günlük hesaplanıp açıklanmadığından dikkatimizden kaçıyor. Hafızamız da henüz yüksek enflasyon rakamlarına alışamadı. Bu nedenle dolara ve doların yükselişine odaklanıyoruz.

        ➔ Halbuki yılın dört ayındaki tüketici enflasyonu artışı yüzde 31.71 ile kur artışının epeyce önünde gidiyor. Yani reel olarak TL değer kaybetmemiş hatta değerlenmiş.

        ➔ Nitekim Reel Efektif Döviz Kuru aralık ayındaki 47.72 seviyesinden nisan ayında 57.05’e çıktı. Dolar kuru Türk Lirası karışında yükseliyor ama enflasyonun ondan hızlı çıkınca TL’nin gerçek değerini gösteren reel efektif döviz kuru yüzde 19.5 arttı.

        ➔ 4 ay için bu artış da yüksek ancak aralık ayındaki dolar artışı TL’nin değerini tarihi düşük düzeye indirdi. Oradan başlayan düzetme de şimdi hızlı oluyor.

        KURUN SEYRİ NEYE BAĞLI?

        Yılın 4 aylık döneminde gerçekleşen bu durum politika yapıcıları rahatsız edecek bir tablo oluşturmuyor. Yükselen dolar kuruna hemen çare bulalım arayışına girmelerini gerektirmiyor.

        ➔ Çünkü Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi Türkiye’de hesapları alt üst etti. Cari fazla verme hedeflenmişti. Savaş başta enerji fiyatlarını yükseltmek suretiyle Türkiye’nin enerji ithalatını üç katına çıkardı. Yükselen cari açık için de ekstra dış kaynak ihtiyacı doğdu.

        ➔ Bu açıdan ihracat artışı, ithalat talebinin karşılanması ve ekonomideki canlılığı devamı açısından kritik hale geldi. Olsa olsa TL’nin reel olarak değerlenme sürecine girmesi değil, ılımlı değer kaybı tercih edilir gibi geliyor bana.

        ➔ Kur hızlı yükselmeye devam ederse elbette bir aşamada durum değişebilir. Kur ne kadar hızlanırsa enflasyona endeksli tahvilin çıkarılışı o kadar öne çekilebilir.

        Kurun durumu da dış kaynak akışına bağlı.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar