Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Koronavirüs nedeniyle dünya büyük korku ve iki büyük şok yaşıyor. Şokun biri virüsün yol açtığı ve 10 bini aşan ölümler ile sağlık krizi.

        İkinci şok da iki ayaklı ilerliyor ve öncelikle birincisine yani salgının yarattığı büyük korkuya bağlı. Ve de salgın hastalığı kontrol altına almak amacıyla devletlerin getirdiği önlemlerden kaynaklanıyor.

        DÜNYA ÇİFTE ŞOKLA KARŞI KARŞIYA

        -Ülkeler birbirine sınırlarını kapattı, insanları da evlerine kapattı. Doğal olarak üretimin çarkları da durdu, ekonominin işleyişi ve ticareti de, tüketim de. Ekonomideki ani duruş yaşanan şokun ilk ayağı.

        -Finansal piyasalar ve varlık fiyatları ise gelen tehlikeyi daha önceden sezdi ve ekonomik faaliyetlerdeki ani duruştan önce en sert satışlardan birine yöneldi.

        -Üstelik piyasalarda kısa ve orta vadede büyük belirsiz olduğu için, kimse elindeki varlığın değerini koruyup koruyamayacağından emin olamadı. Büyük korkuyla hemen herkes elinde ne varsa panik halinde sonuna kadar sattı.

        -Böyle bir hareketten elbette finansal varlık fiyatları da büyük darbe aldı. Yaklaşık dört haftada değerlerinin en az üçte birini kaybetti. Finansal taraftaki bu kriz de dünyanın yaşadığı şokun ikinci ayağı.

        HER ŞEY SATILIYOR, DOLAR HARİÇ

        -Geldiğimiz aşamada dünya parası olarak sadece doların satış yemediği ve ayakta kaldığı bir piyasadayız. Aynı sıradan ölümlülerin panik alışverişlerinde tuvalet kâğıdına öncelik tanımaları gibi, yatırımcılar da panik anında nakde yani dolara yöneldi.

        -Böyle durumlarda altının güvenli liman olduğu söylenirdi. Ancak yaşananlar yangın, panik ve teminat arayışı anlarında güvenli limanın dolar olduğunu gösterdi.

        -Kaldı ki son güvenilir liman dolar da 9 Mart’tan önce değer kaybediyordu. Dolar Endeksi’nin 20 Şubat’ta 99.815 düzeyinden başlayan düşüşü 9 Mart’ta 94.610’da son buldu. Dolar küresel piyasaların sert bir darbe yediği dönemin ilk yarısında, 17 günde yüzde 5.2 değer kaybetti.

        O DÜŞÜŞ NEYDİ, BU ÇIKIŞ NE?

        -Ancak buradan başlayan tırmanışla 20 Mart’ta 103.825 değerine çıkan Dolar Endeksi bu kez yüzde 9.7 prim yaptı. 11 günde yüzde 10 değerlendi. Doların geçen haftaki artışı da yüzde 5.4’ü buldu.

        -Dolar Endeksi bu artışı ile 2 Ocak 2017’deki 103.820’deki tepesini de geçti ve son 17 yılın en yüksek düzeyine çıktı. Dolar Endeksi bu düzeyini son olarak 2003 yılı ortasında görmüştü.

        -Önceki düşüş neydi, şimdi bu çıkışın nedeni neydi diye elbette düşünülebilir. Aynı zamanda birer insan olan finansal yatırımcılar ile finansal piyasada karar vericiler, işlem yapanlar ve oyuncular, normal insanların gerçek bir deprem anındaki davranışını gösterdiler. Herkes can havliyle çıkışa yöneldi, sıkışma, yaralanma ve ölümler de burada oldu.

        BORSALARIN KAYBI 26.4 TRİLYON DOLAR

        -Borsalardaki satışlardan kaynaklanan toplam piyasa değeri erimesi ise 26.38 trilyon dolara vardı. 20 Ocak’ta 89.15 trilyon olan dünya borsalarının toplam piyasa değeri 20 Mart’ta 62.77 trilyon dolara indi. Buradaki toplam erime yüzde 29.6.

        -Virüs döneminde tüm dünya borsalarındaki fiyat düşüşleri de MSCI endeksiyle yüzde 31.4 düzeyine vardı. Varlık fiyatlarının üçte biri iki ayda eridi gitti.

        ORTAK AVRUPA TAHVİLİ GÜNDEMDE

        -En son satış dalgasına hazine tahvilleri de katıldı. Salgın Avrupa’yı merkez yapınca, merkez bankası ve devletlerin destek paketleri peşi sıra açıklandı. Olağanüstü bir dönemde olağanüstü önlemler geldi. Kurallar da tersine çevrilebildi. Sonuç ise parasal genişlemenin, bütçe açığının ve nihayetinde kamusal borçların sıçraması olacak.

        -Devletlerin özellikle de borcu yüksek ve bütçesi kısıtlı olanların daha kolay borçlanabilmesi için, ortak eurotahvil çıkarması önerisi yeniden ortaya atıldı. Küresel krizde gündeme gelen ve Almanya’nın karşı çıkmasıyla gerçekleşmeyen ortak eurotahvilin adı Koronatahvil olacak. Tutarı 1 trilyon Euro ile sınırlı kalacak ve sadece salgın hastalık sürecinde çıkartılacak.

        -Tahvilin avantajı ise itibarı yüksek ülkelerin faiz ortalamasından çıkarılacak olmasında. Yani zor durumdaki ekonomiler, güçlü ekonomiler üzerinden bir garanti ile yeni borçlanma imkanına kavuşacaklar.

        -Koronatahvile direnen Almanya ise 2012’de Yunanistan borç krizinde olduğu gibi, belli bir zaman sonra evet diyebilir. Ortak tahvil bu zor dönemi geçmek için bir çözüm olabilir.

        TAHVİL KRİZİNİN MERKEZİ DE İTALYA

        -Ancak kamu borçluluk oranlarında Avrupa’nın durumu zaten iyi değil. Hatta virüsün merkezi haline gelen İtalya topun ağzındaki ülke. Borç oranının GSYH oranı yüzde 138 ile Yunanistan’ın ardından Avrupa’nın en yüksek borçluluğunasahip. Tahvil piyasası da Avrupa’nın en büyüklerinden biri.

        -İtalya’nın ve diğer ülkelerin kesenin ağzını açması ile tahvil piyasasında tansiyon bir anda yükseldi ve devreye alıcı olarak Avrupa Merkez Bankası girmek zorunda kaldı. 750 milyar Euro’luk yeni varlık alım paketi de açıkladı.

        -10 yıllık İtalyan tahvil faizleri 18 Mart’ta yüzde 3.020’ye kadar yükselmişken haftayı yüzde 1.635 düzeyinden kapadı. Hafta sonu tansiyon ECB’nin yardıma koşmasıyla biraz olsun yatıştı.

        -Ancak bu tansiyon çıkmasıyla gördük ki, Avrupa’da tahvil faizleri hemen hemen her ülkede yükseldi. Almanya’nın bile 9 Mart’ta negatif yüzde 0.795’e kadar inen 10 yıllık tahvil faizi haftayı yüzde 0.326 negatiften bitirdi.

        NEGATİF FAİZLİ TAHVİLLER HIZLA AZALIYOR

        -Buna bağlı olarak dünyadaki negatif getirili tahviller dramatik şekilde azalıyor. 6 Mart’ta 14.4 trilyon dolar olan negatif getirili tahvil stoku 20 Mart’ta 8.6 trilyon dolara geriledi. Stok iki haftada yüzde 40 veya 5.8 trilyon dolar azadı.

        -Negatif getirili tahvillerin azalması piyasaların normale dönmesi bakımından iyi de, stoku elinde tutanların zararının nereye vuracağı o ayrı bir sorun.

        -Avrupa’dan başlayarak negatif getirili tahvillerden kaçışın nedeni zaten milli gelirlerle eşit seviyeye gelmiş borç oranlarının yaşanan şoklar karşısında sıçrayacak olması. Olası bir borç krizi doğal olarak tahvilden kaçışı veya faizleri yükseltmeye başladı. Amerika da tahvil faizlerindeki düşüş durdu.

        PİYASALAR DİBİ BULDU MU?

        -Bu sorunun yanıtı için virüs salgınının pik yapıp yapmadığına yanıt aramak gerekiyor. Çünkü bozulmanın ana nedeni virüs ve dünyadaki yayılması.

        -Bu açıdan Çin’den gelen haberler pozitif. Üst üsteüç gün yeni vaka bildirilmedi. İşe dönüşler de başladı. Henüz kesinleşmiş değil ama kontrolün şimdilik sağlandığı söylenebilir.

        -Çin, dünya üretimi önemli. İmalat sanayindeki yüzde 28.5 payla küreselleşen dünyanın fabrikası ve temel tedarikçisi konumunda.

        -Virüs salgının merkezi haline gelen Avrupa’da ülke sınırları kapatıldı, insanlar evde, yardım paketleri de ardı ardına açılıyor. Özellikle İtalya’da virüsten insani kayıplar yüksek. Ama henüz pik noktanın geçildiğine dair bir işaret veya yorum yok.

        -İspanya’da İtalya’nın arkasından geliyor. Bu iki ülkedeki vaka sayısının veya hastalanan insan sayısının azalmaya başlaması pik noktanın geçildiğine işaret edecek.

        -Devamında İngiltere veya başka bir ülke aynı sürece girmezse Avrupa virüsün merkezi olmaktan çıkabilir ve bu da piyasalarda belli bir rahatlama sağlayabilir.

        -Ancak kalıcı bir düzelme için ABD’nin sırasını savması gerekiyor. ABD’de ise virüsün tırmanışı Avrupa’dan da yeni ve devam ediyor. Avrupa ile birlikte dikkatler Amerika’da ve virüsün seyrinde olacak. Bu kıtada da pik noktasına daha var denilebilir.

        ZOR GEÇECEK İKİ AY

        -Nisan ve mayıs ayları sonrası haziranla birlikte yaz geliyor. Havaların ısınmasının virüsün yayılmasını engelleyici bir etkisi olacaksa bu aydan itibaren görebiliriz. Soğukta ve kışın ortaya çıkan bir virüsün yazın ne yapacağı Türkiye için de, dünya için de belirleyici olacak.

        -Bilim insanları laboratuvarda üretilmemiş, doğal bir virüsün hem sıcakta hem de soğukta aynı yoğunlukta yaşamasının zor olduğunu söylüyor. O zamana kadar her açıdan zor ve çetin geçecek iki ay daha var.

        ANAHTAR VİRÜSTEDİR

        -Her şey virüsün seyrine ve yayılma hızına bağlı. Bu anlamda normalleşmenin ve her şeyin anahtarı virüste. Ekonominin ve piyasaların da.

        -Henüz virüsün pik yaptığını ve piyasaların dibinin görüldüğünü söyleyebilen yok. O pik seviye görüldüğünde, virüste geri sayım da başlamış demektir. Virüse bağlı büyük belirsizlik azalacağına göre piyasaların dibi de orasıdır.

        -Pik seviye görülmediği sürece virüs salgını atlatılmış olamaz. Virüs tırmandığı sürece, yaşam ve ekonomi normale dönemeyecek, finansal piyasalar da toparlanıp çıkışa geçemeyecek.

        ÜRKÜTÜCÜ VERİ AÇIKLANIR MI?

        -Merkez bankaları, hükümetlerin operasyonları ve destek paketleri ardından bu hafta dikkatler piyasaların ne ölçüde yatışacağına ve virüsün ekonomi tarafında yarattığı şoklara çevrilebilir.

        -Perşembe günü ABD’de 20 Mart ile biten haftanın işsizlik maaşı başvuruları açıklanacak. 14 Mart haftasında başvuru sayısı beklentinin 70 bin üzerinde 281 bin olarak açıklandı. Artış virüs nedeniyle işten çıkartmalardan kaynaklanıyor.

        -20 Mart haftasının rakamının ise 500 bin ile 5 milyon kişi arasında çıkabileceği gibi, çok uçuk sayılabilecek tahminler yapılıyor. En düşük tahmin dahi gerçekleşse iki katı işsizlik artışı demek.

        -Haftalık işsizlik maaşı başvuruları küresel krizin doruk noktası olan Mart 2009’da ikinci haftada 654 başvuru ile rekor kırmıştı.

        -Böylesine ürkütücü bir veri, çok istisna olduğundan da dolayı açıklanmayacağı spekülasyonları yapılıyor. Açıklanmasının ekonomik açıdan anlamlı olmadığı konuşuluyor. Açıklanır da dudak uçuklatan yüksek bir rakam ortaya çıkarsa bu bile tek başına piyasaları karıştırmaya yetebilir.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar