Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Nasıl daha akıllı yaşarım?/ Alihan Mestci'nin yazısı

        Alihan MESTCİ/GAZETE HABERTÜRK-PAZAR

        Bilimin mutfağında son 2 asırdır acayip bir üretim var. Peki ne kadarı biz ölümlülerin sofrasına geliyor? “Yaşayan en seçkin toplumsal psikolog” olarak gösterilen Prof. Richard E. Nisbett’e (74) göre pek azı.

        Nisbett, geçtiğimiz salı piyasaya çıkan bir kitap yazdı. Amacı, en basit ifadeyle bilimin ürettiklerini, bizi daha akıllı insanlara dönüştürecek derecede basitleştirerek günlük hayata adapte etmek. Zira kendisi, “Mindware: Tools for Smart Thinking” adlı kitabının girişinde “Kitabımı bitirdiğinizde IQ’nuz yükselmeyecek ama daha akıllı yaşayacaksınız” diyor. Haydi canım!

        Ama Nisbett iddialı. “Yıllardır insanların akıl yürütme yolları üzerinde çalışıyorum. Gördüğüm şu; insanlar akıl yürütürken sistematik hatalar yapıyor. Eğer, bilimsel prensiplerden haberdar olsalardı, bu hatalar da düzeltilebilirdi” diyor telefonda. Durum, profesöre göre şöyle: “Bilimde 150 yıldır kaydedilen müthiş ilerlemeden günlük hayatlarımızda faydalanamıyoruz. Çünkü kimse bize bunu nasıl yapacağımızı öğretmiyor... Kitabım, insanların yaptığı sistematik hataları çözmeyi de değil, onları sonsuza dek defetmeyi amaçlıyor!”

        40 yılı aşkın deneyimiyle bu sonuca varmış profesör. Sıra bana gelince soruyorum: “Peki hayata nasıl daha akıllıca bakabiliriz?” İşte yazının geri kalanı, Nisbett’in bu soruya verdiği cevap... Zira kendisi bu kitabı yazarken koca bir laboratuvar kurdurup tezlerini destekleyecek toplumsal araştırmalar yapmış!

        ‘DELİLLERİ KULLANMAYI BİLİN’

        “Belirli bir karar almaları gerektiğinde insanlar, ellerindeki delillerin hangisini kullanacağını bilemez. Büyük çoğunlukla insanların kavrayış yetisinin zayıf olduğunu söyleyebilirim. Bir soru sorayım:

        Bir şehirde 2 hastane var. Birinde günde ortalama 15, diğerinde 45 bebek doğuyor. Bu hastanelerin hangisinde, günlük doğumların yüzde 60’tan fazlasının erkek ya da kız çocuğu olması daha olasıdır?

        İnsanların yarısı bu soruya ‘İkisi için de fark etmez’ diyor. Geri kalanın yarısı ‘Büyük hastanede’, diğer yarısı ‘Küçük hastanede’ yanıtını veriyor. Cevap, ‘Çok büyük ihtimalle küçük olan hastane’. Çünkü mevcudun daha az olduğu yerde çıkacak sonuçların toplumun tamamıyla benzeşmesi daha zor. Bahsi geçen küçük hastanede doğan bebeklerin yüzde 60’ının erkek olması bu yüzden daha mümkün.

        Bir örnek daha:

        Bir iş görüşmesi... Adaylardan birinin geçmişi ve referansları epey sağlam. Fakat o gün tutuk. Fiktif problemleri o sırada çözemiyor; ilginç, akıcı çözümler üretemiyor. Dolayısıyla görüşmeyi gerçekleştiren yönetici, onu ‘Hayal gücünden yoksun’, ‘Vizyonsuz’ diye niteliyor ve olumsuz oy kullanıyor.

        Yine de yarım saat, insan davranışlarını ölçmek ve gelecekte nasıl bir performans göstereceğini tahmin etmek için son derece yetersiz bir süre. Bu yüzden iş görüşmeleri bir işe yaramıyor ve çoğunlukla yanlış seçim yapılıyor. Oysa ki elimizde çok daha değerli bilgiler var. Mesela lise ve üniversite notları. Ama gelin görün ki notlara, o yarım saatlik görüşmeden daha az önem arz ediliyor.

        3 BÜYÜK HATA

        İnsanlar bu hataları yapıyor çünkü karar alırken bilgiden faydalanmıyor. En çok da şu 3 hatayı yapıyorlar...

        1 - İstatistikten faydalanın

        Aslında çok kolay! Ama biz istatistiklere baksak bile yanılgıya düşüyoruz. Tıpkı hastane örneğinde olduğu gibi... Mesela, ABD’de beyzbolda ‘yılın çaylağı’ seçilenler genelde bir sonraki sene başarılı olamazlar. Ardından bunun nedenleri üzerine tartışılır. ‘Kendine fazla güveniyor’, ‘Fazla popüler oldu’ derler. Aslında sporda herhangi bir uç değerin, yeniden ölçüm yapıldığında kendini aynı seviyede tekrar etmesi neredeyse imkânsız. Ya da sınıfın en iyi öğrencisi, bir sonraki sene de epey iyi sonuçlar alacaktır ama büyük ihtimalle ‘en iyisi’ olamayacak. Veya çok lezzetli bir yemek yediğiniz bir restoranda bir sonraki sefer büyük olasılıkla hayal kırıklığına uğrayacaksınız. Çünkü ‘mükemmel yemekler’, ‘mükemmel olmayan yemekler’e göre çok daha nadirdir.

        Dolayısıyla insanlar hayata ‘tesadüfler’ üzerinden değil de ‘sebepler ve izahları’ aracılığıyla baktıklarında daha az hayal kırıklığına uğrayacak. Yani şeflerin sıklıkla değiştiğini bilir, beklentilerinizin bir sonraki sefer yükseleceğinin farkına varır, sporda ‘olağanüstü’ başarılı sezonların birbirlerini tekrar etme ihtimalinin düşük olduğunu hesaba katarsanız tahminlerinizde yanılma riskiniz de o derece azalacak.

        2 - Bilgiyle beslenin

        Hayatınızın her anını kâr-zarar hesaplarıyla yönlendiremezsiniz ama yine de eylemlerinizin maliyetine ve sonucunda elde edeceklerinize bir bakın da ondan sonra sezilerinizle hareket edin. Yani karar almadan önce bilgiyle beslenin! Ama insanlar günlük hayatlarını yanlış maliyetfayda analizleriyle mahvediyor. Mesela insanlar çok para harcamak istemedikleri için ucuz, zararlı, lezzetsiz yemekler yer. Ama sıkıcı bir filme, biletine çok para ödedikleri için sonuna kadar tahammül eder, salondan çıkmazlar. Bunlar büyük hatalar. Çünkü bu sayede tasarruf yapmıyor aksine hayatlarını harcıyorlar. Para, batık maliyettir. Yani ödedikten sonra geri alamazsınız. Kötü yemek için para ödedikten sonra bir de onu yersem, ödediğim bedele bir de edindiğim kötü tecrübe eklenecek. Yapmayın, etmeyin!

        3- Kaybetmek çok can yakıyor

        Bir şeyi kaybettiğimizde duyduğumuz mutsuzluğun derecesi, aynı şeyi elde ettiğimizde hissettiğimiz mutluluk derecesinden daha fazla. Böyle dizayn edildik çünkü. Ve bu yüzden büyük bedeller ödüyoruz, saçma sapan tercihler yapıyoruz. İşte bir araştırma:

        Bir yazı-tura oyunu... Tura gelirse 100 dolar ödeyeceksiniz. Yazı geldiğinde karşınızdaki size ne kadar ödeyecek olursa bu bahse girersiniz?

        101 dolar mı?

        110 mu?

        120 mi?

        Hiçbiri değil.

        Ortalama bir insan bu iddiayı kabul etmek için karşısındakinden 200 dolar talep ediyor. Bu delilik! 100 dolar kaybetmenin ne kadar tatsız olduğunu bildiğimiz için teklifin 200 dolar olmasını bekliyoruz. İşte günlük hayatta da bu eşitsiz bakış epey etkili oluyor. 100 dolar kaybetmek ne kadar üzüyorsa 200 dolar kazanmak o kadar sevindiriyor. Bir başka araştırma daha da ilginç:

        Elinizde iki hisse senedi var. Paraya ihtiyacınız olduğu için birini bozmalısınız. Bir tanesi yakın geçmişte size iyi kazandırdı. Diğeriyse bu sürede değer kaybetti. Hangisinden vazgeçeceksiniz? Daha fazla kaybedeceğinizi öngörerek ikincisinden mi? Yoksa eğer onu bozdurursanız kaybınızı telafi edemeyeceksiniz diye ve ederi, ödediğiniz bedelden daha fazla geldiği için kazandıran senetten mi vazgeçeceksiniz?

        Çoğu insan, kazandıran senedi bozmayı tercih ediyor ‘Kaybetmek istemiyorum’ diye. Herhangi bir ekonomiste sorsanız bu tercihinizi size şöyle açıklayacak: ‘Emeklilik ikramiyesinden vazgeçip yoksulluğu mu seçiyorsun yani?’

        Kaybetmek o kadar canımızı yakıyor ki elimizdeki kârlı seçeneklerden vazgeçebiliyoruz. Pardon da biz deli miyiz.

        'EN AKILLI İNSANLAR TÜRKİYE'DEN ÇIKABİLİR'

        Nisbett, Türkiye’yi yakından tanıyor. Zira, kültürel psikoloji alanında çalışırken Türkiye epey ilgisini çekmiş. Hem son kitabı “Mindware”de hem de 2003’te basılan “The Geography of Thought” (“Düşüncenin Coğrafyası”, Varlık Yayınları, 2005) adlı kitabında Batılı aklın Doğulu akılla işbirliği yaptığı durumda ortaya en usta aklın çıkabileceğini savunuyor. Dolayısıyla konu, Türkiye’ye geliyor:

        ‘Türkiye, hem Doğu’ya hem Batı’ya yakınlığı itibarıyla dünyanın en akıllı insanlarının yetişebileceği ülke olabilir mi?’ diye soruyorum. “Türkiye’de, kısmen Doğu Asyalı kısmen Batı Avrupalı gibi fikir yürütülüyor. Dolayısıyla bu spekülasyon, haklı çıkabilir. Asyalılar ve Ortadoğulular dünyaya bütüncül bakar; Batılılar tekil düşünür. Türkiye’de ise Batı felsefesine de tam erişim var. Türkiye’nin bu bakımdan olağandışı bir örnek olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla Doğu ve Batı, eğitim stratejisinde de birleşirse sorunuzun cevabı ‘Evet’ olabilir. Çünkü akıl, ancak eğitimle geliştirilebilir.”

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa