Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler BBC Türkiye Türkiye'nin ilk kadın semt pazarı Diyarbakır'da: 'Yapamazsınız dediler, başardık'

        "Pazarcılık erkek gücüyle yapılan bir iştir. Bir bayan örneğin şu kamyon dolusu ürünü nasıl satsın, bu bir el işi olsa mesela onu da erkek yapamaz..."

        Bu sözler, Diyarbakır Bağlar'da pazarcılık yapan bir esnafa ait. Ama bu özünde erkek işi olarak algılanan meslekleri icra eden kadınlara karşı toplumsal bir bakışın da ifadesi sayılır.

        Pazarlarda kadınların satış yaptığı tezgahlarla sık sık karşılaşıyoruz ama tüm esnafın kadın olduğu pazarlar çok nadir.

        Diyarbakır'daki Bağlar ilçesi sınırlarındaki Bağcılar Mahallesi bu yönüyle farklı. Çünkü burada haftanın altı günü farklı bölgelerde kurulan pazarları kadınlar işletiyor.

        Yaklaşık 400 bin kişilik nüfusu ile Diyarbakır'ın en büyük ilçesi olan Bağlar'da belediye başkanlığına kadınların gelmesi ile "Kadın belediyeciliği" anlayışı hakim oldu.

        BDP'li belediye başkanı Yüksel Baran döneminde ilçede yaşayan şiddet mağduru ya da dar gelirli kadınların ekonomik hayata dahil edilmesi amacıyla şehrin ilk sabit kadın semt pazarı olan "Jiyan (Hayat) Semt Pazarı" projesi 2013 yılında hayata geçirildi.

        Jiyan, kurulduğu tarihte Türkiye'nin ilk resmi kadın semt pazarı olma özelliğini taşıyordu.

        İlk zamanlar Jiyan Semt Pazarı'nda 258 kadın, tezgah açtı. Ancak süreç içinde, pazar işlek bir yere kurulu olmadığı için çoğu işi bırakmak zorunda kaldı.

        Belediye başkanı Birsen Akat Kaya ile yapılan görüşmeler sonunda, 2016 yılından itibaren, haftanın altı günü ilçenin en kalabalık semti olan Bağcılar'da kadınlara gezici pazar hakkı verildi.

        Altı yılda çeşitli güçlükleri aşabilen 100'ü aşkın kadın, haftanın beş günü Bağcılar Mahallesi'nin çeşitli bölgelerinde pazar kuruyor. Cumartesi günü ise Jiyan Semt Pazarı'ndaki sabit pazarda çalışıyorlar.

        Ürünü bağırarak pazarlayan satıcı profili burada yok

        Cuma günü Hamravat adı verilen bölgede kurulan pazarı ziyaret ediyorum.

        Pazarın sakin ve sessiz olması dikkat çekiyor. Bağırarak ürününü pazarlayan satıcı profili yok burada. Bu sessizlik hali, klasik pazar gürültüsüne alışık müşterilere garip geliyor.

        Hava buz gibi soğuk. Yüksek apartmanların gölgesinde kalan tezgahlar daha da soğukta kalıyor. Bu yüzden bütün tezgahların arkasında dumanı tüten sobalar ile karşılaşıyoruz. Sobaların üzerinde demlenen çayın kokusu ise üşüyenleri mest edecek cinsten.

        Her tezgahta ayrı bir hareketlilik var. Tezgahında patates ve soğan satan Selime Tamir'in yanına gidiyorum. Kameraya konuşmak istemiyor ama röportaj verebileceğini söylüyor.

        Biz konuşurken yan komşuları Fatma ve Azime Toprak kardeşler, hazırladıkları kahvaltıya davet ediyorlar. Her iki tezgah güneşe nazır, gölgedeki tezgahlara göre onlar bugün şanslılar. Çay, peynir ve sütlü ekmek eşliğinde başlıyoruz sohbete.

        Selime bazı günler kahvaltı yapmaya zaman bulamadıklarını söylüyor. Azime çayları doldururken ablası Fatma işe nasıl başladıklarını anlatıyor. Her iki kardeş de bekar. Ama pazar sayesinde ailenin geçimini sağlıyorlar. Pazarcılık, Lice'nin bir köyünden yaşayan kardeşlerin ilk iş deneyimi.

        "Köyde bağ bahçe işleri ile uğraştığımdan elimden başka da iş gelmiyordu" diyor Fatma.

        'Ellerim titreye titreye tarttım'

        Bağlar Belediyesi'nin dar gelirli ve dezavantajlı kadınlar için pazar yeri açacağını bir akrabasından öğrenmiş. Öyle çok yol yordam da bilmiyormuş, akrabasının yardımıyla adını yazdırmış ve kısa süre sonra başvurusunun kabul edildiğini öğrenmiş.

        Pazarda ilk günü ise şaşkınlıkla geçmiş.

        "Ben ilk gün çok şaşkındım, adamın biri geldi, sebze aldı, ellerim titreye tireye tarttım, sonra ben adama ne kadar tuttuğunu sordum. Adam pazarcı olan sensin, ben değil diye cevap verince çok utanmıştım. Ama alıştık zamanla...Ben de kardeşim de bu pazar sayesinde ayaklarımız üzerinde durmasını öğrendik."

        Selime 50 yaşında, dört çocuk annesi. Eşi de halde hamallık yapıyor. Çocukları okula başladığında eşinin kazandıkları yetmemeye başlamış. O da çevresinden kadın pazarının kurulacağını öğrenmiş.

        Eşi dahi birçok akrabası pazarcılığın erkek işi olduğunu söyleyerek karşı çıkmışlar. Ara sıra gündelik temizliğe gitmek dışında hiç çalışmamış olan Selime, hayatın zorlukları, toplumsal yargılara baskın gelmiş ve tepkileri dinlememiş.

        "İlk hafta pazara çıkmaya utandım, gelmedim, sonraki hafta zor da olsa geldim. Birçok tanıdıkla karşılaştım, çok utandım" diyor.

        'Dilenseydin bu halinden daha iyi değil mi?'

        Kadın pazarcıları en çok üzen ise erkeklerden çok kadınların gösterdiği tepkiler.

        "Pazar erkek işidir, ne işiniz var burada, gidin, evinizde oturun diyen çok kadın oldu. Ama en unutmadığım şey kadının biri bana 'Hazreti Süleyman Camii'sine gidip elini açıp dilenseydin bu halinden daha iyi değil mi?' sözleri oldu. Bu laf çok gücüme gitti. Başta çok yıprandım, üzüldüm ama yanlış ve gizli bir şey yapmıyoruz, hepimiz alın terimiz, emeğimiz ile çocuklarımızın rızkını çıkarıyoruz" diyor.

        Pazarcılığın süreklilik istediğini ve yorucu olduğunu belirtiyor. Ama bu pazar sayesinde çocuklarını üniversitede okutabilmiş. Pazarcılık yaptığı son altı yılını ise hayatının en mutlu yılları olarak tanımlıyor.

        "Çok yoruluyorum, hele Ramazan ayında çok zor oluyor ama çocuklarımın eline harçlık verdiğimde dünyanın en mutlu insanı ben oluyorum ve tüm yorgunluğum o zaman gidiyor" diyor.

        Kadınlar, artan hayat pahalılığından ve bunun ürünlere yansımasından şikayetçi.

        "Dün bir kadın geldi ve inanır mısınız, sadece bir tane biber aldı" diyor Fatma.

        "Bize siz çok pahalı satıyorsunuz diye tepki gösteriyorlar ama bu bizimle ilgili değil, her şey artık çok pahalı" diye ekliyor.

        Tezgahında meyve satan bir başka kadının yanına gidiyorum.

        'Pazar hayatla mücadele etme yönümü geliştirdi'

        Güler yüzlü genç kadının adı Fatma Topval. Üç çocuk annesi olan Fatma, Antalya'da 15 yıl boyunca turizm sektöründe aşçı olarak çalışmış. Şiddet gördüğü eşinden boşandıktan sonra beş yıl önce ailesinin yaşadığı Diyarbakır'a yerleşmiş ve her şeye sıfırdan başlamış.

        "Bu pazar hayatla mücadele etme yönümü geliştirdi" diyen Fatma, boşanmış bir kadın olarak geleneksel değerlerin hakim olduğu bir yerde erkek işi olarak kabul edilen bir işte çalışmanın zorluklarını anlatıyor.

        İşin fiziki zorluklarının yanı sıra çevrenin psikolojik baskısı da her birinin ortak sorunu. Fakat zorluklar, Fatma'nın mücadeleci yönünü daha çok geliştirmiş.

        "Bu pazarın hayatıma kattıkları çok, burada mücadele etmeyi öğrendim" diyor.

        Pazar ürünlerini satın aldıkları hal ortamına girdiği ilk günü ise hiç unutamadığını söylüyor.

        " Halin içine girdiğim ilk günü asla unutmayacağım. Psikolojik şiddet bence fizikse şiddetten çok daha ağır, o insanların bakışları, dönüp dönüp bir daha bakmaları...Tamam hal ortamı kadın ortamı değil ama orası bir iş ortamı ve biz de işimiz için oraya gidiyoruz. O gün arkamdan şarkı, türkü söyleyenler mi dersin, sen git evde çocuklarına bak, biz kadın işine karışıyor muyuz, siz neden erkek işi olan pazarcılığa girişiyorsunuz diyenler gibi..."

        Karşılaştığı tepkilere rağmen pes etmeyi aklından geçirmediğini belirtiyor.

        "Yapacağız dedik, bunu yapmamız gerek dedik, oradaki komisyoncu ve hamal arkadaşlara buna alışacaksınız dedik. Alıştırdık, beş yıl oldu, zor süreçlerden geçtik ama artık güzel şeyler oluyor. Artık hepsi bizi tanıyor, gittiğimde her dükkanda ablacım buyur, bir şey lazım mı, çay ısmarlayalım diyorlar. Artık orası da pazar ortamı gibi oldu alıştılar. Belli hatalar yaptılar, ama alışık olmadıkları bir durumdu kadının hal ortamına girmesi. Acayip bakanları, kınayanları görmezden geldik, ağır bir mücadele verdik ama bence kazandık, biz onları onlar da bizi kazandı. İşimiz güzel çok şükür..."

        Pazarda ilk tezgahı kuran Hazal Tunç

        Fatma, pazarın kadınlar arasında dayanışma duygusunu geliştirdiğini de ifade ediyor.

        "Burası benim evim gibi, kime baksam, annem, kardeşim gibi. Bir üzüntüm, bir sevincim olsa rahatlıkla gelip paylaşabiliyorum. Ben bu sıcaklığı hiçbir yerde görmedim. Yorgunluğumuzu, üzüntümüzü, derdimizi, hepsini paylaşıyoruz."

        Bağlar Kadın Pazarcılar Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Hazal Tunç ise tezgahında yeşillik ve sebze satıyor.

        "Bu pazara ilk eşyasını döken bendim ve hala çalışmaya devam ediyorum" diyor.

        İşin en zor tarafının pikaplardan 20-25 kiloluk kasaları indirip bindirmek olduğunu anlatıyor. Tuhaf bakışlarla, tepkiler ona da zor gelmiş ama şimdi tepkiden çok destek gördüklerini ifade ediyor.

        Görüştüğüm kadınların ortak sorunu ise Bağlar Birinci Semt Pazarı esnafına Bağcılar Mahallesi'nde yer verilmiş olması. 400 pazarcının tezgah kurduğu bu yeni pazar nedeniyle satışların çok düştüğünü ve birçok tezgahın kapandığını söylüyor.

        Hazal, Jiyan Semt Pazarı için Belediye Meclisi kararı ile pilot bölge olarak Bağcılar Mahallesi'nin seçildiğini belirtiyor. Erkeklerin cumartesi günü kurduğu daha büyükçe olan pazar, kadınların pazar alanlarına çok yakın bir yerde kurulmuş.

        "Geçen sene bir pazarımızı erkeklere verdiler. Pilot bölge olarak Bağcılar sadece kadın pazarcılara açık olacaktı, öyle bir teminat verildi. Üç pazar yerimizin ortasındaki bölgeye bir pazar yeri daha istedik ama belediye geçen yıl orayı erkek pazarına açtı. Gelirimiz yüzde 30 düştü, bu yüzden tutunmakta güçlük çeken, borçlanan pazarcı arkadaşlarımız var. Belki seçimden sonra bir umut pazar yerimizi yine bize verirler. Yoksa birçok arkadaşımız pazarcılığı bırakmak zorunda kalacak."

        'Amacımız kadın pazarcıları mağdur etmek değil.'

        Kadınların talebi ise belediyeden pazar yerinin isimlerine kaydedilmesi. Böylece kendilerini daha güvende hissedeceklerini ifade ediyorlar.

        Ama Bağlar Belediye Başkan Yardımcısı Pervin Ayli Yağız, pazar yerlerinin tüm hakkının belediyede olduğunu ve pazarcılara kaydedilmeyeceğini belirterek şöyle devam ediyor.

        "Bağcılar'da 1200 pazarcıya yer verdik çünkü daha önceki yerleri çok sıkıntılıydı, karakolun ve okulların arasında kalan, trafiği çok aksatan bir yerdi. Onlar da mağdur oluyordu. Milli Eğitim ve Kaymakamlık onlara yer bulmamızı istedi. Bu kararda amaç kadın pazarcıları mağdur etmek değil. Kadın arkadaşlarımız şunu karıştırıyor, kadınlara ait olan pazar Jiyan semt pazarı. Tüm gezici pazarları kadınlara tahsis etmedik. Kadın pazarı da ihtiyaca cevap veremiyordu, yeterli gelmiyordu. Vatandaşın bize pazar yerlerinin artırlıması yönünde çok sayıda başvurusu oldu. Ama kadın pazarcılar mağdur olmasın diye bölgede pazar sayısını artırmadık. Kadınların da fikrini alarak onların sabit pazarda olacakları güne denk getirecek şekilde, daha önce pazar olmayan bir bölgeyi erkek pazarcılara verdik."

        Diyarbakır'da gözler kadın pazarcılara alışmış olsa da "pazarcılık erkek işidir" algısı kolay kolay değişeceğe benzemiyor. Kadın pazarcılar ile erkek pazarcılar arasında bir yıldır devam eden yer sorunu ise bir süre daha devam edecek gibi.

        Şurada Paylaş!
        Yazı Boyutu

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ

        Habertürk Anasayfa