Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Türkiye'nin görme engelli ilk diplomatı Habertürk'e konuştu

        5 yaşında salıncaktan düşüp görme engelli oldu. Ama bu engeli onu hayattan koparmadı. Hatta daha sıkı sıkıya bağladı. Öyle ki bir ilkokulda Turgut Özal ile yollarının keşismesi ona hayatta bambaşka bir yol çizdirdi. O Türkiye’nin tek görme engelli kadın diplomatı oldu. O isim Dilek Ertürk. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun tek kadın üyesi Dilek Ertürk, HABERTÜRK’ten Fevzi Çakır'a konuştu.

        “BENİM YOLUM OLDUKÇA PATİKALI AMA KEYİFLİYDİ”

        Ben Türkiye'nin ilk diplomasi alanında çalışan görme engellisiyim. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu'nun da tek kadın üyesiyim. Benim yolum hakikaten oldukça patika, oldukça uzun ama bir o kadar da keyifliydi. Malum patika yollar hep daha manzarası hoş, keyifli yollardır. Benim hayatım da böyle bir güzergah izledi.

        “5 YAŞINDA SALINCAKTAN DÜŞTÜM”

        Engelleniz nasıl oluştu?

        9 Mart 1974'te Ankara'da doğdum. Beş yaşında geçirmiş olduğum bir kaza neticesinde salıncaktan düştüm ve düşme esnasında beyimdeki göz sinirleri tahrip olduğundan gözlerimi kaybettim.

        “ZORLU BİR SÜREÇ BAŞLADI”

        Engelinizin ortaya çıkmasının ardından hayatınız nasıl şekillendi?

        Zorlu bir süreç başladı. Ama benim ailem özellikle de annem çok büyük dirayet sergiledi. O bu tür engellerin eğitim ile aşılacağına inanıyordu. Dolayısıyla ben de eğitimime ağırlık verdim. İlk ve orta okul eğitimimi Aydınlıkevler Gören Eller İlköğretim Okulu'nda, liseyi Keçiören Lisesi'nde. Üniversiteyi ise Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde tamamladım.

        “BENİ ZORLAYAN BAKIŞ AÇILARIYDI”

        REKLAM

        Engeliniz eğitim sırasında sizi zorladı mı?

        Benim görme engelim eğitimime hiçbir engel oluşturmadı. Benim engelim benim bakımından hiç bir engel teşkil etmedi, etmiyor da. Beni zorlayan bakış açılarıydı, malum o dönemde bize özgü programlar yok, teçhizat yok. Bundan kaynaklı sıkıntılar vardı. Bir de insanların bakış açılarından kaynaklı bir sıkıntı vardı. Onlar daha çok yardıma ihtiyaç duyan, koluna girilip karşıdan karşıya geçirilen, biraz bunalım problem hissettiğinde de telkinde bulunulan bir engelli modelini daha çok seviyordu, bizim toplumumuz, onlardan biri olarak bu toplumda yer bulan birey olduğunun bilincinde olan üretken bir engelliyi bizim toplumumuz rahat kabullenemedi.

        “’SEN İLK GÖRME ENGELLİ DİPLOMAT OLMALISIN’ DEDİ”

        Özal ile nasıl tanıştınız, onunla karşılaşmanız hayatınızı nasıl şekillendirdi?

        İlkokul son sınıfta 23 Nisan'da engelli çocukları temsilen devlet büyüklerimizi ziyarete gitmiştim. O dönemde rahmetli Turgut Özal başbakandılar. Ve bana ne olmak isteğimi sordular, ben de avukat olmak istediğimi söyledim. 'Neden' dedi. Efendim ben duygu ve düşüncelerimi iyi ifade ediyormuşum, çevremde öyle söylüyorlar, dedim. 'Hayır, siz engelliler hukuk alanında son derece başarılısınız, bunu biliyoruz, ama sen farklı olmalısın, ilk olmalısın, başka bir alanda ses getirmelisin' dedi. 'Peki ben hangi işi yapabilirim, Sayın Başbakanım' dedim. Bana sen 'Türkiye'nin ilk görme engelli diplomatı olmalısın' dedi. Üniversite sınavına gireceğim gün 1993 yılı 17 Nisan'da hayatını kaybetti. Hiç unutmuyorum, zira ertesi gün sınavım vardı. Rahmetli olunca sayın Özal bunu artık vasiyet olarak kabul ettim. Ve bu yönde eğitimimi şekillendirdim.

        REKLAM

        “ÖN YARGILAR BÜYÜKTÜ”

        Diplomasi çalışmalarınız ne zaman başladı?

        2000 yılında Dışişleri Bakanlığımıza düz memur olarak başladım. Malum kodlar. ön yargılar büyük. Kariyer memurlukları önünde büyük engeller vardı. 2000-2010 yılları arasında Dışişleri Bakanlığı Avrupa Konseyi ve insan Hakları Genel Müdürlüğü'nde onların deyimiyle benden merkez memuru olarak istifa edildi. Akabinde teşkilat yapımızda yapılan değişikle, evvela zihinlerde yapılan dönüşüm sonucunda ben istisnai diplomat yani insan hakları danışmanı olarak atandım. 4-5 ay kadar Diplomasi Akademisi'nde eğitim aldım. Akabinde Göç Dairesi'nde insan ticareti ile mücadele gibi göç konularında çalışmaya başladım ve pek çok ülkede seminerler verip, ülkemizde yapılan güzel işleri dünya ile paylaştım. 2012-2015 yılları arasında Viyana'da bulunan AGİT'teki Daimi Temsilciliğimizde görev yaptım.

        REKLAM

        “KURUMUMUZUN ÜÇ MİSYONU VAR”

        İnsan Hakları Kurumu'ndaki çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

        2015'te merkeze döndüğümde bu kurula üye olarak Sayın cumhurbaşkanımızca atandım. Biz kurum olarak üç misyonumuz var, Birinci misyonumuz insan haklarının korunup geliştirilmesi, bu anlamda muhtelif akademisyenlerimizle uzmanlarımızla neşriyatla çıkarmaya çalışarak bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. İkinci misyonumuz Ulusal Önleme Mekanizması. Yani nedir? Yani alıkonulma merkezlerinde tutulan, cezaevleri gibi kurumlarda incelemelerde bulunmak suretiyle oralarda kötü muamele ve işkence ile mücadelenin önlenmesi niteliğinde bir misyonumuz var. Bu bağlamda pek çok alıkonulma merkezine ziyaretlerimiz oluyor. Üçüncü misyonunuz ise bu bizim kurumumuzun en temel ve omurga diyebileceğimiz bir misyondur. Ayrımcılıkla mücadele misyonumuz...Bu anlamda resen incelemeler yapabildiğimiz, gibi başvuruları inceliyoruz.

        REKLAM

        “BEYLERİ BAZEN ŞAŞIRTIYORUM, AMA BANA SAYGI DUYUYORLAR”

        Kurumdaki çalışmalarınızdan memnun musunuz?

        Keyifli, ben çok keyif alıyorum. Çünkü benim amacım hayatlara dokunmak. İnsanların yaşamlarında küçücük de olsa bir değişime neden olmak, ezberleri bozmak. Burada tek hanım olarak çalışmak çok keyifli. Buradaki beyleri bazen şaşırtıyorum. Ama genellikle bana saygı duyuyorlar. Fikirlerimi alıyorlar.

        “KENDİLERİNİ ENGELLERİNDEN İBARET SAYMASINLAR”

        Son olarak sizin gibi engellilere nasıl bir mesaj göndermek istersiniz?

        Her şey bakış açısı. İnansınlar, kendilerini engellerinden ibaret saymasınlar. Bulundukları toplumda zaten bunu onlara dikkat edeceklerdir. Bunu o kadar önemsemesinler, bir şeyler yapabileceklerine, bu toplumun bir bireyi olduklarını yürekten inansınlar. Siz kendinizi nereye koyarsanız, insanları zor da olsa insanları o noktaya getiriyorsunuz. Üretebileceklerine bir değer olduklarına daima inansınlar, kendilerine engellerinden ibaret görmesinler. Hem ben onları artık kendim daha çok şanslı görüyorum. Çünkü teknolojik imkanlar hayli gelişti.

        Şurada Paylaş!
        Yazı Boyutu

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ

        Habertürk Anasayfa