Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yeni Medya Size katılıyorum ama gülmekten...

        Siz dediklerim Ertuğrul Özkök ve Murat Bardakçı. Gülmek dediysem katiyen alaycı değil, ikisi de büyüğüm olur. Tamamen sempati gülüşü bu. Çünkü karşılıklı kalem şakırdattıkları konu ‘dilde cinsiyetçilik’. Ve her ne kadar dil üstadı olsalar da cinsiyet ayrımcılığında kadın kavrayışına sahip olmalarına imkân yok. Öyle erkek erkeğe tartışmak olmaz. Sıra bende...

        Cinsiyetçi dile karşı gazetesinin kırmızı çizgi jandarmasını ballandıran Ertuğrul beye katılmıyorum; beraber çalıştığımız dönemde “Canım kadın yerine bayan denilse ne olur, hanım desen ne çıkar, amma abarttınız” şeklinde direnç gösterdiği ve bunun üzerine "Üç işlevli şişme bayan" başlığıyla, kendimce çok ikna edici argümanlarla detaylı bir yazı döşendiğim halde kadınların derdini anlatamamanın çaresizliğini yaşattığı için...

        Ayrıca yayın yönetmenliği döneminde, “Kadınların da genel kanının aksine çeşitli kalp hastalıklarından muzdarip oldukları” haberine, gazetenin birinci sayfasından “Türk kadını kötü kalpli” şeklinde galiz bir başlık atılmasına meydan verdiği için…

        REKLAM

        BEN DE ADAMIM!

        Murat Bardakçı’ya da katılmıyorum; kendimi adam yerine koymama itiraz ettiği için. Sözde cinsiyetçi dili önlemek adına, 'adam' yerine 'insan' sözcüğünün kullanılmasına, "Kadın da adamdır" diyerek yaptığım itirazı inatla reddettiği için…

        Çok mu kişisel oldu? Toplumsal bağlamda (Murat bu sözcüğü çok sever!) açayım… Cinsiyetçi dil yapay zekânın kırmızı çizgileriyle çözülecek bir mesele değil. Çünkü mesele sözcüklerden ibaret değil, tamamen zihinsel.

        Örneğin Özkök şöyle yazıyor: “Bugünden itibaren ‘adam gibi adam’ demeyeceğim… Demeye kalkarsam görünmeyen bir el bu kavramın üzerine kırmızı bir çizgi çekecek…” Bardakçı da cevaben, “O kırmızı çizgi Türkçe’nin kanıdır” diyor, dilin budanmasından dem vuruyor. Tamam dilin budanması da, sorun orada bitmiyor. İyi bir haslet olan 'adam'lığı sadece erkek cinsine kilitliyor. İkisi de… Ve kadınları sıfırladıklarının farkına varamıyorlar. Var mı bu yaptıklarına kırmızı çizgi çekecek bir yapay zekâ?

        REKLAM

        Dilde cinsiyet ayrımcılığına son vermek için geliştirilen yapay belleği överken, “Mesela ‘iş adamı’ demek yok artık... ‘İş insanı’ diyeceğiz…” yazıyor Ertuğrul bey. İyi de TDK sözlüğüne bakarsanız, 'adam' sözcüğünün ilk anlamı zaten 'insan'. Sonra Gülse Birsel’in yazısındaki ‘delikanlı gibi’ sözüne takılıyor; “Uyuyor mu yapay zekâ” diyerek. Delikanlı masum bir sözcük, neden kırmızıyı hak etsin ki?

        ERKEK ZİHNİYETİ

        Murat, cinsiyet belirtmek yerine 'insan'ın kullanılmasına karşı çıkarken şu örneği veriyor:

        "Ne? 'Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır' mı dediniz? Utanın ve hemen çağdaşlaşın! 'Her başarılı insanın arkasında bir insan vardır' diyeceksiniz, yoksa Ertuğrul ağabeyiniz hiddet buyurur!

        Bu deyişteki garabeti fark edemiyor erkek zihniyle. Ertuğrul bey'in de sadece kadın ve erkek sözcüklerine itiraz edeceğini düşünüyor. Oysa benim tanıdığım Özkök bu tür arkaik deyişlere asla başvurmaz. O kadın, niye ille de erkeğin arkasında!

        “Kızını dövmeyen dizini döver" de ayrı bir münakaşa konusu. Murat'a göre dilin bu deyimden yoksun kalması söz fukaralığına ve cehalete yol açarmış. Buna benzer sakil deyimleri kullanmamak dili budamaksa varsın fakir kalsın o dil.

        Sofist retoriğinden miras örnekler dökülüyor Murat'ın hınzır kaleminden; "Cinsiyetçi ayrımı ortadan kaldırma işinde hayvanları da unutacak değiliz ya! Öküz ve inek kelimeleri artık terkedilecek ve 'ot yiyen ama koyundan büyük dört ayaklı mâlûm hayvan' gibisinden sözler edilecek..." Mantık ilminin safsata sınırlarını zorluyor; hani "Kör at nadirdir..." önermesindeki gibi.

        “HASTA ETTİK DERKEN…”

        Erkekler toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda ne kadar modern, hassas ve içten olursa olsun meseleye kadın kavrayışıyla yaklaşamıyorlar. Yakın zamandan bir örnek… Gazete Habertürk’ün birinci sayfa toplantısındayız. Kadınların ruhsal hastalıklarındaki artışla ilgili bir haber. Sür manşet yapacağız. Genel Yayın Yönetmenimiz Selçuk Tepeli patlatıyor başlığı: “Kadınları hasta ettik!” Masadaki tek kadın olarak anında ayağa fırlıyorum: “Ettik derken… siz kim???” Olay yerindeki bütün erkekler şaşırıyor tepkime. “Ettik derken toplumu kastediyorsunuz ama o toplumun yarısı kadınlardan oluşuyor. Kadınlar mı kadınları hasta eden? Siz birinci çoğul şahısla erkek dilini konuşuyorsunuz. Toplumu erkeklerden ibaret kılıyorsunuz…”

        REKLAM

        Dilimde tüy bitiyor ama anlatabildiğimden emin değilim, tamamının bakışları şüpheci.

        "Cinsiyetçi dili erkeklerin haddine mi?" derken bütün erkekleri kastetmiyorum elbette. O cepheden Kadir’e (Kaymakçı) katılıyorum meselâ; "Sosyal medyada iki tık, birkaç retweet, üç-beş like fazla almak için yapılan 'imaları' anlayamayan 'yapay zekâ'nın 'Bu yazıda cinsiyetçi içerik tespit edilmedi' ibaresi zekalara hakaret değil mi?" diye yazmış ya, onu kastediyorum.

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa