Ben Öldükçe Yaşarım
Büyük kentin acımasız kirli dünyasında, acılı bir tükenişin, umutsuz bir aşkın şiirsel öyküsü. Salon filmleri yapımcılarının dışladığı ve salon işletmecilerinin Beyoğlu sinemalarında "Koltuklarımız kırılıyor, seyircimiz değişiyor” gerekçesiyle filmlerini oynatmadıkları Yılmaz Güney'in ilk çizgi dışı filmlerinden biri. Konu, kan davası karşıtı bir öyküyü işliyor. Töre baskısıyla anası tarafından babasının intikamını alması için zorlanan, buna karşılık kan davasına karşı çıkıp Istanbul'da pavyon fedailiği yapan taşralı bir gencin dramı. fedai Ahmet (Yılmaz Güney), barın dansöz kızına gönlünü kaptırıp onu bu bataktan kurtarmaya çalışırken başı derde girer.