Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık "Neslimizi tüketmeye çalışıyorlar"

        HABERTURK.COM SAĞLIK HABERLERİ SERVİSİ

        Nişasta bazlı şekerdeki büyük tehlike yine HABERTÜRK TV ekranlarında uzmalarla birlikte masaya yatırıldı. Pelin Çift sordu, Sağlık Eski Bakanı ve MHP Milletvekili Osman Durmuş, Kalp Cerrahı Prof. Dr. Bingür Sönmez ve İzmir Eski Büyükşehir Belediye Başkanı Burhan Özfatura yanıtladı. İşte o konuşmalardan bazı notlar:

        "YÜZDE 15'LİK KISIM RESMİ BİLGİ, GAYRİRESMİ KISMINI BİLMİYORUZ"

        Sağlık Eski Bakanı ve MHP Milletvekili Osman Durmuş:

        Şeker pancarından üretilen şekerler her bakımdan güvenilir şekerler. Özellikle bizim ülkemizde mısır ithalatı, mısıra dayalı nişastalı şekerler, ithal edilen mısırlarla ilgili çok ciddi söylentiler var. Söylentiye dayalı olarak konuşmak istemiyorum ama genetiği değiştirilmiş mısır tohumları getiriliyor. Dolayısıyla biz bir GDO Yasası, Gıda Güvenliği Yasası ile ilgili çalışmalar yaparken bütün gıda maddeleri üzerinde "Genetiği Değiştirilmiş Üründür" etiketi bulunsun istiyorduk. Hükümet, bu konuda henüz istenilen adımı atmadı. Türkiye modern tarımı şeker pancarı ekimiyle öğrendi. Şeker pancarı sahaları oksijenlenme bakımından oldukça elverişli. Yüksek oksijen ortamıdır. Şeker pancarı tarımının modernizasyonunda katkısı olduğu gibi özellikle çiftçinin ekonomik gücünü artırmasıyla ilgili ciddi payı vardı. Şeker fabrikası sosyal ekonomik dağılımı dengelemek için kurulmuş fabrikalardı. Bu nişasta bazlı olanlardan en çok fruktozdan şikâyet ediliyor. Fruktoz meyve şekeridir aslında. Ama enzimlerle şekillendirilmiştir. Fruktoz, vücuda alındıktan sonra insüline ihtiyaç duymadan kolayca emilebilen bir şeker türü. Fazla miktarda alındığı gibi tatlandırma oranı da yüksek olan bir ürün. Çocuklar tarafından tüketimi çok fazla olabilmekte. Günümüzde en büyük sorunlardan birisi obezitedir. Bu bakımdan ele aldığımızda şişmanlıkla bazı hastalıklar arasında ilişki vardır. Mesela metabolizmatik hastalıklar. Böbreklerde nefrotik sendromu oluşması, diyabet, kadınlarda meme kanserinin etkenlerinden biri de şişmanlık. Beslenme insan sağlığında çok önemlidir. Dengeli beslenmeye dikkat etmemiz gerekiyor. Aynı zamanda sentetik, insan organizmasına uygun olmayan gıdaların tüketilmemesi için çaba göstermemiz gerekiyor. Üzüleyerek söylemek isterim ki, Türkiye'de bir Gıda Yasası çıktı. Gıda Yasası değiştirildi. Eskiden Gıda Yasası'nda fabrikada ya da mandırada üretim tesisini Tarım Bakanlığı teftiş ederdi. Ama sofrada, restoranda, tüketimde Sağlık Bakanlığı Gıda ve Çevre elemanları kontrol ederdi. Ama şimdi Sağlık Bakanlığı devreden çıktı. Türkiye'de çok ucuz fiyatlara peynir, sucuk satılıyor. Bunların kontrolü mümkün değil. Süt tozu ve nişasta gibi ürünlerin katıldığı peynirler tüketiliyor. Bunlar da nişasta bazlı mısırlardan üretiliyor. Burada meselenin sağlık boyutuyla ilgiliyim. Ne ekonomideki rekabet eden gruplarla ilgiliyim ne de bu kurumlarla. Bütün çikolatalarımızın üzerine tüketicilerin dikkatini çekecek boyutlarda "GDO", "NBŞ" yazılması lazım. "Bizim ürünümüzde şeker pancarı şekeri kullanılıyor" ya da "Bizim ürünümüzde genetiği değiştirilmiş lesitin var" denmeli. Ben diyorum ki tüketiciye kullandığınız üründe nişasta bazlı şeker mi var pancar şeker mi var. Lesitinin genetiği değiştirilmiş mi, değiştirilmemiş mi bakmalı. Şu anda Türkiye'ye deli dana hastalığı olan hayvanlar geldi. Kullandığımız şekeri, tuzu, yağı dengeli almalıyız. NBŞ'nin kanser yaptığına dair bir şey yok ama obezitenin kanser yaptığı biliniyor. Genetiği değiştirilmiş ürünler ileride ne yapar takip etmek gerek.

        Karbonhidratlı besleniyoruz. Kandaki insülin miktarıyla doyma olur. Karın civarında yağlanmaya neden oluyor bu ürünler. Göbek kalınlığı ve kalp hastalığı arasında bağlantı var. Kotanın aşağı çekilmesi gerek. Burada insan sağlığı dikkate alınmıyor. Bir ülkede Sağlık Bakanı "Komisyon toplayacağım" derseniz... İstediğiniz literatüre girdiğinizde GDO'lu ürünler, nişasta bazlı şekerle ilgili konuları bulursunuz. Bu konuları Tarım Bakanlığı'na bırakırsanız böyle olur. Sağlık Bakanlığı gıdayla ilgili değilse bunun neresinde olacaklar. Bu ülke sağlıksız gıda tüketimi bakımından zirve yaptı. Türkiye yüzde 15 sınırını aştı. Bu resmi bilgi, gayriresmi kısmını bilmiyoruz.

        VİDEO İÇİN TIKLAYIN

        "SİGARA YASAĞINDAKİ MÜCADELENİN AYNISINI NBŞ'DE DE BEKLİYORUZ"

        Kalp Cerrahı Prof. Dr. Bingür Sönmez:

        Obezite çağımızın felaketi. Mısır şurubu şerbeti hayatımıza girdiği yıllardan itibaren obezitenin 3 misli arttığını biliyoruz. Bugün ABD'de normal insanın yok denecek kadar az. Bazı ABD'li meslektaşlarım iki ameliyat masasını yan yana koyarak ameliyat yaptıklarını söylüyor. Avrupa'da on misli fazla kotası olan ürünü konuşuyoruz. Bu, iyi bir şey olsaydı Fransa'da, Almanya'da yüzde 1'in altında olmazdı. Bizde ekonomik nedenlerle kotanın yüzde 15'e çıkarılması olayın art niyetli olduğunu gösteriyor. Mısır şurubu şerbeti alınınca sürekli yağ deposuna gidiyor. Gerçek düşmanın NBŞ olduğunu biliyoruz. Annelerimizin yaptığı baklavadan 2 dilim yiyince doyardık. Bugün bir baklava alıyorsunuz sürekli yiyorsunuz ve doymuyorsunuz. Kan şekeriniz düşüyor, hipoglisemi oluşuyor ve sürekli yiyorsunuz. Şişman insanların iştahı çok olduğu için kilo aldığını düşünüyorsunuz ama bu gıdalar bunu yapıyor. Burada en büyük sorumluluk Sağlık Bakanlığı'nda. Çocuğunuza "Yeme" diyerek başa çıkmanız mümkün değil. Aldığınız her şeyde bu mısır şurubu var. Kutuların üzerine yazılması yetmez. Yüzde 1'in üzerinde olmayacak. Anne baba olarak mücadelede güçsüzüz. Sağlık Bakanlığı'nın sigara konusunda verdiği mücadelenin aynısını nişasta bazlı şekerler için de bekliyoruz.

        VİDEO İÇİN TIKLAYIN

        KISIRLIK ORANI YÜZDE 1,5 İKEN ŞİMDİ YÜZDE 20"

        İzmir Eski Büyükşehir Belediye Başkanı Burhan Özfatura:

        Yaklaşık 8-9 senedir bir ara PANKO BİRLİK'in danışmanlığını yaptığım dönemde ciddi araştırmalar yaptık. Türkiye'yi yönetenler bir takım dış kartellerin, ABD'nin İsrail'in ve bir takım AB ülkelerinin çıkarları uğruna Türk halkının zehirlenmesine açık ve net göz yumuyorlar. Bu konuda endişeliyim. Çünkü Türkiye'de tüketilen, Türkiye'ye ithal edilen gıdaların büyük bir bölümü bizi zehirleyen şeylerle dolu. Her taraftan saldırıyorlar. Bir taraftan GDO'lu gıdalar. Pirinç, mısır, soya ve benzeri... "Bunları hayvan yemi yaptık" diyorlar. Hiç hayvan yemiyor muyuz? Tavuk, koyun, kuzu, inek yemiyor muyuz? Oradan geliyor bize. 1975'te kısırlık oranı yüzde 1,5 iken 2009'da yüzde 20'ye yükseldi. Neslimizi tüketmeye çalışıyorlar. Bir taraftan tereyağ yasaklanıyor, yumurta yasaklanıyor. Onun dışında NBŞ ve suni tatlandırıcılarla yapılmış gofretten, çikolataya, bebek mamasından, içeceklere kadar hepsi bizi değişik vesilerle hasta ediyor. Türkiye'de bu konuyu herkes biliyor. Başta Başbakan'ın, Sağlık ve Tarım Bakanı'nın duyarlı olması lazım. İnanılmaz bir facia yaşanıyor. Tohum ithal etmiyoruz, ihraç ediyoruz diyorlar. Halbuki ediyoruz. Bunlar GDO'lu tohumlar. Bakın topraktan mahsüller öldü. Kolalı içecekler, kendileri itiraf etti. Oradaki maddenin insan DNA'sına uygun olmadığını söylediler.

        VİDEO İÇİN TIKLAYIN

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa