Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Havacılık sektörü korona salgının yaralarını atlatıp tekrar yukarı doğru ivme kazandığı bir sezon geçirdik. Ama iklim değişikliğinin sebep olduğu başka süprizlerle karşılaştık. Avrupa’da hava trafiğine bu yaz ciddi anlamda iklim değişikliği damga vurdu. Savaş sebebiyle hava koridorlarının daralmasıyla da bu sorun daha fazla hissedildi.

Havayollarının rakamları yaz döneminde yolcu sayısında 2019’un bile üzerine çıktığını gösteriyor. Operasyonlarda yaşanan sıkıntılar, uzun süreli rötarlar, iptal edilen uçuşlar ise hep akıllarda kalacak. Ancak ne kadar süre kalacak? Asıl mesele bu. Gelecek yazın da iklim değişikliği sebebiyle rötarlar yaşanacak mı? Yoksa geride mi kalacak? Bilinmiyor. Hatta kestirilemiyor. Özellikle Avrupa’da bu yaz yaşanan sorunlar neredeyse dünyadaki tüm havayollarının operasyonlarını etkiledi. Bu sıkıntılardan dolayı sürekli havayolları suçlandı. Bazen 10 saat ve daha fazla süre havalimanında bekleyenler olduğu gibi uçakların kalkış izni alamaması sebebiyle yolcuların uçaklarında 1 saatten fazla bir süre bekledikleri zamanlarda oldu.

Bu kötü operasyon süreçleri hangi durumlardan kaynaklandı? En etkili olan sebep iklim değişikliği mi ve sorun büyüyerek devam edecek mi? Operasyonel açıdan diğer hangi durumlar yolcuların mağdur olmasına neden oldu? Yaz yoğunluğunun azalması sonrasında asıl problemler ne kadar geride kaldı?

Avrupa ve dünya genelinde havacılık sektöründe yaşanan rötarların detaylarına bir göz atalım.

1- Küresel ısınma

Küresel ısınma kaynaklı hava olayları artık uçuş operasyonlarındaki gecikmelerin en önemli nedenleri arasında yer alıyor. Dünyanın her tarafında da etkili oluyor. Fakat trafiğin yoğun olduğu yerlerde bariz olarak kendini hissettiriyor. Olağanın dışındaki yağmurlar, dolular operasyonlarda sıkıntılara sebep oluyor. Yaz döneminde Avrupa’da statlara dolu yağdı. Maçlar oynanmadı. Havacılığa yansıması ise yapılamayan seferler ve rötarlar oldu. Fakat bu gecikmelerde en büyük faturayı havayolları ödedi. Ayrıca yolcu nazarında da bir numaralı sorumlu olarak havayolları yer aldı. Başta küresel ısınma olmak üzere diğer nedenlerden dolayı yaşanan rötarlarda artık diğer havacılık sektörü paydaşlarının sorumluluk alması gerektiği tartışılıyor. Özellikle havalimanları rötarlardan zarar görmek yerine bazı durumlarda en fazla istifade eden duruma geçebiliyorlar. Hiçbir açıdan da sorumlu olmamaları havayolları tarafından daha sık gündeme getirilmeye başlandı.

2- Savaş kaynaklı sorunlar

Salgın sonrası başlayan Ukrayna-Rusya savaşı havacılık sektörünü olumsuz etkiledi. Havayolları bu iki ülke arasındaki savaş nedeniyle bu bölgelerin hava sahasını kullanamıyor. Özellikle Rusya sebebiyle hava koridoru çok daraldı. Bu iki ülke üzerinden yapılan uçuşların rotaları değiştiği için bazı operasyonlarda sıkıntılar yaşanıyor. Ukrayna-Rusya hava sahasının yanı sıra Suriye, bir dönem Libya ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti son olarak İsrail ve Gazze’de yaşanan savaş nedeniyle Lübnan hava sahası kullanılamıyor. Bu rotalarda uçuşlar güvenlik sorunları sebebiyle yapılamıyor.

3- Spor müsabakaları

Geçtiğimiz yıl Katar’da düzenlenen Futbol Dünya Kupası müsabakalarının ardından bu yılda futbolda Avrupa Şampiyonası heyecanı yaşandı. Özellikle Avrupa Şampiyonası sırasındaki hareketlilik yani hava sahasının yoğun olması havayollarının uçuşlarının gecikmesine yol açtı. Avrupa Futbol Şampiyonası nedeniyle iş jeti uçuşları çok fazla olduğu için Avrupa hava sahasında yoğunluk yaşandı. İklim değişikliği ve savaşlar sebebiyle daralan hava koridoru sorunları da eklenince ciddi anlamda rötarlar yaşandı. Avrupa Futbol Şampiyonası’nın bitişinin ardından Paris’te gerçekleşen Olimpiyat oyunlarıyla da Avrupa hava trafiğinde yoğunluk ve sorunlar devam etti.

4- Motor sorunu

Pratt & Whitney PW1100G motorlarındaki sorun nedeniyle havayolları en yoğun dönemlerinde filo sıkıntısı yaşadı. Dünya genelinde havayollarının filosundaki yüzlerce uçak motor sorunu nedeniyle yerde yatıyor. Yere indirilen uçakların yükü ise filodaki diğer uçaklara kalıyor. Bu yüzden sefer aksamaları ve rötarlar yaşanıyor. Türk Hava Yolları ile birlikte dünyada çeşitli havayollarının filosunda bulunan 1500’ yakın Airbus A320 ve A321uçaklarında kullanılan Pratt & Whitney PW1100G motorlarında önemli sorunlar ortaya çıktı. THY’de yıl sonuna kadar 45 civarında Airbus uçağınının motor sorunu sebebiyle yere inmesi bekleniyor. Sorun Airbus’ın A320 ve A321 ailesi uçaklarında kullanılan Pratt & Whitney PW1100G motorlarında. Pegasus Havayolları bu model uçaklarda Amerika- Avrupa ortak üretimi CFM LEAP-1A motor kullandığı için problem yaşamıyor. THY gibi bu model uçaklarda Pratt & Whitney motor tercih edenler ise maalesef problemlerle uğraşıyor. Problem kısa sürede çözülecek gibi görünmüyor. Airbus, Pratt & Whitney motorları A220 model bölgesel uçaklarında da kullanılıyor.

5- Uçak teslimatlarındaki gecikmeler

Havayolları salgın öncesinde verdikleri uçakları bile 6 ay gecikmeyle bile filosuna katmakta sorun yaşıyor. Teslimatların aksamasında Airbus ve Boeing tedarik zinciri kaynaklı üretim sorunları yaşıyor. Aynı zamanda kalifiye personel meselesi de üretimleri aksatıyor. Havayolu filolarının yolcu talebini karşılamada yetersiz kalması sebebiyle daha önceden gözden çıkarılan eski uçaklarla mecburen operasyon yapılmaya devam ediliyor. Fakat iki yolcu uçağı üreticisinin Boeing ve Airbus’ın yaşadıkları farklı problemler nedeniyle havayollarına uçakları zamanında teslim edememelerinin rötarlar da önemli etkisi var. Önümüzdeki yılda bu bu problem devam edecek gibi…

Rötarlar için 5 önemli husus detaylıca incelendiğinde problemlerin ne kadar geride kaldığını kestirmenin zor olduğunu anlamış olmalısınız. İklim değişikliği sebebiyle hava trafiğinde ne tür sürprizler yaşanacağı ise henüz kestirilemiyor. Bilinen en önemli gerçek şu; önceki yıllara göre türbülanslar yüzde 50 arttı!

Havalimanları daha çevreci olmak için yarışıyor

Uluslararası Havalimanları Konseyi (ACI) 2024 yılında yıllık yolcu trafiğinin 9,5 milyara ulaşacağını öngörüyor. Dış hat yolcu trafiği 4,1 milyarla yüzde 43’ü oluştururken, iç hat yolcu trafiği yıl sonunda 5,4 milyarla yolcu trafiğinin yüzde 57’sine ulaşacak. Yolcu sayıları salgın sonrası artarken havalimanları da birçok alanda yatırım yapıyor.

Havalimanlarının yapmış oldukları yatırımlardan en önemlisi daha çevreci ve daha yeşil olmak için atılan adımlardan oluşuyor. Bu çevreci yatırımlar hem terminal tarafında hem de apron tarafında uygulanıyor. Bu kapsamda Uluslararası Havalimanları Konseyi (ACI), yapmış olduğu çalışmalar sonrası Münih, LaGuardia ve Washington DC havalimanlarının en son sürdürülebilirlik çalışmalarına Green Recognition 2024 kapsamında ödül verildi. Bu üç havalimanının daha yeşil olmak için nasıl projeler yürüttüğüne değinmek istedim.

Münih Havalimanı: Sürdürülebilir enerji sistemi

Rüzgâr ve güneş enerjisinden sürdürülebilir enerji üretimine yönelik yenilikçi bir sistem şu anda Münih Havalimanı'nda kullanılıyor. Yeşil enerji sistemi çözümleri konusunda uzman bir şirket olan FlowGen'in fotovoltaik paneller ve rüzgâr rotorları içeren konteynerini kullanılıyor. Münih Havalimanı ile iş birliği içinde, mobil enerji konteyneri 12 ay sürmesi beklenen bir deneme projesinde elektrikli araçları şarj etmek için kullanılıyor. Enerji konteyneri, havalimanının doğu tarafında araç kiralama şirketleri tarafından kullanılan bir otoparkta yer alıyor. Burada, yeni teslim edilen kiralık araçlar, üç küçük rüzgâr türbini ve fotovoltaik paneller tarafından üretilen enerji kullanılarak şarj ediliyor.

LaGuardia Havalimanı: Tarımı zenginleştiriyor

Önemli çevre dostu projelerinin yanı sıra New Jersey Liman İdaresi, Dünya Ticaret Merkezi'nden LaGuardia Havalimanı'na kadar her yerde çöpleri besin açısından zengin hazineye dönüştürmek ve kurumun 2050 yılına kadar net sıfır karbon emisyonu hedefine yaklaştırmak için işletme ortaklarıyla birlikte çalışıyor. Havalimanındaki bu çevreci proje kompostlama, meyve kabukları, gıda ve kâğıt ürünlerin artıkların özel bir kutuya atılmasından oluşuyor. Bu malzemeler kolayca ayrışarak bahçe ve tarım için toprağı zenginleştirirken, düzenli depolama ve buna bağlı emisyonları da azaltır.

Washington Dulles: Çok yönlü çevrecilik

Washington Dulles Havalimanı, 2023’te Environment, Social and Governance (ESG) raporunda 4 tondan fazla elektronik, 31 ton kâğıt, 440 kilo toneri nasıl dönüştürdüğü açıklayarak dikkat çekti. Buna ek olarak katı atık ağırlığını azaltmak için de güvenlik noktalarına 12 adet sıvı toplama istasyonu kurdu. Washington Dulles, 2026'da tamamlanması planlanan 100 megavatlık bir güneş enerjisi tesisinin de temelini attı.

Queenstown Havalimanı: Sulak alan restorasyonu

Queenstown Havalimanı ise yerel bir sulak alan restorasyon projesine verdiği destekle takdir topladı. Yeni Zelanda'ya açılan kapı, Shotover Sulak Alanını restore etmek için Wakatipu Ağaçlandırma Vakfı ve Shotover İlkokulu ile yaptığı iş birliği nedeniyle ACI Asya-Pasifik ve Orta Doğu'nun 'Yeşil Havaalanları Tanıma' programında Platin Ödül aldı. Havalimanı uzun vadeli mali yardımda bulunma ve ağaç dikme seansları, toplum katılımı ve eğitim günlerine yardımcı olmayı taahhüt etti. Havalimanının katılımı projeyi hızlandırdı. Sulak alanın 10 yıl içinde tamamen restore edilmesi hedefleniyor.

Kansai Havalimanı: Deniz yaşamına destek

Kansai Havalimanı'nın gerçekleştirdiği 'Zengin bir deniz yosunu yatağı ve mavi karbon yaratma' projesi ACI Asya-Pasifik ve Orta Doğu tarafından düzenlenen Green Airports Recognition 2024 programında Platin Ödül aldı. Bir açık deniz havalimanı olan Kansai, havalimanının gelişim planından bu yana deniz yaşamı için bir habitat sağlayan, deniz çevresiyle uyumlu bir deniz yosunu yatağı ortamı oluşturmak için aktif olarak çalışıyor.

Hong Kong Havalimanı: Deniz ekolojisine destek

Hong Kong Havalimanı'nın 'Deniz Ekolojisi ve Balıkçılığı Geliştirme Stratejisi' projesi, ACI Green Airports Recognition 2024 programında en yüksek Platin Ödülü kazanan bir diğer proje oldu. Havalimanı ve Kuzey Lantau suları çevresindeki yerel deniz biyolojik çeşitliliğin ve balıkçılık kaynaklarını keşfetme ve geliştirme yönündeki gönüllü ve sürekli çabaları ödül getirdi. Deniz duvarı tasarımlarının eko-iyileştirilmesi, yapay resiflerin, kabuklu deniz hayvanı resiflerinin yerleştirilmesi ve balıkların yeniden stoklanması gibi çabalar ilk olarak uzmanlar tarafından araştırıldı. Ardından gelecek vaat eden iyileştirmelerin uygulanabilirliğini ve gerçek dünyadaki değerini belirlemek amacıyla pilot testler yapıldı.

İstanbul Havalimanı: Elektriğini güneşten alacak

Yurt dışında durum böyleyken Türkiye’de ise İstanbul Havalimanı’nın birçok sürdürülebilirlik projesi bulunuyor. Enerji Yönetim Politikası doğrultusunda, ISO 50001 Enerji Yönetim Sistemi kurulumu yapılarak, bilinçli enerji tüketimi ve enerji tasarrufu konusunda etkin çalışmalar yürütülüyor. Bunun yanı sıra katı atık, su ve atıksu yönetimi, biyolojik çeşitliliğin ve yaban hayatı yönetimi önemli sürdürülebilir çalışmalar arasında yer alıyor. Havalimanı, elektrik ihtiyacının tamamını Eskişehir’de kurulacak güneş enerjisi santralinden (GES) karşılayarak, bu alanda bir ilke imza atacak. Yıllık 340 milyon kilovatsaat enerji üretmesi hedeflenen GES ile İstanbul Havalimanı, tükettiği elektriğin tamamını güneş enerjisinden sağlayan dünyadaki ilk havalimanı unvanına sahip olmayı hedefliyor.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar