X

Günün gelişmelerini anlık takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

Takipte Kalın

“Tahakkümcü” bir şeyi layıkıyla soruşturamaz, harbiden mücadele edemezsiniz…
“Tahakkümcü” başka bir şeye gönül vermişseniz!
Tahakküme, baskıya karşı dururken, damarlarınızdan akan, başka türlü bir dayatmanın, baskının kankalığı ise, kendinizi bile ikna edemezsiniz!

***

Yaşın yanında kurunun yakılmasına karşı çıkacağız…
Kuruyu savunurken, sırılsıklam olanı aynı tertipten, aynı kafileden saymaya da!
İki yüzümüzü ilkelere doğru tıraşlamadıkça, tek yüzümüz ne cesaret tutacak, ne mertlikle parlayacak!
Nefret kusanlara karşı, başka nefret kusmukçularının yanında durarak olmayacak.
Sesimizi kesenlerle birlikte, seslerin kesilmesine karşı müttefik çıkarak da yol bulunamayacak.

***

İnsanları hedef alanlara karşı, nasıl başka insanları hedef gösterenler yoldaşım olabilir?
“İçimizdeki alçaklar” üstüne duayenlik yapan, başkalarının sesini bırak, kendi sesinin kısılmasında dahi “patron” önünde biat etmişse, nasıl yaslanacak omzum omzuna?
Meslektaşları andıçlanırken, kara listelenirken, hedef alınırken, kazınırken gıdım kıpırdamayan “kıl”, nasıl yol arkadaşı olacak?

***

Özgürlüklerin kısıtlanması üstüne çetecilik oynayanın da özgürlüğünü savunayım; ama aynı özgürlükleri savunmamıza imkân var mı?
Ha cumhuriyetçi ha liberal demokrat; insanların kimliklerini, kişiliklerini, hallerini aşağılayıp hor göreni aynı kaba koymamayım da, bir ötekinin iğrençliğinden ayırıp hangi yanıma alayım?
Yanı başında en kankası yazarlar, gazeteciler bile susturulurken gıkı çıkamamış yiğidim aslanıma hangi elimi hiç çekinmeden uzatayım?

***

Ellerinde kovdurmak istediklerinin listeleri, kadim gazeteleri, hafızamızdaki gazetecileri kazımakla övünenler; özgürlüğüme sahip çıksa ne olur, çıkmasa ne yazar?
Kovulacaklar bir an önce kovulsun diye sotada bekleyip sonra onların köşelerine bir tek kelime dahi etmeden kurulanlar romantik olsa hislenir miyim; isyan etse harbi isyancı sayar mıyım?

***

İktidarın sorgusuz yandaşına da, askeriyeden talimat almış olana da; iktidar baskısına da, patron ve piyasa baskısına da boyun eğmiş olandan nasıl bir ortak başkaldırı, nasıl bir ortak meydan, nasıl bir geniş yürek, nasıl bir boyun eğmeye isyan bekleyelim?

***


Gazetecilikte “dayanışma, özgürlüklere, haklara sahip çıkma ihtiyacı” dün de elzemdi, bugün de acil!
Ama hangi ilkelerle, hangi hat üstünden?
Ahmet Şık’a karşı, “Kitabın seçimler öncesine yetiştirilerek Ak Parti’nin yıpratılması hedefleniyordu” diye “suç kanıtı” sızdıran iktidar (veya cemaat) polisine ve bunu ciddi ciddi “suç” diye aktaran yandaşa karşı da tavır…
İçinde kendi kendisiyle de dalga geçen “İstikbal Marşı” yayınladı diye, “Bir artı Bir” derginin dağıtımını yasaklayan, tezgâhlarından kaldıran “medya, kitap, müzik tekelciliği”ne, bu medya piyasası zorbalıklarına da, bir ajandaya dahi tahammül edemeyen ilkelliklere de tavır.
Kendi gazetesindeki, öteki gazetedeki grevi bile görmeyip yazamayanlar; yazısı günlerce, defalarca kesildiğinde bir kelime edemeyenler; gündelik iş akışı içinde hiç itiraz etmeden baskıya, sansüre, oto sansüre maruz kalan ya da balıklama dalanlar; örgütlenme veya hak talebinde meslektaşlarının üç maymunluğu nezaretinde kapı önüne konanlar dünyasında kökten ve ilkeli bir dayanışma yoksa…
Gazeteci zaten bir diğerinin kurdu olmuşsa…
Avcı da vurur, savcı da vurur.
Muktedir de vurur, iktidar da vurur.

***

Balbay ile Özkan’ın; uzun, mahkûmiyet gibi tutukluluk süresine de; “ceza”nın, hücre ve tecrit şartlarıyla “intikamcı” ağırlaştırılmasına; tüm kalbimle, tüm öfkemle, bütün sorumlulara karşı tepkimi haykırıyorum.
Ama şunu da rica ediyorum:
Bugün bu “ağır ceza”ya tepki duyan meslektaşlar…
Dün, medyanın kanlı yataklığı, yandaşlığı ile onca insanın cezaevlerinde katledilmesi, hücre ve tecride karşı çıkışlarının ölümle cezalandırılmasında hangi günahları işledilerse, açık açık özeleştiri yapsın.
Çünkü…
“Elinin ve yüreğinin kiri ile” ilke, adalet, özgürlük, hak kovalanmıyor…
Kovalarken, düşüyor, yarım kalıyor, lekeli kalıyoruz.
Kovalarken, bazen birimiz, bazen ötekimiz vuruluyor…
Ve üstelik yarasına, acısına, kanına meslektaşların parmak izi de karışıyor.

***

Baskıya, baskına, evlerin, arşivlerin, kitapların, basılmamış kitapların, dergilerin, haysiyetlerin tarumar edilmesine karşı…
“Dayanışma”, acil!
Ama, her ahval ve şeraitte “özgürlük ve hak ilkeleri” üstünden.
Yarım porsiyon, içten pazarlıklı, ikiyüzlü ve birikmiş utançları hiç umursamadan değil!
Hiç utanmadan değil!
Pişkince ve utanmazca hiç değil!
Mert olmadan sert olmak yetmiyor!

***

Bugünü belki birlikte görürüz, o ayrı. Ama kirli ve kinli geçmiş, ortak geleceği hep gölgeliyor dostum!
Çünkü kim, nasıl değişti, pek bilmiyoruz. Kendilerinden hiç duymadık!