Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam Fenerbahçe'nin rakibi Benfica’nın kartalı

        Fenerbahçe, dün akşam Portekiz’in Benfica’sı ile karşılaştı...

        Bu yazıyı yazdığım sırada maçın başlamasına daha birkaç saat vardı ama müsabaka oynanmış olsa bile futboldan anlamadığım için karşılaşma hakkında birşeyler söylememe pek imkân yoktu...

        Zaten bu yazıda da karşılaşmayı değil, Benfica’nın kartalından bahsedeceğim...

        Benfica’nın kartalı.

        Benfica’nın her müsabaka öncesinde stadyumda kartal uçurduğunu, iyi terbiye görmüş bu kuşun tribünlerin üzerinde birkaç dakika kanat çırptıktan sonra tekrar terbiyecisinin yanına gelip koluna konuyordu.

        Kartal sembolünün geçmişte ve bugün birçok memlekette ve bizde de kullanılmış ve kullanılmakta olduğu bilmem dikkatinizi çekti mi?

        Roma’da ve Bizans’ta çift başlı kartal şeklinde görünen ve kuvvet ile iktidarın sembolü olan kartal, sonraki dönemlerde Selçuklu, Kutsal Roma-Germen, Rusya ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile Ermenistan, Sırbistan, Arnavutluk ve Karadağ gibi daha birçok devletin de arması yahut güç sembolüdür. İstanbul’da 19. yüzyıla kadar saltanat kayıklarının baş tarafında da yeralan kuş işte bu kartaldır ve aynı şekilde hem iktidarın, hem de hükümdarın gücünü temsil etmektedir.

        Birleşik Amerika ile Almanya’nın bugün devlet armalarında bulunan tek başlı kartal da aynı sembol geleneğinin uzantısıdır ve Türkiye’de hâlen polis teşkilâtı ile bazı spor klüplerinin armalarında ve Türk Tarih Kurumu’nun logosunda çift başlı kartal mevcuttur.

        SALTANAT KAYIĞINDAKİ KARTAL

        Bu figür “basilisk” ismi verilen efsanevî bir canavardır; basiliske yahut kartala 16. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar yapılmış minyatürler ile gravürlerde de rastlanır ve bu kuş geçmiş asırlarda padişahların bindikleri saltanat kayıklarının ön kısmında da yeralır.

        İstanbul’daki Deniz Müzesi’nde bulunan ve ön kısımlarında ağaçtan kartal heykellerinin bulunduğu saltanat kayıkları.

        Türkiye’de zamanımıza ulaşabilen tek ahşap basilisk halen İstanbul’da, Deniz Müzesi’nde muhafaza edilen ve Dördüncü Mehmed’e ait olduğu düşünülen ama bundan birkaç sene önce İsviçre’de yaptırılan Karbon-14 analizlerinden alınan sonuçlara göre yüzde 68 ihtimalle 1528 ile 1647, yüzde 95 ihtimalle de 1521 ile 1655 arasına tarihlenen kadırganın baş ve kıç tarafının yanısıra kürek kirişlerinin uçlarında bulunur.

        Sultan Abdülmecid, önünde kartal yahut “basilisk” sembolünün bulunduğu saltanat kayığında.

        19. asrın ilk senelerinden önceye ait olan ama bugüne ulaşmayan saltanat kayıklarının baş taraflarında da basilisklerin bulunduğu o dönemlerde çizilmiş minyatürler ile gravürlerden anlaşılmakta, basiliskin İkinci Mahmud zamanından itibaren yerini bir kuş sembolüne bırakmış olduğu daha sonraki senelere ait çizimlerde ve fotoğraflarda görülmektedir.

        Basilisk, coğrafî bölgeler ve hattâ kıt’alar arasında binlerce seneden buyana devam eden bir kültürel gidiş-gelişin, Sümerliler’den zamanımızın Birleşik Amerika’sına kadar uzanan gelenek tekrarının önemli bir örneğini teşkil eder.

        Eski Mezopotamya ve Sümer inançlarında bulutlar kuş olarak düşünülmekte, “Anzu” yahut “İmdugud” ismini taşıyan fırtına ve yağmur tanrısı, iki başlı bir kuş şeklinde sembolize edilmektedir. Güneşin doğuşunu ve batışını da temsil eden Anzu gece uçarak karanlıklara gidip gündüzleri dünyaya dönmektedir.

        Avrupa’da horoz ve yılana dönmüş bir basilisk heykeli.

        Doğu ve batı kaynaklarında vücudu veya ayakları yılan şeklinde gösterilen ve birçok kuşun özelliğini taşıdığı söylenen “Anzu”, zamanla Sümer inancının en güçlü tanrı sembollerinden olur. Meselâ, Sümer’de kutsal kabul edilen çengin baş kısmında, anahtar tutan bir kuş sembolü vardır. Kuş, çengin güneş tanrısı ile münasebetini anlatır; anahtar da 360 günlük yürüyüşü ile senenin devrini temsil eden güneşin 180’i doğuda, 180’i de batıda bulunan kapılarını açmaya yarar.

        Türk Tarih Kurumu’nun logosundaki çift başlı kartal.

        HAZRETİ SÜLEYMAN EFSANESİ

        Basilisk, Hazreti Süleyman ile ilgili efsanelere de girmiştir ve Mezopotamya mitolojisindeki eski güneş tanrılarının kuvveti ile ilgili inançlar zamanla Süleyman’ın özellikleri haline gelir. Hazreti Süleyman efsanelerde Kudüs’ün güneş tanrısı “Salman” ile özdeşleştirilir ve eski tanrıların sahip oldukları güçler ona atfedilir. Süleyman’ın 12 basamaklı tahtının her basamağındaki hayvanlar burçların, tahtın en üst basamağında parmağında yüzüğü ile oturan Hazreti Süleyman da Sümer inancına göre güneşin sembolüdür. Süleyman’ın ölümünden sonra çalınan ve bir mağaraya saklanan yüzüğü muhafaza eden ejderhayı andıran büyük yılan, bir basilisktir. Aynı yılan asırlardan buyana tıbbın ve eczacılığın da sembolüdür ve ölümsüzlüğe çare aranmasını temsil eder.

        İslâm mitolojisinin eski dönemlerinde başı arşın üzerinde, ayakları da yerin altında olan, kâinatı kaplayan, güneşi sembolize eden, güneşin kuşu olan ve horoz şeklinde tasavvur edilen bir başka kavram vardır. Bu horoz güneş doğarken kanatlarını çırparak güneşi selâmlamakta, sabah namazını haber vermekte ve kanatlarının sesini işiten yeryüzündeki horozlar da öterek müminlere namaz vaktinin geldiğini haber vermektedirler.

        Almanya’nın kartallı devlet arması.

        Tanrıların, güneşin ve gücün sembolü olan basilisk daha sonraları Ortadoğu’nun folklöründe de yer edinir ve birçok kaynakta geçer.

        Mezopotamya kaynaklı bu inanç sadece efsanelerde yer bulmamış, zamanla bazı devletlerin resmî sembolleri hâlini almıştır.

        Sümer’de önceleri alt seviyede bir tanrı olan ve zamanla daha büyük güç izafe edilen Anzu yahut Imdugud’un sembolleri Mezopotamya’nın semitik mitolojisinden batıya doğru uzanmış, eski Yunan’da “küçük kral” demek olan “Basilikos” ismini almış, batı dillerine “basilisk” şeklinde geçmiş ve bir horozun yılan yumurtasının üzerine kuluçkaya yatması neticesinde dünyaya geldiği düşünülen, bazen tek ve bazen de çift başlı olarak sembolize edilen, bünyesinin yılandan, kartaldan ve bazı yırtıcı hayvanların vücutlarının farklı bölgelerinden meydana geldiğine, nefesinin de öldürücü olduğuna inanılan efsanevî bir yaratık şekline bürünmüştür.

        İşte, Benfica’nın kartalının kısa ama karmaşık hikâyesi...

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa