Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Ekonomi Para 'Bankalar eline düşeni affetmiyor' - Makro Ekonomi Haberleri

        Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, bankaların işlem ücreti adı altından vatandaşlardan çok yüksek rakamlar talep etmeye başladıklarını belirterek, ''(Müşteri elime düştü, ben bunun üzerinden daha fazla para nasıl kazanırım) yaklaşımı kesinlikle olmamalı, bu konuda düzenleme... Ne gerekiyorsa bunun da yapılması gerektiğini düşünüyorum'' dedi.

        Babacan, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun (BBDK) 10. kuruluş yıldönümü nedeniyle düzenlenen ''Geçmişten Geleceğe Türk Bankacılık Sektörü'' konulu konferansta yaptığı konuşmada, son dönemlerde faizlerin düşmesiyle beraber bankaların özellikle işlem ücreti adı altında vatandaşlardan yüksek rakamlar talep etmeye başladıklarını söyledi.

        Babacan, şöyle devam etti:

        ''Ankara'nın bir şubesinden bir şubesine 15-20-25 lira havale ücretleri alınıyor. Yani, neredeyse vatandaş taksiye binse, parayı kendi götürse daha ucuz. (Müşteri benim elime düştü, ben bunun üzerinden daha fazla para nasıl kazanırım) yaklaşımı kesinlikle olmamalı. Bu konuda düzenleme... Ne gerekiyorsa bunun da yapılması gerektiğini düşünüyorum. Oligopolden bahsediyoruz ya, ben o ifadeyi kullandığımda (bizim bankacılık sektöründe öyle bir yapı yok) derler. Tamamen iyi işleyen bir serbest rekabet sistemi olsa bunlar böyle rahat olmaz, bu kadar rahat uygulanmaz.''

        Türkiye'de bankacılığın rekabet açısından daha iyi bir noktaya gitmesi gerektiğinin çok açık ortada olduğunu ifade eden Babacan, 2001 krizinden bu yana dondurulmuş bir banka sayısı olduğunu, yeni lisans verilmediğini de bildirdi.

        Babacan, ''Neden? Biraz bilançolar toparlansın, bünye toparlansın. öncelik biraz daha istikrar tarafındaydı. Ama şimdi orada çok şükür bakıyoruz artık iyi. Kar rekorları kırılıyor, bundan sonraki dönemde artık yavaş yavaş rekabetin de daha iyi çalışmaya başladığını görmek istiyoruz. Bu konuya mutlaka ilgili kurullarımızın bakmaları... (Elime düşmüş, müşteri nasıl olsa elimde, avucumda) gibi bir uygulamaya asla izin verilmemeli'' diye konuştu.

        Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, mutlaka tedbir, ihtiyat gerektiğini belirterek, ''Çok çok dikkatli yürümemiz gerekiyor. Günlük rüzgarlardan etkilenirsek bu iş olmaz, rüzgar her zaman eser, bir oradan eser, bir buradan eser'' dedi.

        Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, BDDK'nın 10.Kuruluş yıldönümü nedeniyle, düzenlenen ''Geçmişten Geleceğe Türk Bankacılık Sektörü'' ana başlığı altındaki konferansın açılış konuşmasını yaptı.

        Babacan, konuşmasında, mutlaka bir dış gözün, dış denetimin, dış raporlamanın bu işte şart olduğunu belirterek, her ülkenin kendi koşullarını kapatma psikolojisine girebildiğini, bunun siyasi, teknik sebepleri olabileceğini söyledi.

        Dolayısıyla hiçbir ülkenin dış denetimden, dış gözetimden kaçmaması gerektiğine işaret eden Babacan, krizden sonra özellikle gelişmiş ülkelerin yeniden güven oluşturmak için ''tamam artık gelin bakın, siz de inceleyin, rapor tutun'' diye daha açık davranmaya başladığını anlattı.

        Türkiye'nin 2004 yılında yüzde 100 garanti uygulamasını kaldırdığını ve sadece tasarruf mevduatı için 50 bin liralık limit bırakıldığını hatırlatan Babacan, şöyle devam etti:

        ''Bunu yaparken o dönemde IMF de bu işlere ilgiliydi. Tereddüt ettiler, acaba bir sıkıntı olur mu olmaz mı diye. Biz, bankalarımız artık problemsiz, buna inanıyor muyuz inanıyoruz. Olağanüstü hal uygulaması olan bu yüzde 100'ü kaldıralım. Bu her şeyi örten garantinin devam ediyor olması sanki hala problemler var, biz endişeliyiz, biz güvenmiyoruz ki bu orada duruyor gibi bir görüntü oluşturur. Eğer biz kendimize güveniyorsak, bankalarımıza güveniyorsak bunu kaldıralım dedik ve onca tereddüte rağmen de bunu yaptık, çok da iyi olduk. Neredeyse 6 yılı aşkın bir zamandır devam ediyor, 2009 krizi vurdu geçti ve hiç dokunmadık dahi.

        Bu, gerçek anlamda işini dikkatle yapanlarla, risk alan macera peşinde koşanı da aynı kefeye koymama anlamına geliyor. Öbür türlü şu anda dünyada pek çok ülke maalesef o tuzağa düştü. Devletin destek verdiği, garanti ediyorum dediği ülkelerde bundan sonra çok ciddi sıkıntılar yaşanacak. Bunu 15-20 yıl boyunca göreceğiz. Çünkü bankacılar o ülkelerde şöyle bir mesaj aldı, ben risk alayım, her türlü maceraya gireyim, para kazanırsam benim, para batırırsam devlet geliyor kurtarıyor. Bu bir bakıma zımmi bir devlet garantisi, bir bakıma yanlış bir ders olarak bankacılara verilmiş oldu. İşte bu o ülkelerde sadece bugünlerde değil, önümüzdeki günlerde de sıkıntılara sahne olabileceği ya da risklerin tekrar birikmesine sebep olabileceğini gösteriyor.''

        BANKACILIKTA AMAÇ

        Babacan, devletin bankacılıktaki amacını açıklarken, öncelikle finansal piyasalarda güven ve istikrarın sağlanmasını öngördüklerini bildirdi.

        Kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışmasını öngördüklerini kaydeden Babacan, tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunmasının da üçüncü amaçları olduğunu ve bu amaçların bütün uygulamalar da ortada olan bir tablo olduğunu söyledi.

        ''TÜRKİYE DOĞRU ADIMLARI ATMIŞ''

        Türkiye'de bankacılıkla ilgili uygulamaların özellikle Türkiye'ye yatırım yapan uluslararası bankalar tarafından ilk başta bayağı bir garipsendiğini anlatan Babacan, şöyle devam etti:

        ''Siz çok şeyler istiyorsunuz, bu kadar sermayeyi, bu kadar likiditeyi bizden, başka bir yerde istemiyorlar ama Türkiye'de siz bunu istiyorsunuz. Şikayet ediyorlardı, söyleniyorlardı ama söylene söylene geldiler yatırımlarını yaptılar. Peki sonuca baktığımızda o bankaların kendi evlerinde pek çoğu sıkıntı içinde kendi evlerindeki bu ister İngiltere olsun, Amerika olsun, Belçika olsun neresi olursa olsun operasyonları sallanıyor, Türkiye'deki operasyonları sapasağlam ayakta. Bunların ortakları aynı, yöneticileri aynı, bankanın durumu aynı. Peki nasıl oluyor da Türkiye'de işler sağlam, kendi ülkelerinde kendi evlerinde böyle sarsıntı yaşanıyor. İşte bu çok açık bir şekilde Türkiye'de uygulanan doğru politikaların bir sonucu. Demek ki Türkiye doğru adımlar atmış.''

        ''BUNLARI YAŞAMADIYSAK, ZAMANINDA DİK VE SIKI DURMAMIZ SAYESİNDE''

        Babacan, Kredi Kartı Yasası'nı ABD'nin daha yeni çıkarttığını ve Türk Kredi Kartı Yasası'na çok benzediğine işaret ederek, ''Arada 4 yıl fark var, biz yapmışız 4 yıl arkadan geliyor'' dedi.

        Yasayı çıkarırken vergi teşviği olsun diye talep geldiğini, yüzde 25 limite itirazlar geldiğini hatırlatan Babacan, o dönemde dünyanın her yerinde konut kredilerinin hızla arttığını, ABD'de 5 yılda konut kredisi hacminin 5 trilyondan, 10 trilyon dolara çıktığını, herkesin mutlu olduğunu, çok güzel bir tablo oluştuğunu anlattı.

        Babacan, bu ortamda ''Niye biz Türkiye'de kendi kendimizi kısıtlıyoruz'' diye çok tepki aldıklarını ifade ederken, kendilerinin ''böyle yapıyorlar ama bu işler riskli, yarın problemler yaşanacak. Çok açık parası olan olmayan, gücü olan olmayan, geliri yerinde olan olmayan herkese dağıtırsan kredileri birgün gelecek bu duracak'' diye açıkladıklarını kaydetti.

        Babacan, ''Biz bunları eğer Türkiye'de yaşamadıysak, zamanında dik durmamız, sıkı durmamız sonucunda oldu. O gün biz rüzgarlara kapılıp o popülizm rüzgarlarıyla deseydik ki tamam vergi teşviği de veriyoruz vatandaş mutlu olur, herkes mutlu olur bak Amerika'da herkes mutlu neden biz de aynı mutluluğu kendi vatandaşımıza yaşatmıyoruz diyebilirdik'' dedi.

        ''REHAVETE YER YOK''

        Başbakan Yardımcısı Babacan, mutlaka tedbir ve ihtiyat gerektiğinin altını çizerek, ''Çok çok dikkatli yürümemiz gerekiyor. Günlük rüzgarlardan etkilenirsek bu iş olmaz. Rüzgar her zaman eser, bir oradan eser, bir buradan eser. Bugün böyle esen, başka gün başka yerden eser. Kurumlarımızın dimdik yerinde durması gerekiyor. Politikalarımızın sapasağlam yerinde durması gerekiyor. Asla rehavete yer yok. Riskler hala çok büyük dünyada'' diye konuştu.

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa