Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Ekonomi Para Piyasamızın "kara lekesi" ! - Makro Ekonomi Haberleri

        Piyasalarımız "çok iyi" noktada ! Hatta DOW'a göre % 20 primli ! Krizden daha hızlı çıkıyoruz, belki de "kriz teğet geçiyor" !

        Bunlar hepsi "güzel" tespitler ! Ya "acı gerçekler" !

        Bu piyasanın daha doğrusu "nedeni belirsiz 20 milyar doların girdiği" muhteşem piyasamızın, geride bıraktığı "kara lekeler" ! Herşeyinden ettiği "mağdurlar" !

        Kimler mi bunlar ?

        Hemen arz edeyim; Demirbank, Sabah Yayıncılık, Medya Holding, Çukurova, Kepez gibi halka açık şirketlerde paranızı, varlığınızı 'devletin verdiği' yetkiler ile yapılan işler sonucu birilerine kaptırdıysanız, devletin verdiği yetki ile açılan ve yine bu yetki ile para topladığını sandığınız İmar Bankası'na yatırdıysanız, daha açıkçası hâkim ortaklar tarafından 'tasarruflarınız' transfer edildiyse, sizlere 'piyasa mağduru' diyebiliriz...Siz "bu sınıfa" girmiyor musunuz; çok şanslısınız ! Bu noktada bir not düşeyim: piyasanın 1994-2009 arasında defalarca "manipüle edilip" kaç kişiyi yuttuğunu burada saymıyorum bile !

        Değerli dostlarım, bu noktada aklınıza şu soru gelebilir: bunlar zaten bilinen "vakalar"; daha somut örneklerle konuyu açıklayamaz mıyız ?

        Açalım hatta bazılarının "okuyup" utanması gereken noktaya kadar konuyu detaylandıralım...Bunlara sebep olanların hala "utanmaları" varsa !

        Devletin halka açılma izni verdiği Demirbank bugün yabancı bir banka olarak takır takır işliyor, Sabah TMSF tarafından kamu kredisiyle satıldı şimdilerde başka bir şirket adı altında parayı bulmak için yeniden halka açılmaya hazırlanıyor ve en önemlisi, bence en vahimi devletin borç kâğıdını satan İmar Bankasından bono alanlar hala yıllar sonra ellerinde kâğıtlar sokaklarda geziyor...Çukurova ve Kepez ayrı bir felaket !

        Sizce bu kadar somut örnek yeter mi ?

        Değerli yatırımcılar, Sabah ve Demirbank'ın durumunu geçmişte birçok yazıda ele aldığım ve "mevduat toplama yetkisi" bence en ağır "istismar" konusu olduğu için konuya 'İmar Bankası' merkezli devam etmeyi düşünüyorum...

        Konuyu soru-cevap yöntemiyle konuyu açarken, 'bu mağdurları unutanlara' yeniden çağrıda bulunmak en azından denemek istiyorum: Piyasanın ayıpları düzeltilmeli...

        Soru 1: Suçlu kim? Bu uygulama ile 'devletin banka açma yetkisi verdiği, bono satma yetkisi olup olmadığını kontrol etmek zorunda olduğu bir kurumdan', Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi'nin bonosunu aldığını düşünenler, cezalandırılmış oldu. Alım yapanlar devletin mevduat toplama yetkisi verdiği bir kapıdan girdiler ve üzerinde 'TC' damgası olan borçlanma kâğıtlarını aldılar. En azından öyle sandılar... Çıkarılabilecek sonuç: Devlet, bir kuruma para toplama yetkisi gibi modern dünyada aslında 'para basma-para yaratma' yerine geçebilecek bir güç veriyorsa ve bu kurum da bunu halka karşı kullanıyorsa, birincil sorumluluk yetkiyi verenindir...

        Soru 2: Peki bu ödememe durumu, bu anlayışa göre hakça bir yaklaşım mı? Vatandaşın haklarını koruyan ve bugünden yarına değişmeyen dinamikler 'hükümetlerin değil', 'devletin devamlılığı' ilkesine bağlıdır. Devletin devamlılığı ise 'Ne yapalım bir önceki hükümet denetlememiş, suçluyu bulun' gibi bir açıklama ile geçiştirilemeyecek kadar ciddi bir iştir. Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi'nin bonosunu sattığını iddia eden, yıllarca televizyonlarda reklam yapan bir kurumdan 'Acaba yetkisi var mı?' diye şüphelenmek vatandaşa değil, ilk önce devletin kurumlarına ve siyasi otoriteye düşer. Bu noktada bir ayrıntının da altını çizmekte yarar var: 'Devletin kurumları ve bürokratları görevlerini yapmışlar fakat siyasi otorite baskı yaparak süreci engellemişse, bu çok daha vahim ve telafisi olmayan bir suçtur... Çıkarılabilecek sonuç: Olmayan bonolar satılırken medya kanalları kullanılıyor ve yapılan reklamın altındaki tezler 'doğru mu' diye yetkili kurumlar tarafından sorgulanmıyorsa, 'devlet bonosu satışı için yapılan bir reklamın içeriğinin sahte olabileceği' vatandaşın aklına gelebilecek en son ihtimaldir. Ortada çok vahim, hatta kelimelerle ifade edilemeyecek kadar büyük bir skandal var. Yetkisi olmayan bir kurum yıllarca 'RTÜK denetiminde olan TV'lere reklam vererek' para topluyor, bazı kurumlar çarpıklıkları daha 1989 yılında tespit ediyor, fakat devletin hiçbir kurumu ve hükümetler buna 'Dur' demiyor...

        Soru 3 : Bir piyasa arkasında "yüzbinlerce" mağdur bırakarak, nereye kadar gelişebilir ? Cevap çok zor değil; "tabanı sağlam olmayan bir bina gibi yükselebilir" !

        Soru 4 : Halkın "iktidarı" olduğunu iddia edenler, yukarıda anlattıklarım için ne yapıyorlar ? Malesef diğer hükümetlerden farklı hiçbirşey yapmıyorlar ! Sabah "el bebek gül bebek" kamu desteğiyle satılıyor ama geride kalanlar "hiçbirşey" alamıyorlar !

        Sonuç : Bir ülkede "piyasa" kıyma makinesi gibi çalışıyor ve Devletin "mevduat toplama yetkisi verdiği" kurumlar bile "bu kadar kolay" enkaza dönüşüyorsa; bunlar ne zaman olmuş olursa olsun, altta kalanlar kurtarılmadıkça "iş asla düzgün" bir zemine oturamaz !

        Son söz : Geçmişi "finansal cesetlerle" dolu bir piyasa-finansal sistemin borsası isterse 'Dubai kuleleri' kadar yükselsin, amacından sapmış demektir...Hükümete çağrı yapmak istiyorum; ne olacak bu insanların hali !

        Not : Bu konuyu daha önce de ele aldım...Son günlerde "mağdurlardan gelen istek" üzerine "yeni veriler" ile son durumu bir daha aktarmak istedim...

        ybulut@htgazete.com.tr

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa