Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Cuma saati 5 Ekim 2018! İstanbul Cuma saati kaçta? İstanbul'da Cuma namazı için ezan saat kaçta okunacak?

        İstanbul Cuma namazı saati, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yayınladığı haftalık ezan ve namaz saatleri tablosunda yer alıyor. Geçen hafta İstanbullular Cuma namazını saat 13.01'da okunan öğle ezanıyla birlikte kılmıştı. Bugünkü Cuma namazı için ise hazırlıklar tamamlanıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın tüm camilerde okunması için yayımladığı Cuma Hutbesi'nin teması Cenaze âdâbı: Ahiret yolcusuna son vazifeler. İşte Diyanet'in yayımladığı Cuma Hutbesi ve İstanbul Cuma saati...

        İSTANBUL CUMA SAATİ - 5 EKİM 2018

        Diyanet İşleri Başkanlığı'na göre İstanbul'da Cuma namazı bugün saat 12.59'da okunacak öğle ezanıyla birlikte kılınacak. İstanbul'un haftalık ezan ve namaz saatleri takvimi ise şöyle:

        İL İL CUMA NAMAZI SAATLERİ - 5 EKİM
        Miladi Tarih İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı
        05 Ekim 2018 Cuma 05:33 06:57 12:59 16:12 18:48 20:07
        06 Ekim 2018 Cumartesi 05:34 06:58 12:58 16:10 18:46 20:05
        07 Ekim 2018 Pazar 05:35 07:00 12:58 16:09 18:45 20:04
        08 Ekim 2018 Pazartesi 05:36 07:01 12:58 16:08 18:43 20:02
        09 Ekim 2018 Salı 05:37 07:02 12:58 16:07 18:41 20:00
        10 Ekim 2018 Çarşamba 05:38 07:03 12:57 16:06 18:40 19:59
        11 Ekim 2018 Perşembe 05:39 07:04 12:57 16:04 18:38 19:57

        CUMA HUTBESİ - 5 EKİM: CENAZE ÂDÂBI: AHİRET YOLCUSUNA SON VAZİFELER

        REKLAM

        Cumanız Mübarek Olsun Aziz Kardeşlerim!

        Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Her can ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.”

        Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Müslüman’ın Müslüman üzerindeki hakkı beştir: Selâmını almak, hastalandığında ziyaretine gitmek, cenazesine katılmak, davetine icabet etmek ve aksırdığında ona rahmet dilemek.”

        Aziz Müminler!

        Hayat, ilahi bir lütuf olduğu gibi ölüm de kaçınılmaz bir hakikattir. Dünyaya gelen her insan kendisine takdir edilen ömrü yaşayacak ve sonunda mutlaka ölecektir. İnsan nerede olursa olsun, ne kadar kaçarsa kaçsın, ne kadar çare ararsa arasın, ölüm onu muhakkak yakalayacaktır. Dünyadan, anadan, babadan, yardan, evlattan ayrılış gibi görünse de aslında ölüm, mümin kulların Cenab-ı Hakkın huzurunda sevdikleriyle yeniden buluşmalarının adıdır. Allah’a karşı kulluk vazifelerini yerine getirenler için huzur ve mutlulukla dolu yeni ve ebedî bir hayatın başlangıcıdır.

        REKLAM

        Kıymetli Müslümanlar!

        Mümin olarak kardeşlerimizi ahiret hayatına uğurlarken yapmamız gereken dini ve insani birtakım sorumluluklarımız vardır. Bunların başında, ölüm döşeğinde olan kardeşimizi yalnız bırakmamak, son nefesine kadar ona yarenlik etmek, duyacağı şekilde kelime-i tevhid getirerek bu ikrar ile ruhunu teslim etmesine yardımcı olmak gelir. Allah Resûlü (s.a.s) bir hadislerinde “Ölmek üzere olanlarınıza ‘Allah’tan başka ilah yoktur’ sözünü telkin ediniz” buyurmuştur.

        Aziz Müminler!

        Sevdiğini kaybedenin kalbinde hüzün, gözünde yaş olur. Nitekim Sevgili Peygamberimiz de henüz bebek olan oğlu İbrahim’i kaybettiğinde gözyaşı dökmüştür. Ama ölümün ibret dolu gerçekliğiyle karşılaştığı o anda Peygamber Efendimizin dilinden şu sözler dökülmüştür: “Göz yaşarır, kalp mahzun olur. Fakat biz Rabbimizin razı olacağı şeylerden başkasını söylemeyiz. Vallahi, Ey İbrâhim, biz senin ölümünden dolayı gerçekten üzgünüz.”

        Ölümü de hayatı da yaratan Allah’tır. Mümine düşen acısı ne kadar taze ve büyük olursa olsun feryat, figan, isyan etmeden, bir gün inşallah cennette buluşmak ümidiyle Allah’ın emrine rıza göstermek, O’ndan sabr-ı cemil niyaz etmektir. Yüce Rabbimizin “Biz Allah’a aidiz ve sonunda O’na döneceğiz” ilahi hitabına olan inanç, gönüllerin acısına merhem, kalplerin hasretine ilaçtır.

        REKLAM

        Muhterem Müslümanlar!

        Ölenin ardından yapılması gereken vazifelerden biri de onun teçhiz ve tekfinidir. Bir kişi öldüğünde yakınları, dostları, komşuları ve diğer Müslümanlar haberdar edilir. Cenazesi mahremiyete dikkat edilerek özenle yıkanır ve kefenlenir. Cenazeyi en yakın akrabası veya onun görevlendireceği ehil kişiler yıkar. Ölenin borcu varsa mümkünse namazı kılınmadan önce geride bıraktığı mallardan ödenir, vasiyeti varsa bekletilmeden en kısa zamanda yerine getirilir.

        Aziz Müminler!

        Ölen kardeşimizin cenaze namazına katılmak, fâni dünyadan ebedi hayata uğurlarken Rabbimizden onu bağışlamasını dilemek, yerine getirmemiz gereken bir diğer dini vecibemizdir. Allah Resûlü (s.a.s), “Cenaze namazı kıldığınız zaman ölen kimseye samimiyetle dua ediniz” buyurmuştur.

        Hüzünler paylaşıldıkça azalır. Ölenin yakınlarına taziyede bulunmak, sabır ve metanet dilemek iman kardeşliğinin bir gereğidir. Taziye geciktirilmemeli, başsağlığı dilerken ölenin yakınlarını üzecek söz ve davranışlardan kaçınılmalıdır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) bir hadislerinde “Ölülerinizin iyiliklerini anınız, kötülüklerini zikretmekten kaçınınız” buyurmuştur.

        REKLAM

        Muhterem Müminler!

        Hüzün ve kayıp yaşayan cenaze sahiplerinin, ayrıca telaşa ve zahmete girerek taziye için gelenlere yemek hazırlayıp sunması uygun değildir. Akraba ve komşuların cenaze sahiplerine ve misafirlere ikramda bulunmaları ise sünnettir. Nitekim Mûte savaşında amcasının oğlu Câfer’in şehit olduğu haberi gelince Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), “Câfer’in ailesi için yemek hazırlayın, çünkü başlarına kendilerini meşgul edecek bir hâl geldi” buyurmuştur.

        Kıymetli Müslümanlar!

        Resûl-i Ekrem (s.a.s) “Lezzetleri yok edeni, yani ölümü çokça hatırlayın” buyurur. O halde ölümün vaaz veren, nasihat eden ve uyaran bir dili vardır. Cenaze merasimleri, ölene dua etmemize vesile olduğu kadar, kendimize bakmamıza ve hayatımızı gözden geçirmemize de imkân tanır. Bir gün gelecek ömür sermayemiz tükenecek, zerre miktarı da olsa her amelimiz karşılığını görecektir.

        Müminler olarak bizler, Rabbimize karşı daima hüsn-i zanda bulunuruz. O’nun affını, mağfiretini ve merhametini bekleriz. Ölümün imanlı gönüllerimize ebedi baharın umudunu bırakacağına inanırız. Ancak bununla beraber İslam’ın dosdoğru yolundan ayrılmamak, hayatımızı istikamet üzere yaşamak için gayret sarf ederiz. İşte o zaman ölüm bize Allah’tan gelen bir vuslat selamı ve sonsuz barış yurduna açılan kapı olur.

        Haberi Hazırlayan: Helin Genç
        Şurada Paylaş!
        Yazı Boyutu

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ

        Habertürk Anasayfa