Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık Bir kimyasalın zerresinin bile kanser yapacağı korkusuyla yaşayanlar yanılıyor

        Başta tütün kullanımının ortadan kaldırılması olmak üzere, kanser vakalarının en az üçte birinden yaşam alışkanlıklarımızı ve koşullarımızı değiştirerek korunabileceğimiz unutulmamalı.Bunun gerçekleşmesi için bilim odaklı stratejilere ihtiyaç var. Toplumun dikkati bilim dışı iddialarla suni risklere yönlendirilirse, gerçek risklerin göz ardı edileceği ve bundan toplum sağlığının zarar göreceği çok açık. Peki nedir “bilim dışı” diye adlandırılan riskler? Hastalıklarla ilintili gördüğümüz bazı şeyleri çok abartıpbilimsel gerçeklikten saptığımız doğru mu?

        Habertürk’ten Ceyda Erenoğlu’nun haberine göre,Dünyada 2012 yılında kayıtlara geçenyaklaşık 14 milyon yeni kanser vakası ve 8.2 milyon kansere bağlı ölüm bulunuyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tahminlerine göre 2012 yılında 14 milyon olan yeni kanser vakası sayısının 2032 yılında 22 milyona ulaşacağı öngörülüyor. Sadece bu kadarla da kalmıyor ve bilim insanları doğuşta yaşam beklentisi 70’li yaşları geçmiş ülkelerde her 10 kişiden 4’ünün kansere yakalanacağını, ikisinin ise kanserden öleceğini belirtiyor. İstatikleriyle ünlü ABD’de yaşayan bir kişinin yaşam boyu kansere yakalanma riskinin erkeklerde yüzde 42,05, kadınlarda yüzde37,58, kanserden ölme riskinin ise erkeklerde yüzde22.62, kadınlarda yüzde 19,13 olduğuna dikkat çekiliyor. Bu ülkede her bireyin yaşamı boyunca herhangi bir kansere yakalanma riski de ortaya konarak, “Yaşamı boyunca her 7 erkekten biri prostat, her 8 kadından biri meme kanserine yakalanacak, 38 erkekten biri prostat kanserinden, 37 kadından biri ise meme kanserinden ölecek” deniyor.

        HER HABERE İNANMAYIN!

        REKLAM

        Uluslararası Toksikoloji Birliği Eski Başkanı, Toksikolog Prof. Dr. Ali Esat Karakaya, “Kanserin sık görülen ölümcül bir hastalık olması, hastalıkla ilgili doğru yanlış her haberin toplumda karşılık bulmasını kolaylaştırıyor. Günümüzde internetarama motorlarına; Su, ekmek, balık, tavuk, bal veya akla gelen herhangi bir gıdayı ‘....... kanser yapıyor’ cümlesindeki noktalı boşluğa yazarak aradığımızda, aranan her gıdanın kanser yaptığına dair bir habere rastlanıyor.Öne çıkan ortak iddia, ürünün içindeki bir kimyasala dayandırılıyor. Bir çok kişiye göre maruz kalınan miktar dikkate alınmadan üründeki herhangi bir kimyasalın zerresinin varlığı bile ürünün kanser yapması için yeterli sayılıyor. Buna ek olarak, kanser etkenleri ve etki mekanizmaları bilinmezmişgibi hiç bir kanıta dayanmayan iddialar da ortaya atılıyor. Oysa günümüzde kansere neden olan dış etkenlerin neler olduğu, etkilerini nasıl ve hangi dozda gösterdiği tüm açıklığıyla biliniyor”diyor. Başta Dünya Sağlık Örgütü’ne bağlı “The International Agency for Research on Cancer” (IARC) yani “Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı” olmak üzere bu konuda uzmanlaşmış uluslararası kuruluşlar, şüphe edilen tüm kimyasallar için mevcut bilimsel verileri inceleyip net bir sonuca vararak, kimyasalları kanser yapma potansiyellerine göre sınıflandırıyorlar. IARC bir etkenin kanser yapması ile ilgili her şüpheyi inceleme konusu yapıp konuyla ilgili yayınlanmış ve yayınlanmamış her veriyi toplayarak değerlendiriyor. Bu değerlendirme sonucunda etkenler insanda kanser yapma riskine göre sınıflandırılıyor. Prof. Dr. Ali Esat Karakaya, “2018 yılına kadar 1003 etken incelenmiş bunlardan 500’ü insanda kanser yapıcı olarak, etkinliklerine göre 3 grupta toplanmıştır. 120 Etkenli Grup1 ‘İnsanda kanser yapıcı etkenler’ olarak sınıflandırılmıştır. 81 etkenli Grup 2A ‘İnsanda kanser yapma olasılığı olan etkenler’,299 etkenli Grup 2B ise ‘insanda kanser yapması muhtemel olan etkenler” olarak değerlendirilmiştir”diyor. Bu sınıflamanın tüm bilim kuruluşları tarafından kabul edildiği belirtiliyor.

        KANSER OLUŞUMUNA BUNLAR YOL AÇIYOR

        Aşağıda listelenen etkenlere maruz kalma süresi ve dozu kanser oluşumunu belirliyor.

        Grup1 olarak adlandırılan ve insanda kanser yapıcı etkenlerden birkaçı arasında; Tütün dumanı (tüm kanserlerin yüzde 25-30’undan sorumlu), arsenik (özellikle içme suyu ile maruz kalma), asbest, erionit (Kapadokya bölgesinde mezotelyoma nedeni olan doğal mineral) Benzo (a)piren (Tüm yanma ürünlerinin bileşeni), Aflatoksinler (Aspergillus flavus mantarının gıdalardaki metabolizma artığı mikotoksin), İşlenmiş et ürünleri (aşırı tüketim halinde), Çin usulü tuzlanmış balık, alkollü içkiler (devamlı ve aşırı tüketimde), dizel motoru egzoz gazı, kömür katranı, Helikobakter pilori enfeksiyonu (Mide kanseri etkeni), Hepatit B virüsü enfeksiyonu (Karaciğer kanseri etkeni), Hepatit C virüsü enfeksiyonu (Karaciğer kanseri etkeni), İnsan papilloma virüsü (HPV) Tip 1 enfeksiyonu (Rahim ağzı -serviks- kanseri etkeni) iyonize radyasyon, odun tozu (iş yerlerinde) bulunuyor.

        REKLAM

        İLLEGAL OLARAK KULLANILAN DOPİNG İLAÇLARI KANSER NEDENİ

        Toplam 81 etken olan Grup 2A’daAkrilamid (Unlu gıdaların fırınlanması sırasında oluşur) Glifosat (Halen kullanılan ot öldürücü tarım ilacı), Androjenik (anabolik) steroidler (Sporcuların vücut ve performans geliştirici olarak illegal olarak kullandıkları doping ilaçları), Nitrat ve Nitrit (Amin varlığında midede nitrozamin şekillendirebilirler), Benzin motoru egzoz gazı, kırmızı et (aşırı tüketimde), vardiya usulü çalışma (sirkadiyan ritmi bozucu gece vardiyaları)

        MOBİL TELEFONLARDA RİSK VAR MI?

        Toplam 299 etken olan Grup 2B’de Ginkgo biloba ekstraktı (Bunamaya karşı kullanılan bitkisel ürün) mobil telefon (cep telefonu ve telsiz telefon), vücuda yerleştirilen bazı implantlar, titanyum dioksit (Renklendirici gıda katkısı olarak kullanılır), Aflatoksin M1(Aflatoksin B1‘in sütteki metaboliti) , Kafeik asit (Kahvede ve gıda olarak tüketilen birçok bitkide doğal olarak bulunur), Fumonisin B1(Mısır ve mısır bazlı gıdalarda bulaşan olarak bulunabilen mikotoksin), Okratoksin A (Özellikle tahıllarda bulaşan olarak bulunabilen mikotoksin), Demir-Dekstran Kompleksi (Anemi-kansızlığa karşı kullanılan ilaç) gibi etkenler bulunuyor.

        SAĞLIKSIZ İŞYERLERİ VE EVLER DE RİSK ARTIŞI NEDENİ

        Prof. Dr. Ali Esat Karakaya, “Görüldüğü gibi IARC tarafından gece vardiyasında çalışmaktan, cep telefonuna kadar şüphelenilen her şey incelenmiştir. Kanser yapıcı olarak sınıflandırılanlara ek olarak yaşam tarzı ile ilgili öne çıkan etkenler olarak obezite, fiziksel aktivite yokluğu, kimyasallar yönünden sağlıksız işyerlerinde veya katı yakıtlarla ısınma ve pişirmenin aynı dar mekanlarda yapıldığı yetersiz koşullardaki yaşam alanlarında karsinojenlere maruz kalmak, meyve ve sebze gibi lifli gıdalar yerine protein ağırlıklı beslenme de risk artırıcı olarak sayılabilir”diyor ve devam ediyor; Yukarıdaki gruplara giren etkenlerden bir bölümü halen kullanılan kimyasallardır. Bu bir çelişki olarak görülse de bu kimyasalların kullanılmasına, ilgili regülasyon otoritelerince fayda zarar analizine dayalı risk değerlendirmesi yapıldıktan sonra karar veriliyor. Bu kararlarda da uluslararası regülasyon ve bilim kuruluşları arasında bir görüş birliği aranıyor.”

        REKLAM

        İŞLENMİŞ ET ÜRÜNLERİNE NİTRAT VE NİTRİT KATILMASI ZARARLI MI?

        Buna göre işlenmiş et ürünlerine, koruyucu olarak 150 mg/kg’a kadar nitrat ve nitrit katılabiliyor. Bu katkılar, “Clostridium botulinum” bakterisinin üremesini önlemeye yarıyor. Bu bakterinin toksini olan botulinum toksini en öldürücü zehirlerin başında geliyor. Diğer yandan nitratın indirgenmiş hali olan nitrit, aminlerle etkileşerek karsinojenik etkili nitrozaminleri oluşturabiliyor. Reaksiyonun önlenebilmesi için bu ürünlere askorbik asit (Vitamin C) katılıyor. Bu uygulama saklanma koşullarında işlenmiş et ürünlerinde nitrozaminlerin oluşmasına engel oluyor. Ancak nitrat vücuda girdikten sonra da kolaylıkla nitrite indirgeniyor. (Bunu özellikle ağız florasındaki bakteriler yapıyor.) Nitrit sindirim sisteminde de aminlerle etkileşip nitrozaminler oluşturabiliyor. Bu durumda nitrit doğrudan, nitrat ise dolaylı olarak nitrozamin oluşturabiliyor. Bundan yola çıkarak ilk akla gelen tedbir işlenmiş et ürünlerine nitrit ve nitrat katılmasının yasaklanması olsa da insanın günlük aldığı nitratın yüzde 5 kadarının işlenmiş et ürünlerine katkı amaçlı katılan nitrat kaynaklı olduğunun unutulmaması gerekiyor.Nitrit için bu oranın yüzde 10 olduğu belirtiliyor.Vücuda alınan nitratın yüzde 90’ının bitkisel kaynaklı olduğuna, yaprak ve kök sebzelerinde de yüksek oranda nitrat bulunduğuna dikkat çekiliyor.Ispanakta 3500 mg/kg, rokada 7000 mg/kg,turpta 1500 mg/kg, havuçta 300 mg/kg’a kadar nitrat bulunuyor vebu nitrat vücutta kolaylıkla nitrite dönüşüyor. Bu değerler işlenmiş et ürünlerine katılmasına izin verilen 150 mg/kg’a kadar nitrat ve nitrit ile kıyaslandığında, nitrat ve indirgenme ürünü olarak nitrite maruz kalmada ana kaynağın bitkisel gıdalar olduğunu gösteriyor. Nitrat ve nitritin içme sularında bile bulunabileceğinin unutulmaması gerekiyor. İçme sularındaki nitratın limit değerinin 50 mg/litre, nitritin limit değerinin 0,5 mg/litre olduğu düşünüldüğünde, günlük yaşamda nitrat ve nitritten kaçınamayacağımız gerçeği ortaya çıkıyor. İşlenmiş et ürünlerine nitrat ve nitrit katılması yasaklandığında, günlük alınan nitratın ancak yüzde5, nitritin ise yüzde 10 azaltılabileceği, bunun karşılığında ise öldürücü olabilecek botulinum zehirlenmesi (botulismus) riski bulunduğu belirtiliyor.

        BİR KİMYASALIN KANSER YAPICI ETKİSİ

        Prof. Dr. Ali Esat Karakaya, “Bir kimyasalın kanser yapıcı etkisinin deney hayvanları ile yapılan karsinojenisite testleri ve DNA hasarının belirlenmesine dayalı insan ve diğer canlı hücreleri ile yapılan in vitro (vücut dışı) testler ile kanıtlanması nispeten kolaydır. Sürekli tüketilen gıda veya gıda grubu ile kanser oluşumu arasındaki ilişkinin kanıtlanması için kapsamlı epidemiyolojik çalışmalar yapılması gerekir. İnsan günlük yaşamda çok sayıda, kanser yapıcıya maruz kalmakta ve çok çeşitli gıdalar tüketmektedir. Gıdalarla yapılan epidemiyoloji çalışmalarında sonucu etkileyen ve karıştıran çok sayıda faktör bulunabileceği için farklı araştırmalarda farklı sonuçlar çıkabilir. Bu sorunu ortadan kaldırmak için aynı konudaki çok sayıda araştırmanın sistematik olarak gözden geçirilmesi ve sayısal/oransal sonuçlarının istatistiksel birleştirilmesine dayalı meta-analizler yapılmalıdır. Doğruya en yakın sonuçlara ancak bu şekilde ulaşılabilir”diyor.

        GIDA KANSER İLİŞKİSİNİ AYDINLATAN ÇALIŞMALAR

        Dünya Sağlık Örgütü kaynaklı bir tahmine göre batı ülkelerindeki kanser vakalarının yüzde 30’u, gelişmekte olan ülkelerde ise yüzde 20’sinin gıda ile ilgili olduğu belirtiliyor. Çeşitli gıdaların ve gıda bileşenlerin kanser gelişimindeki katkısı çeşitli epidemiyolojik çalışmaların sonuçlarına dayandırılıyor. Aralıksız olarak devam eden ve giderek daha geniş ölçekli epidemiyolojik çalışmalar gıda-kanser ilişkisini aydınlatmayaçalışıyor. Halen sürdürülen ve EPIC (The European Prospective Investigation into Cancer and Nutrition) isimli proje, bu konuda yapılan geniş kapsamlı çalışmalara örnek olarak gösteriliyor. EPIC Projesi, Dünya Sağlık Örgütü-Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı ve katılımcı ülkelerin ulusal kanser örgütlerinin işbirliği ile 10 Avrupa ülkesinden 521 bin gönüllü ile 1999’dan bu yana sürdürülüyor Projeye katıldıkları anda herhangi bir kansere yakalanmamış sağlıklı bireyler, tüm sağlık parametreleri, yaşam koşulları ve beslenme alışkanlıkları ile devamlı izlenmiyor. 2016 yılına kadar bu deneklerden 47 bininin kansere yakalandığı belirtiliyor. ABD’de yapılan etken-kanser ilişkisi epidemiyolojik çalışmaları, “Cancer Prevention Study” (CPS) 1, 2 ve 3 olarak yüz binlerce denekle ve çok sayıda gıdayı da kapsayacak şekilde sürdürülüyor.

        Haberi Hazırlayan: Ceyda Erenoğlu
        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa