Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Ekonomi İş-Yaşam 'Güven ortamı kuvvetlendirilmeli' - İş-Yaşam Haberleri

        ülkenin zor dönemden geçtiğini atlatılabilmesi için güven ortamının kuvvetlendirilmesi gerektiğini söyledi. Bali, içinde bulunulan durum için yönetilemez havasının yaratılmaya çalışıldığını belirterek, "Sonuçta durum bir yetmezlik imkansızlık hali değildir. Yönetilebilirlik halidir. İyi yönetirseniz iyiye kökü yönetirseniz kötüye evrilir” dedi.Bali, yaşanan sürece yönelik olarak "Biz zaten zor bir dönemden geçiyorduk. 2012’den bu yana Türkiye yeni bir büyüme modeline geçememe sancısını yaşıyor. 2008 krizinden sonra likidite bolluğunun normalleşmeye doğru gittiğinin epeydir farkındaydık. Jeopolitik gerginlik ve sorunlardan darbe teşebbüsüne giden bir yol ile buraya geldik” dedi.

        REKLAM

        KADERE KEDER OLMAZ

        Coğrafyanın ülkelerin ve insanların kaderi olduğu özdeyişine atıf yapan Bali, "Kadere keder olmaz. Ancak hep beraber oturup uğraşacağız, çalışacağız. Sonuçta yöneteceğiz, birbirinin içine geçen sorunları yöneteceğiz” diye konuştu.

        Hiç kimsenin tahmin edemediği hızlı bir kur ve enflasyon artışı yaşandığının altını çizen Bali, yaşanan süreci ise şöyle anlattı: "Ekonomik temellerle açıklanması mümkün olmayan bir kur artışı yaşadık. Bunların atlatılabilmesi için güvenin kuvvetlendirilmesi gerekir. Ben krizin temelinde yatan unsurun makro ekonomik temellerdeki sorunlar olduğunu düşünmüyorum. Bu yönüyle 2001 krizinden farklıdır. 2001’de hane halkı ve reel sektör görece daha aç borçluyken şimdi onlar daha fazla borçlu. Fakat finans kesimi ve devlet daha az borçlu. 2001’e göre daha farklı opsiyonlar var. Yaşanan durum uluslararası siyasi mutabakatsızlıklardan kaynaklanıyor. Bunlar bizim icat ettiğimiz mutabakatsızlıklar değil. Uluslararasıgüçlerin bölgedeki amaçları ulusal çıkarlarımız örtüşmüyor."

        Geçmişte ABD Başkanı Lydon B. Jonshon’ın İsmet Paşa’ya mektubu ve İsmet Paşa'nınyanıtını yeniden okuduğunu anlatan Bali, "Değişen bir şey yok.Reel politiğin gerektirdiği müzakerelerin gerisinde kalamazsınız” şeklinde konuştu.

        REKLAM

        KREDİ VERMİYORSUNUZ BAŞKA BANA VERMİYORSUNUZ BAŞKA

        Sanayicilerin bankaların kötü zamanlarda sanayiciye yeterli desteği vermediğine dair eleştirilerine karşı Bali, vasatı özendirmeyen teşviği geride kalana değil daha hızlı koşana verilmesi gerektiğini söyledi. Bankaların tekil olarak hata yapabileceğini ifade eden Bali, “Ancak, siz kredi vermiyorsunuz başka birşeydir, bana kredi vermiyorsunuz başka birşeydir. Mevduat sahibine, yurtdışından topladığımız kaynağa çatır çatır para öderken, bunu toplayanlar bu krediyi neden vermesin? Kaynağın üzerinde oturup maliyet yaratmak nereye kadar olur? Kredilerin ortalama vadesi mevduatın çok üzerinde. 32 gün kırık vade ile 10 yıllık kredi vermeye çalıyoruz” dedi.

        REKLAM

        40 -50'Lİ FAİZİN İZAHI OLMAZ

        Bali, kredi faizlerininyüzde 40 ve 50 seviyelerde istenmesininmatematiksel olarak hiç bir izahının olamayacağını belirterek ancak mevduat faizinin yüzde 30'lu seviyelerde faiz marjının 3,5 puan olduğu dönemde yüzde 30'lu seviyelerin normalolduğunu belirtti.

        Bali döviz kurunda bir iyileşme beklediğini ancak daha önce olduğu gibi çok düşük düzeylere gerilemesi halinde bunun ekonomiye yardımcı olmayacağını belirterek "Kur ekonomiyi tamir etmeli, ihracatı tamir etmeli, gerekli olmayan ithalatı caydırmalı, turizmi tamir etmeli, Türk halkının yaşamını tamir etmelidir” şeklinde konuştu.

        “FİNANSAL İSTİKRARI SAVUNURKEN REEL SEKTÖRÜ İSTİSMAR ETMEYEN BİR FİNANSAL SİSTEM İSTİYORUZ"

        İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, ise net döviz borcu 200 milyar doları aşan reel sektörün, kur gelişmeleri nedeniyle önemli bilanço sorunu ve ödeme güçlüğü yaşadığına dikkat çekerek “Finansal istikrarı savunurken reel sektörü istismar etmeyen bir finansal sistem istiyoruz” dedi.

        Erdal Bahçıvan: “Finans dünyası ile reel sektör arasındaki ilişki, sanayicilerimizin nitelikli finansman ihtiyacını karşılamaktan çok uzak. Bankacılığın asli işlevine dönmesi, hayati bir konu. Zorlu sürecin kilidini; tüm kesimlerin ölçülü ve sınırlı kaynakları doğru, nitelikli ve verimli kullanması açacak. Gerekli tutum sergilenirse, sanayicilerimiz zorluğu daha kolay ve daha az hasarla aşar.”

        İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisinin eylül ayı olağan toplantısı, “Finansal İstikrarın Ekonomimiz Açısından Önemi, Finans Dünyası ile Reel Sektörümüz Arasındaki İlişkilere Yeni Bir Anlayışla Bakış” ana gündemi ile gerçekleştirildi. İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın açılış konuşmasını yaptığı toplantıya, İş Bankası Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü Adnan Bali konuk olarak katılarak gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

        İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, Türkiye ekonomisinin ve üretim koşullarının zorlu sınavlardan geçtiği, reelden finansa tüm sektörlere büyük sorumlulukların düştüğü bir dönem içinde olduklarına dikkat çekti.

        Dünyada giderek artan sanal zenginliklerin oluştuğu mevcut süreçte, finans sektörünün ekonomideki sınırlı kaynakların tasarruflardan yatırımlara en verimli şekilde aktarılmasını sağlamak olan asli işlevinin unutulduğuna işaret eden Erdal Bahçıvan, şöyle konuştu: “Nitelikli finansmana erişim, halen sanayicilerimizin en büyük sorunlarından biri. Son yıllardaki İSO 500 ve İSO İkinci 500 çalışmalarımızın da ortaya koyduğu gibi, sanayicilerimizin faaliyet karlarının çok önemli bölümü finansman gideri olarak harcanıyor. Finansmana erişim, KOBİ’ler açısından daha da büyük bir sorun teşkil ediyor. Türkiye’de finans dünyası ile reel sektör arasındaki ilişkiler; uzun yıllardan beri sanayicilerimizin nitelikli finansman ihtiyacını karşılamaktan çok uzak. Bankacılığın asli işlevine dönmesi, sanayimiz ve ekonomimizin en hayati konularından birisidir. Zorlu sürecin kilidini açacak olan en güçlü faktör, bankacılık sektörü başta olmak üzere tüm kesimler olarak; ölçülü ve sınırlı kaynakları ne kadar doğru, ne kadar nitelikli ve ne kadar verimli kullanmış olduğumuzdur. İçinde bulunduğumuz süreç, ekonominin tüm oyuncularına, tüm paydaşlara, tüm sektörlere bu konuda bir iç sorgulamayı yaptırmalıdır. Burada bahsettiğim sadece bankacılık kaynakları ve bunların doğru kullanımı değil; kaynakların geçmişte yanlış tahsis edilmesinde herkesin sorumluluğu ve günahı olduğudur” dedi.

        GEREKLİ TUTUM SERGİLENİRSE ZORLUĞU AŞARIZ

        Bahçıvan, sanayicilerin finansmana erişimde karşılaştığı sorunlara şu örnekleri verdi: “Bugün yüzde 25’lere varan mevduat faizlerine karşın, bankaların kredi verirken bu faizin neredeyse iki katına yaklaşan bir kredi faiz oranını talep ettiğini görüyoruz. Teminat mektuplarında genel ölçüleri aşan oranların yer alması, sağlıklı bir şekilde faaliyetini sürdüren sanayi kuruluşlarının bile kredilerinin geri çağırılması gibi uygulamalar, ekonominin genel kaideleri ile bağdaşmıyor. Özellikle teminatlar noktasında ekspertizlerin uzun zamandır piyasa gerçeklerinden uzak değerlemeler yapması, neredeyse tamamıyla gayrimenkul teminatına bağlı reel sektörün teminat havuzlarında çok zorlayıcı bir daralmaya yol açıyor. Biz; finansal istikrarı savunurken reel sektörü istismar etmeyen bir finansal sistem istiyoruz. Unutmayalım ki böyle dönemlerin en önemli hastalığı fırsatçılıktır. Sadece ve sadece bu hastalıktan arınmış bir bankacılık sektörü ülke ekonomisine katkıda bulunabilir. Bankacılık sektörünü; bu zorlu süreci yapıcı bir bakış açısıyla yönetmeye çalışanlar ile bu süreci istismar edenleri birbirinden ayrıştırma noktasında daha sorumlu davranmaya davet ediyoruz. Bankacılık sektörünün reel sektöre yönelik bakış açısını gözden geçirmesi ve objektif bir noktaya gelmesi, kaçınılmaz bir zorunluluğa dönüştü. Bankacılık sistemimiz yeni bir anlayış ve duyarlılıkla reel sektörümüze gerekli tutumu sergilerse, biz sanayiciler olarak önümüzdeki zorluğu daha kolay ve daha az hasarla aşacağımıza inanıyoruz.”

        Bahçıvan, Yeni Ekonomi Programında Türkiye ekonomisindeki yapısal sorunların yalnızca ekonomik önlemlerle sınırlı bir çerçevede çözümünün düşünülmemesi gerektiğini de belirterek “Sorunlar ancak genel anlamda kurumsal yapıya ilişkin iyileştirmeleri de içeren, üretimde verimliliğe, yüksek katma değere, beşeri sermayenin geliştirilmesine odaklanan bir yaklaşımla çözülür” dedi.

        Şurada Paylaş!
        Yazı Boyutu

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ

        Habertürk Anasayfa