Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Anketi yaptığım spor uygulaması Vole’de 3 bin 500 kadar oy kullanıldı.

        “Futbolu severim” yüzde 60,5 alırken, “Yalnız bizim takımı severim” yüzde 22 ya…

        Önce oyun oyununu tam okuyamadım, pozisyonu tam süzemedim.

        Üzüldüm haliyle!

        Sonra ayırtına, farkına vardım, yüzde 60’ın önemini kavradım.

        *

        “Çok iyi” oran.

        “Futbolseverin yüzde 60’ı futbolu seviyor”sa, “sevdiğimiz” nice şeyi hakiki sevme oranı, duranı, vuranı karşısında çok iyi netice Hatice!

        “Demokratların kaçı demokrasiyi seviyor” diye kurcalayıp harbi cevap alsan; al “futbolsever”i öpüp başına koy.

        “Hukuksever”de oran nedir ki; “haksever”de, “adaletsever”de nasıldır, bir tahayyül et Hülya! İnsanı yani “Yaratılanı sevmek”de nedir, sormuyorum bile!

        *

        En yakınımızdakini “sevme” biçiminin dahi öfke, baskı, hiddet, şiddet, hatta cinayet olabildiğini düşünürsek…

        “Futbolsever”in yüzde 60’ının “takım sevgisi, nasıl olursa olsun kazanmak, rakipten nefret” varken gidip futbolu sevmesi, bazen onca öfkeye rağmen oyunda denge bulması bir mucize, bir umut.

        O yüzden, “futbolda şiddet”; gündelik hayattaki sistemli-sistemsiz şiddet yanında mesele değil!

        O yüzden, “Futbolun adaleti yoktur” lafı, onca adaletsizlik, haksızlık, hukuksuzluk yanında dert edilecek dert değil! O yüzden, yüzümüze ayna tutabilmek, başkasının maruz kaldığını anlayabilmek, “öteki”nin sevincini, üzüntüsünü, mağduriyetini de biraz hissetme, bir bakmışsın kavrama kültürünü geliştirmek için, belki saha ve zeminin en müsait olduğu yer orası.

        Futbolun fanatiklik, şovenlik, nefret dili, düşmanlık beslediğine dair tüm inancımızın; esas gündelik ve resmi hayatın sürekli fanatiklik, şovenlik, nefret, düşmanlık körüklemesi, bizi tribüne de öyle atması hakikati karşısında, tam “kırılma anı.”

        *

        “Futbolsever” için geriye yüzleşme kalıyor:

        “Sahada ve saha dışında” en ufak adaletsizliğe, baskı ve manipülasyona tahammülümüz yok, değil mi? Bırak ofsayttan golü, taç yanlış verilince (tabii genellikle rakibe), köpürüyoruz değil mi?

        Hakem adaletini, karar doğruluğunu, federasyon tarafsızlığını, oyuncu duruşunu, teknik direktör karakterini, başkan dursun mu durmasın mı; sürekli sorguluyoruz, değil mi? Efsaneler Lefter, Metin Oktay, Baba Hakkı, Dozer Cemil, Seba değil mi?

        “Başka mağdurlar, küçük takımlar” için bile hissiyat mümkün, değil mi?

        Tek isteğimiz hak yenmemesi, hak teslimi, hakkıyla kazanılması, değil mi?

        O zaman, “Futbol, hayattır” deyip futbola haksızlık etmek yerine, “Hayat da futboldur” deyip hayattaki tüm haksızlıkları da göreceğiz.

        O vakit, “Yüzde 60” öyle önemli bir şey, öyle büyük bir umut ifade edecek ki!

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar