Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hepimiz bir türlü, başka türlü seviyoruz ülkeyi.

        Fakat “öldüresiye sevenler” de var.

        Tarihin kanından, suçundan, sessizliğinden, utancından herkese bir şeyler düşüyor.

        ***

        19 Aralık’ı nasıl bilirsiniz?

        Bir katliamla belki.

        Kimi “katliam”ı bir de kutluyor ya; onlara soracak soru değil zaten.

        Ama o kadar da olmayanlar nasıl bilir Maraş’ı?

        Bebekler, kadınlar, yaşlılar, kapısı işaretlenmiş Aleviler katledilirken, “bir kısım milletin içindeki canavar”ı uyandırıp evlerinde zor tutmamak üzere örgütlü bir faaliyet vardı.

        Irkçılık, mezhepçilik, faşistlik tarlasını Gladio’nun Kontrgerillası” sürdü, gübreledi, ne ektiyse onu biçti.

        CIA kumandasında “askeri darbe”nin son hazırlıklarından biriydi Maraş.

        Sıkıyönetime sıkıştırılmış bir ülke ve ardından darbeye hazır bir memleket ile millet için.

        Bir milliyetçi bunun neresiyle gurur duyabilir esasında?

        Bir muhafazakâr nasıl bir inançla bundan gurur duyabilir?

        Bir cumhuriyetçi, ulusalcı; katliamlar üzerinden ABD yapımı darbeyi programlayan paşa efendilerinin nesiyle gurur duyabilir?

        Tut ki, gurur duymadın; lakin bunların ardındaki sivil veya apoletli ağaları nasıl büyük adam sayabilirsin?

        Nasıl utanmazsın?

        12 Eylül Darbesi’nin “bu millet”ten aldığı yüzde 90’dan fazla oy, toplu bir utanmazlığın eseridir işte!

        Bugün en azından yaşı tutup demokratlık, liberallik, muhafazakârlık, cumhuriyetçilik, ulusalcılık, milliyetçilik, hatta solculuk şeyedenlerin asgari yüzde 90’ı, içinde Maraş’ın, Çorum’un, İstanbul Üniversitesi’nin, 1 Mayıs’ın, Bahçelievler’in bulunduğu katliamları ve “sağdan sola” binlerce insanın katledilmesini de kutsamıştı işte!

        Gurur bir yana, o utanç bile esasında yeterdi!

        ***

        19 Aralık’ı nasıl bilirsiniz?

        Başka bir katliamdan da bilirsiniz belki.

        Bugün (haklı olarak) “Havuz Medyası”na veryansın eden bir kısım büyük, cesur, cumhuriyetçi, demokrat, liberal gazeteci 14 yıl önce, cezaevi katliamları sırasında bizatihi “Kan Havuzu Medyası”ydı.

        O günlerin Hürriyet, Milliyet, Sabah’ı ve başkaları da, “kankası iktidar ile brifingçisi paşalara, bin yıl süren 28 Şubat’a yaranmak için” yalan haberler, manipülatif manşetler, propaganda köşe yazılarıyla “Cezaevleri Katliamı”na bizzat katıldı.

        Hepsi arşivde duruyor.

        Bakın öyle “içeri” girmekten bahsetmiyoruz; “içeride” seri ve toplu biçimde katledilenlerden söz ediyoruz.

        Hepsi, gizlenen Adli Tıp raporlarının, Ankara’da imal edilmiş yalanların arasında sırıtıyor!

        İktidarda 28 Şubat montajı “Demokratik Sol, Milliyetçi, Liberal” koalisyonu; DSP, MHP, ANAP vardı.

        O gün katliama eskort olan yazıları yazanlar, manşetleri atanların çoğu bugün yüzünüze “Demokrat, muhalif, cumhuriyetçi, solcu, sosyal demokrat, milliyetçi, ulusalcı, liberal, muhafazakâr” olarak, hatta kimi mağdur mağdur bakıyor; utanç sorarsan, yok herhalde!

        Çoğumuz çoktan unuttu.

        O nefret ve devlet şiddeti korosuna sesli-sessiz katılanlar kendini unuttu, hatta unutturdu!

        Zaten kıstırılmış, bir çoğu mahkum bile olmayan insanların üzerine sıkılan kimyasalları, gazları, alevleri, yanan bedenleri, cansız yatarken dahi üzerine mermi boşaltılanları unuttu bile; yahut çok daha gençler bilmiyor zaten.

        O katliamın siyasi-bürokratik-askeri sorumluları hesap bile vermedi!

        Misal, günün Jandarma Paşası şimdi “Balyoz darbe miydi, değil miydi? Hem öyleydi, hem değildi” diye kitap bile yazmış.

        “19 Aralık katliam mıydı? Katliamsa suçluları kimdi? Hangi siyasetçiler, komutanlar” üzerine pek bir şey söylemiyor; klasik müzik dinliyor!

        ***

        19 Aralık’ı nasıl bilirsiniz?

        Bir de bugünden bilirsiniz.

        Muhafazakâr-demokrat, darbeler ve çetelerle mücadele eden, tarihin kanlı sayfalarının üzerine giden bir iktidar var!

        Yani kendi öyle diyor.

        Fakat bırak kendi kirli çıkınlarını, akçalı sandıklarını, o iki 19 Aralık’ın hakikatinden, araştırılmasından, hesabının sorulmasından, anılmasından da ürküyor. Ananlara, soranlara öfke ve yasak boca ediyor.

        Susurlukçu’yu mahkum eden hakimi sürüyor; katliamlarla yüzleşmek bir yana, yüzsüzleşiyor bile.

        “Gezi”ye darbe girişimi diyor da, fiili bir darbenin kanlı hazırlığı olan, çoluk çocuk 150 insanın katledildiği bir katliamdaki “darbe”yi görmüyor bile!

        ***

        19 Aralık’ı nasıl bilirsiniz?

        Bir de şuradan bileceksiniz:

        Başka çocuklar hırpalanırken, iktidar mahdumları için takipsizlik çıkarılıp bir de kasalarda, kutularda ele geçmiş dolarların, avroların kendilerine iade edilmesine karar verildiği gündür.

        Hem de faiziyle…

        Hem de bir yılda yüzde 17 artan dolar kuruyla!

        O yüzden…

        Tek bir günde bile utanacak çok şey var; sağ merkeze de merkezdeki sola da!

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar