Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Daha kısa süre önce “Özür dile… Diledi… Hayır dilemedim” aktörü olan ABD Başkan Yardımcısı, sağ olsun, zahmetsiz keşfedilsin diye Amerika’yı ayağımıza getirdi.

        Böylece birinci ağızdan, Cumhurbaşkanı’nın sözleriyle şöyle keşfettik:

        1. İstişare ettiğimiz pek çok konuda ABD ile fikir birliği içinde olduğumuzu memnuniyetle gördük.

        2. En önemlisi. İki NATO müttefiki olarak birbirimizin savunma ve güvenliğine olan BAĞLILIĞIMIZI bir kez daha teyit ettik.

        3. ABD ile işbirliğimizi daha da derinleştirmekte kararlıyız.

        4. Her zamankinden daha kapsamlı ve daha güçlü bir ilişkimiz var.

        5. Neticesi de bereketli olacaktır.

        ***

        Zavallı Kolomb bile o vakit böyle bir keşif yaptığının farkında değildi.

        Hoş, o da doğuya gittiğini zannederken batıya gitmişti…

        Bizim gidiş de öyle.

        Ortadoğu’da liderliğe giderken Batı’da NATO’yu ve ABD’yi keşfettik.

        Keşfin sonuçlarının “bereketli” olacağı da besbelli.

        Kolomb sonrasında Amerika’dan Avrupa’ya altın akmış, kapitalizmin gelişmesi öyle sadece “buluş, çalışkanlık, girişimcilik”ten değil, yerli emeğin sömürülmesi kadar başka halkların varlıklarının çalınması, yağmalanması, onların katledilmesi ve köleleştirilmesinden de gaz almıştı.

        Bugünkü durum ise şöyle:

        Yeterince altınımız, dolarımız, toprağımız, konutumuz, sarayımız, kölemiz filan var!

        Kapitalizmimiz harıl harıl; İspanyol ve benzeri istilacılar Amerika’da kaç yerli öldürmüştü, saymadım ama, burada yılda 1200-1400 yerli işçi ile, şimdilik az sayıda da olsa Çinli, Romen, Suriyeli işçi öldürüyor!

        ***

        Her iki müttefik büyüğümden de özür dilerim, eğer bir şey atlamışsam.

        Lakin 4 saatlik “AK Saray değil, Beylerbeyi Sarayı” zirvesi sonunda, Cumhurbaşkanı ile Başkan Yardımcısı’nın dünyaya açıklamalarını izledim, okudum.

        Amerika’nın keşfine dair onca cümlenin bir kenarında, Filistin’in keşfine, İsrail’in keşfine, Mısır’ın keşfine dair pek bir şey göremedim.

        Belki vardı ama ben onları Hindistan sanmıştım!

        ***

        Eğer hakikaten öyleyse…

        Belki içeride konuşmuşlardır da, ortak basın açıklamalarında Filistin’e, Mescid-i Aksa’ya, İsrail’e, (darbeli) Mısır’a dair tek kelime çıkmamışsa…

        Hakikaten Amerika’yı keşfetmişiz demektir; hayırlı olsun!

        O vakit, Amerika’yı keşfetmeden önceki büyük lafları ne yapacağız…

        Mısır darbesi üzerine, İsrail’in saldırganlığı (ve “Bu saldırı bize de yapılmıştır”) üzerine, Filistin üzerine, Gazze üzerine külliyatımızı kül mü yapacağız?

        Müttefiklik, “kadim dostluk” çubuğumuzun dumanı mı yapacağız?

        ***

        Şimdi şu cümleye bakalım:

        “Özellikle Kuzey Afrika’daki son gelişmeleri değerlendirme fırsatımız oldu. Pek çok konuda ABD ile fikir birliği içindeyiz.”

        K. Afrika, yani Mağrip ve de Mısır, soldan sağa say, Fas, Cezayir, Libya, Tunus, Mısır.

        Fas ile Cezayir şimdilik bir yana; Libya ve Tunus’ta bizim iktidarın istediği mi oldu sonunda?

        Mısır K. Afrika değil mi? Ne oldu Rabia, ne oldu Mursi, ne oldu darbeci, katliamcı Sisi?

        Şu cümleye de bakalım:

        “Stratejik ortaklıktan model ortaklığa geçtik. Ortadoğu, Afganistan, Balkanlar, Kafkaslar ve Doğu Akdeniz’de.”

        Af buyurun; Filistin ve İsrail “Doğu Akdeniz” değil mi? Mısır değil mi?

        Nasıl yani? İsrail’i finanse eden, teşvik eden, BM’de kollayan, Mısır darbesini pohpohlayan ABD ile stratejiği bırak, “model ortak”sanız, bu model, Doğan görünümlü Şahin olmalı! Belki de Şahin görünümlü Serçe!

        ***

        Özellikle “Kitle imha silahlarının yayılmasının önlenmesi” konusunda kaşifler ile keşfedilen Amerika’nın mutabakatına çok sevindim.

        Kastedilen herhalde sadece İran değildir…

        İsrail’in senelerdir, üstelik uluslararası denetime dahi tabi olmadan “bereketli” biçimde biriktirdiği, yaydığı ve üzerinde yayıldığı “nükleer kitle imha silahları”nı da kapsıyordur.

        Hele, “bağımsız ve büyük Yeni Türkiye”nin topraklarında, komşularına karşı nükleer hançer gibi duran ve her gün “bedenimize, kanımıza, ruhumuza saplanan” 90 küsur “ABD atomik kitle imha silahı”nı da mutlaka kapsıyordur.

        Sahi, neden bu konuda hep sessizlik hakim olur; Cumhurbaşkanlığı’nda da, Başbakanlık’ta da, Genelkurmay Başkanlığı’nda da!

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar