Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BAYRAM sabahı insanın ruh huzuru bulması için ne güzel bir fırsattır. Günün hırgüründen uzakta, inananlar kendi iç muhasebelerini yapabilirler. Bu imkâna sahiptirler. Eğer inanç dünyaları gerçekten de maddi dünyalarından daha derinse, gözleri bürüyen para hırsından nefislerini sıyırabilirler.

        Türkiye’de toplum hayli sağlıksız bir ruh haliyle çalkalanıyor. Ortak paydalar giderek azalırken, birlikte yaşamayı sağlayacak kurallar, kurumlar, en basit âdetler hızla tahrip ediliyor. Uhrevi olması gereken dini inanç siyasetin her lahzasına, intikam harekâtlarına dil ve rehber edilebiliyor.

        Toplumu toplum yapan ilişkiler ağına, birlikte yaşama adabına bile hiç önem verilmezken çevreye, yaşadığımız alana, tabiatın dengelerine ve güzelliklerine saygı duyulmasını beklemek aslında fazlasıyla hayalcilik olur. Ne var ki bunları gene de söylemek lazım. Zira bu hızla devam edilirse Türkiye’nin doğa tahribatı bir daha geri dönülemeyecek şekilde tamamlanmış olacak. İnanç sahiplerinin bu talana karşı söyleyecek sözlerinin olmaması bu durumun ışığında hayli hazin bir hikâyedir.

        Türkiye bir zeytin ülkesidir. Zeytin, dünyaya Akdeniz bölgesinden yayılmıştır. Bu topraklar ve yakın Akdeniz ülkelerinde yeşeren uygarlıkların hepsi “zeytin uygarlıkları”dır. Bunun bir anlamı, zamanın nasıl kavrandığıyla ilişkilidir. Zeytin ağacının uzun meyve verme süresi, zeytin üretiminin özellikleri, felsefenin yeşermesi için gerekli koşulları yaratmıştır.

        Zeytin, tarih boyunca kutsal bilinen bir meyvedir aynı zamanda. Kuran-ı Kerim’de zeytin ağacı “(Bu öyle bir ağaç ki) yağı neredeyse kendisine ateş değmese bile ışık verir. Bu ışık nur üstüne nurdur” diye tasvir edilmiştir. Zeytin dalı, evrensel olarak barışın simgesidir. Zeytin, çağlar içinde barış kadar, bilgeliğin, zaferin, verimliliğin, iktidarın ve saflığın da simgesi sayılmıştır.

        Şimdilerde dünyanın en önde gelen zeytin üreticilerinden olan Türkiye’de zeytinliklerin ölüm fermanı sayılabilecek bir kanun tasarısı Meclis’te bekliyor. Tasarı, zeytin ve zeytinliklerle ilgili 3573 sayılı mevcut yasada bazı değişiklikler getiriyor. Ancak asıl önemli boyutu bunun elektrik üretimiyle bağının kurulması.

        Kısaca tasarı 25 dönümden küçük zeytinlikleri sıradan arazi statüsüne getirebilmeyi amaçlıyor. Bu gerçekleştiği takdirde 5 devasa lobinin zeytinlik talanını başlatacağına emin olabilirsiniz. Önde gelen lobi, Akkuyu Nükleer Santralı. Santralın yapılabilmesi için bazı zeytinliklerin yok edilmesi gerekiyor. Termik santralların da gene zeytinlik alanlarına yapılması Tarım Bakanlığı’ndan olumsuz rapor çıksa bile bu tasarı yasalaşırsa mümkün olacak.

        Enerji yatırımlarından gayrı altın madencilerinin de canım zeytinliklerin bulunduğu alanlara göz diktiklerini biliyorduk. Ancak bunlara ek olarak daha da tehlikeli ve Kuzey Ege’de tüm ekolojik dengeleri alabora edecek bir lobi daha var.

        Bandırma-Orhangazi-İzmir otoyolundan sağlanabilecek rant, yol kararı alındığından beri sürekli arsa parselleyenlerin ağzını sulandırıyor. Yolun yapılacağı ilan edildiğinden beri arsa fiyatları bazı yerlerde yüze katlandı. Yol genelde zeytinliklerden geçiyor. Bunlarda inşaat izni yüzde 5’le sınırlı. Halbuki 25 dönümün aşağısı zeytinlik sayılmazsa muazzam inşaat imkânları da açılmış olacak.

        Bugüne kadar böyle durumlarda çevreyi korumak isteyenlerin mücadelesi pek sonuç veremedi. Ya geç kalındı, ya kamuoyu ilgisi çok zayıftı. Bu kez tasarı daha Meclis’te tartışılmaya başlanırken mücadeleye de girişildi.

        Zeytinliklere yönelik bu amansız taarruza karşı bir şeyler yapmak isterseniz change.org sitesindeki “Zeytinliklerin Ölüm Fermanına Hayır” kampanyasına bir göz atabilirsiniz.

        Bir süreliğine izninizi rica ediyorum.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar