Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DÜN İtalya’da genel seçimler yapıldı. Yalnızca haziran-temmuz-ağustos aylarında 50 milyonu aşkın turistin ziyaret ettiği, Türkiye’den gidenlerin de kendilerini en rahat hissettiği ülkelerden birisi, hatta birincisi İtalya. Gittiğiniz zaman özellikle alışveriş yapılan yerlerde mutlaka Türkçe konuşulduğunu duyacağınız, güzel yemekler yiyeceğiniz, birbirinden cazip tanınmış kentlerinin her bir köşesinde tarihle buluşacağınız, insana keyif veren bir yer İtalya. Şu sıralarda Dünya Kupası finallerine kalamadıkları için toplu bir depresyon içindeler gerçi ama neşeleri yine de yerinde.

        Merkezi devlet kurma ve milletleşmesini geç tamamlamış ancak önde gelen şehirleriyle Avrupa ve dünya tarihine müthiş katkılar yapmıştır İtalya. Sanat, bilim, finans, moda, düşünce dünyalarının en üstteki isimlerinin hatırı sayılı bir bölümü de buradan çıkmıştır. Zaten Rönesans İtalya’dır. Ancak bu parlak tarihin arka yüzünde de özellikle Çizme’nin güneyinin yoksulluğu, Mafia’ya teslim olmuşluğu ve siyasetin çürümüşlüğü vardır. 1990’lardaki müthiş siyasi silkinme eski partileri devre dışı bırakmış ancak sistemin özü de değişmemiştir.

        Bunların yanı sıra İtalya yakın tarih içinde sürekli göç vermiş bir ülkedir de. Nüfusu hızla yaşlanan ve büyümeyen ülkeden, son zamanlarda yılda 250 bin kişi göç etmektedir. 1940’lı yıllardan beri görülen en yüksek rakamdır bu. Dışa göç ülkenin demografik sorununu derinleştirirken, sosyal devletin sürdürülmesini de zorlaştırmaktadır. Dünyanın en önde gelen ekonomilerinden biri olan İtalya’nın borcu milli gelirinin yüzde 132’sidir ve bugünlerde “İyidir” denilen büyüme hızı, yüzde 1.7 Avrupa Birliği (AB) ortalamasının altındadır.

        KÖKLÜ SİLKELENME

        ABD’li siyaset bilimci Robert Putnam, “Demokrasiyi Yürütebilmek İçin” (Making Democracy Work) adlı kitabında ülkenin kuzeyi ile güneyini kıyaslarken, kuzeyde sosyal sermayenin gücünün kurumlaşmayı ve işbirliğini güçlendirdiğini, ülkenin iki yarısı arasındaki gelişme farkının bu konudaki farklardan kaynaklandığını söylemişti. Özellikle Soğuk Savaş bittikten sonra ülkenin gelişmiş kuzeyinde, giderek daha ırkçı tonlamalarla siyaset yapan ayrılıkçı Lega Nord serpilmiş ve iktidar ortağı da olmuştu. Şimdilerde güneye yönelik aşağılayıcı söylemin yerini parti lideri Matteo Salvini’nin elinde İncil’le Afrika’dan gelen göçmenler ve mültecilere yönelik, korkuyu besleyen söylemi almış durumda. Halbuki son zamanlardaki büyük akıma rağmen İtalya’da göçmenlerin oranı pek çok Avrupa ülkesinden daha düşük, binde 5 civarında.

        AB’nin 6 kurucusundan biri olan ve bugüne dek en AB yanlısı kamuoyuna sahip İtalya’da krizden sonra bu duygu hayli zayıflamış. Tarihçi Ernesto Galli della Logia, ülkenin en etkili gazetelerinden Corriere della Serra’da “İtalyanlar artık İtalya’nın ne anlama geldiğini bilemiyorlar” diye yazmış. Ülkedeki zaten zayıf olan ulusal kimliğin hedefsizliğin de etkisiyle zayıfladığını anlatmış. Toplumun ortak hedefte buluşamaması, siyasetin yalnızca patronaj ilişkileri bağlamında görülmesi ve çürümüşlüğün gücü siyasi reform çabalarını da hep akamete uğratmış. Silvio Berlusconi gibi yargı tarafından suçlu bulunmuş bir düzenbazın hâlâ ülkenin en önde gelen siyasetçilerinden olması bunun bir göstergesi.

        Türkiye’de İtalya’yı en iyi tanıyanlardan biri, bu ülkenin siyasetini derinlemesine takip eden Cumhuriyet yazarı Nilgün Cerrahoğlu, bu seçimlerde tüm partilerin ortak paydasının dibine kadar popülizm olduğu kanısında. Cerrahoğlu, siyaset bilimci İlva Diamanti’ye atfen Çizme’deki sistemin bir “popolokrasi/halk dalkavukluğu rejimi” olduğunu yazdı. Seçime katılan tüm partiler, reform programı geçen sene referandumda reddedilen sabık Başbakan Matteo Renzi’nin Demokrat Parti’si dışında, ister soldan ister sağdan olsunlar popülizmden medet umuyor.Anketlere göre, sistem dışı bir parti olarak patlayan 5 Yıldız Hareketi bu seçimde önde çıkabilir. Ne var ki partinin sistem dışı imajı da, Roma ve Torino’daki belediye başkanlarının beceriksizliği ve yolsuzlukları nedeniyle hırpalanmış durumda.

        Kimbilir belki Berlusconi’nin estetikten mumya suretine dönmüş yüzü, İtalyan siyasetinin gerçek yüzüdür ve ancak daha derin bir kriz köklü bir silkelenmeyi mümkün kılacaktır.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar