Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        EĞER bir yazı yazıp herhangi bir konuda analiz yapacaksanız, asgarisinden kullanacağınız olguların doğru olduğunu kontrol etmek zorundasınız. Bunun ötesinde analizinize yön veren bakış açısının doğruluğundan emin olmak için sizinle benzer bir yaklaşımı paylaşmayanların da yazdıklarına göz atmak zorundasınız ki kaçırdığınız bir şeyler varsa bilesiniz.

        Tüm bunlar, analizinizin doğru çıkacağının garantisi de değildir elbette zira günlük yazı yetiştirirken olayların tümüne hâkim olmanız güçtür, ayrıca o olayların akışını belirleyen koşulların, henüz bilemeyeceğiniz detayların değerlendirmeyi değiştirmesi ihtimali de vardır. Üstelik bakış açınız eksik, yanlış; metodolojiniz sorunlu olabilir. Aynı olgu birden çok şekilde değerlendirilebilir, siz yanılabilirsiniz. Her koşulda size düşen entelektüel dürüstlüğünüzü muhafaza etmektir.

        RAHATSIZ EDİCİ

        Vardığınız sonuçta hoşlanmasanız da doğruya doğru eğriye eğri demeniz gerekir. Bunu yapacağınıza, duygularınızı öne çıkarıp, bir dönem Türk dış politikasına damga vuranların yaptığı gibi gençlik hayallerinizi gerçeklerin yerine koyarak, hatalarınızdan ders almak bir yana herhangi bir hata yaptığınızı bile kabul etmeyerek müthiş bir kibirle atıp tutarsanız okurunuza ya da izleyicinize doğru hizmet vermemiş olursunuz.

        Bugünkü ortamda ortalıkta analiz diye söylenenlerin ve yazılanların rahatsız edici bir oranı zırva sınırlarında dolaştığından bu işi yaparken sinirlerinizin bozulmamasına da gayret etmeniz gerekir. Sinir bozan şey, birilerinin duygusal hezeyanlarını ya da ideolojik saplantılarını size bocalamasından ibaret değildir.

        Akademik sıfatlı birileri tutup da “Hem sahi Suriye krizi neden çıkarıldı? Suriye krizi Türkiye’nin önünü kesmek için çıkarıldı” diye yazdığında bilimsel ahlaktan ümidinizi kesmemeyi becerebilmeniz, “fesuphanallah” deyip ne nedir diye olayların akışını anlamaya çalışmaktan vazgeçmemeniz gerekir. Üstelik bunu fiilen savaşta olan, kamuoyunun kaygılarının yükseldiği ve heyecanlarına kapıldığı, dün 2 helikopter pilotunun şehit düşmesi gibi savaşa ait tatsız haberlerin toplumu sarstığı, öfkesini bilediği bir bağlamda yapmaya çabalamalısınız.

        ABD Başkanı’nın Ulusal Güvenlik Danışmanı General McMaster’in ziyaretinden 2 gün önce İsrail kendi hava sahasına giren bir İran insansız hava aracını düşürdü. Ardından Suriye’de çeşitli mevzilere hava kuvvetleriyle saldırdı. Rusya kontrolündeki alanda, Rusya’nın kurduğu Suriye hava savunma sistemleri Rus füzeleriyle İsrail F-16’sını düşürdü. İlk gelen haberlere göre Şam’daki rejim bu füzeleri kullanırken Rusya’dan onay istemedi. Bu durumun henüz bir tırmanmaya yol açmayacağı düşünülse de Suriye sahasında ilgili tüm tarafların hayli kaygan bir zeminde hareket ettiklerinin yeni bir kanıtı olarak değerlendirmek gerekir bu olayı. ABD en azından şimdilik konu mankeni konumunda. Yapabileceğinin azamisi de Rusya ile birlikte araya girmek ve Hizbullah üzerinden bir savaşın çıkmasını engellemek.

        ZOR BİR TABLO

        Doğrusunu isterseniz kesin yargılı analiz yapmanın hayli güç olduğu bir tabloyla karşı karşıyayız. Belli olan tek şey Suriye’deki savaşın öyle kolay kolay bitmeyeceği. Sahadaki hiçbir oyuncu alana kendi istediği şekilde yön verecek denli güçlü değil. Kimileri ortak olan oyuncular birbirlerinin ayağına basmaktan çekinmiyor. En güçlü görünen Rusya bile aslında kendi iradesini dayatamıyor. Rejim güçlendikçe kendisine özerk manevra alanı açabiliyor. ABD bir ölçüde bulunduğu alanda istemediği gelişmelerin yaşanmasını engelleyebiliyor ama henüz bir oyun planı varsa bile bunu tümüyle uygulayacak kapasiteye sahip değil. Türkiye ile ilişki sanırım bu bakımdan çok önem taşıyor.

        İsrail uçağının düşürülmesinin Türkiye açısından hiç de yabana atılmayacak mesajlar içerdiğini düşünebiliriz. Suriye rejimi elindeki savunma sistemlerini Rusya’ya danışmadan kullanabilecek hareket özgürlüğüne sahipse bunu Kuzey’de denememesi için bir neden yok. Kaldı ki Rusya, 5 gün süreyle Kuzey’deki hava sahasını kapatarak kendince Türkiye’ye bazı mesajlar da verdi.

        Cevaptan çok sorunun ortalıkta dolaştığı bir dönemdeyiz. Erdoğan-Putin konuşmasının PYD/YPG ile ilgili bir boyutu var mı? Kürtlerin kiminle ortaklık yapacağı Rusya ile ABD arasında bir rekabet unsuru haline geldi mi? Koşullar değişiyorsa Zeytin Dalı Harekâtı yeni koşullara uygun olarak revize edilecek mi?

        Konuşmaktan çok anlamaya çalışma zamanı.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar