Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DONALD Trump’ın ABD Başkanı seçilmesinin birinci yıldönümünde Cumhuriyetçi Parti normalde kazanmayı beklediği seçim bölgelerinde seçmenden okkalı bir dayak yedi. Özellikle makul Cumhuriyetçilerin ya da o profile yakın orta sınıf beyaz Amerikalıların oturduğu yerlerde oylarının düşmesi gelecek yıl yapılacak Kongre seçimleri için Trump’a ve Cumhuriyetçi Parti’nin zenginsever ve hayli ikiyüzlü parti liderliğine güzel bir mesaj gönderdi.

        Her ne kadar Cumhuriyetçi Parti seçmeninin yüzde 80’i hâlâ Trump’ı destekliyor gibi görünse de en başta orta sınıfların ve altta kalanların hakkını savunacağım diye iktidara gelen bir Başkan’ın ve çoğunluğu elinde tutan partinin insafsızlığı, vicdansızlığı ve acımasızlığına yönelik tepki de büyüyor gibi. Sonuçta Trump ve partisi tam üç kez Obama döneminde çıkan Sağlık Sigortası Kanunu’nu değiştirmeye kalktılar. Kanun, nihayetinde Trump seçmeni olan korumasız Amerikalıları ve zorla geçinen orta sınıfları vurup 20 küsur milyon insanı sigortasız bırakacak olduğu için geçirilemedi.

        13 MİLYON KAYBEDECEK

        Bunun ardından orta sınıfın vergi yükünü azaltacağı iddiasıyla hazırlanan vergi reformu paketinin rakamları açıklandıkça en zenginler dışında kimsenin bu indirimden yararlanmayacağı hatta orta sınıfların yükünün daha da artacağı ortaya çıktı. Üstelik, gaddarlıkları sınır tanımayan ve kendilerine seçim kampanyası bağışı yapan en sağcı sermayedarların taleplerine karşı koyamayan Cumhuriyetçi Partili siyasetçiler vergi kanununa Sağlık Sigortası’yla ilgili bir madde de eklediler. Zorunlu prim ödemeyi kaldıran bu madde eğer yasalaşırsa 13 milyon kişi sigortalı olma imkânını yitirecek.

        Bu denli açıktan ve filtresiz şekilde yapılan sınıf savaşı, sonunda akli melekeleri hâlâ yerinde olan beyaz orta sınıf Amerikalıların da gözünün açılmasına yol açmış gibi. Trump’ın görevi resmen devralmasının üzerinden henüz bir yıl geçmeden ona karşı hareketlenen toplumsal muhalefet bu aşırılıklar nedeniyle bir yandan saflarını genişletirken diğer yandan da daha iyi örgütlenmeye başlıyor.

        Siyaset üretme konusunda neredeyse CHP ile boy ölçüşecek bir beceriksizlik sergileyen Demokrat Parti bu potansiyeli değerlendiremeyebilir. Yine de Trump döneminin ahlaki, siyasal, ekonomik olumsuzlukları karşısında özellikle kadınların başını çektiği bir muhalif dalga yükseliyor. Rekor sayıda kadının önümüzdeki Kongre ve eyalet seçimlerinde adaylık koymaya karar verdiği anlaşılıyor.

        KÖTÜ HABER

        Buraya kadar yazdıklarım iyi haberlerdi. Kötü haber ise Amerikan demokrasisinin Trump döneminde ağır bir darbeye maruz kaldığı. Üstelik iktidarda kaldığı her gün Trump bürokrasideki atamalarıyla veya beğenmediği kurumları ezerek, çalışan yetkin insanları bezdirerek Amerikan devletinin yapısını değiştiriyor. Bugüne dek kendisine kök söktüren ve örneğin Müslümanlara yönelik seyahat kısıtlamalarını Anayasa’ya aykırı bulan yargı erkinde gerçekleştirdiği atamalarla kendisine ideolojik açıdan daha yakın bir savcılar ve yargıçlar ekibini devreye sokuyor.

        Bunların ötesinde Trump, demokratik yönetimin dengelerini, hukukun üstünlüğünü, kurumların önemini reddederek, kabalığı ön plana çıkaran tavırlarıyla açıktan ırkçıları savunur bir tutum takınıyor. Gelir bölüşümü ve seçkinlerin halktan uzaklaşması nedeniyle ciddi meşruiyet sorunu yaşayan ve zayıflayan Amerikan demokrasisini bu tavırlar alışıldık normlardan uzaklaştırıyor. Buyurgan, otoriter eğilim medya özgürlüklerini sorgulayan, ifade özgürlüğüne saygısızlık eden çıkışlarla güçleniyor. Bu durumda gidişin yanlış olduğunu gördükleri halde seslerini çıkarmayanlar da, ki bunlara üniversiteleri, Cumhuriyetçi Parti seçkinlerini, düşünce kuruluşlarını dahil edebiliriz, Amerikan demokrasisinin altını oymada suç ortaklığı yapıyorlar.

        Önümüzdeki yıl otoriterliğe karşı direnen ve bir toplumsal hareketlilik başlatanlarla, otoriter, ayrımcı, kutuplaştırıcı ve eşitsizliklerden yana muktedirlerin mücadelesi şeklinde geçecek. Bu mücadelenin sonucu ise yalnızca ABD’yi değil dünyanın geri kalanını da ilgilendiriyor. Zira Trump’ın seçilmesi tüm dünyada ırkçı partileri cesaretlendiren, morallerini yükselten, iradelerini güçlendiren bir etki yapmıştı. Bunun sürmesi küresel ölçekte zaten kuşatma altında olan demokrasinin iyice zora girmesi anlamına gelecektir.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar